Bosna’da Sırp entitesinin başkenti Banja Luka, özerk bölge Brçko, Merhum Aliya İzzetbegoviç’in doğduğu şehir Bosanski Şamats ve Doboy şehirleri sular altında kaldı ve tahliye edildi. Sırbistan’da ise başkent Belgrad’a kadar olan tüm Batı Sırbistan sular altında kaldı.
Hamdi Fırat BÜYÜK(Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Balkan Araştırmacısı)
Son üç haftadır etkili olan yağışlar sonucu Bosna, Sırbistan ve Hırvatistan sel suları altında kaldı ve felaketin maliyeti gün geçtikçe artıyor. Meteoroloji kayıtlarına göre, yaşanan yağış son 120 yılın en büyük yağışı; ancak Sırbistan Başbakanı Vuçiç, yağışların son 1000 yılın en büyük yağışı olduğunu belirtiyor. Sayı sürekli artsa da şu an sel felaketi nedeniyle Bosna’da 36 kişi hayatını kaybetti ve 1000’in üzerinde kişi halen kayıp. Sırbistan’da ise son açıklamalara göre 29 kişi hayatını kaybetti ve 600’ün üzerinde kayıp bulunuyor. Sel tehdidi nedeniyle tahliye edilen insan sayısı ise toplamda yarım milyona yaklaşmış bulunuyor ve en az 150 bin kişinin evsiz kaldığı gelen bilgiler arasında. Hırvatistan’da sel felaketi Sırbistan ve Bosna’da olduğu kadar ağır olmadı ve yönetilebilir bir kriz yaşandı; ancak özellikle Batı Sırbistan ve Kuzey-Kuzey Doğu Bosna’da sel felaketi çok etkili oldu ve şimdiden maddi zarar milyar Euro’lar ile ifade ediliyor. Zararın tam olarak tespit edilebilmesi için ise suların tamamen çekilmesi bekleniyor. Bosna’da Sırp entitesinin başkenti Banja Luka, özerk bölge Brçko, Merhum Aliya İzzetbegoviç’in doğduğu şehir Bosanski Şamats ve Doboy şehirleri sular altında kaldı ve tahliye edildi. Sırbistan’da ise başkent Belgrad’a kadar olan tüm Batı Sırbistan sular altında kaldı; geçen hafta sel sularının Belgrad’ın 30 kilometre dışında bulunan Obrenovats şehrine ulaşması ve tahliye edilmesi nedeniyle başkentte alarm verildi ancak suların çekilmesi ile Belgrad derin bir nefes aldı.
EN BÜYÜK ZARAR BOSNA’DA
Sel felaketi bütün bölgede etkili olmuş olsa da bu felaketten en fazla etkilenen Bosna oldu. Bosna Dış işleri Bakanı Zlatko Lagumdija’nın verdiği bilgilere göre sel felaketinden 1 milyon kişi etkilenmiş bulunuyor ve ülke geleninde 100 bin ev sel nedeniyle yıkılmış durumda. Ayrıca Lagumdija’ya göre sel felaketinden kaynaklanan zarar şimdiden 1992-1995 yılları arasında yaşanan savaştan kaynaklanan zarar ile kıyaslanıyor. Savaş sırasında yerleştirilen mayınların toprak kayması sonucu patlaması, arama kurtarma ekiplerinin azlığı ve teknik kapasite yoksunluğu, ordunun yeterli ekipmana ve sayıya sahip olmayışı ve kanton, entite ve devlet seviyesinde koordinasyon ve işbirliği eksikliği gibi sayısı artırabilecek devlet olma kapasitesinden yoksunluktan kaynaklanan sorunlar nedeniyle felaket beklenenden çok daha etkili oldu.
MAYINLAR
1992-1995 yılları arasında gerçekleşen Bosna Savaşı sırasında çok sayıda mayın hem iki tarafın askeri güçleri hem de milis güçleri tarafından stratejik önemdeki birçok yere döşendi. Döşenen mayınların nereye döşendiği ve sayısı net olarak halen bilinmiyor; Uluslararası Mayın Örgütü 1 milyonun üzerinde mayının Bosna topraklarında halen gömülü olduğunu aktarıyor. Mayın arama ve temizleme faaliyetlerinin çok masraflı olması ve Bosna ordusunun bu teknolojilere sahip olmaması nedeniyle Bosna’da savaştan bu yana kapsamlı bir mayın arama ve temizleme çalışması yapılmış değil. Bu nedenle sel felaketi sırasında da mayın tehdidi nedeniyle birçok bölgeye yardım götürülemedi. Savaştan geriye kalan mayınların, taşkın etkisi ve heyelanlar sonucunda sürüklenmesi Bosna’da çok tehlikeli bir durum oluşturuyor. Bosna Hersek Mayın Temizleme Merkezi (BHMAC), yaşanan sel felaketinde savaştan kalan çok sayıda mayınlı bölgenin selden etkilendiğini açıkladı. Halkı uyaran BHMAC Bölge Müdürü Fikret Smayiş, halkın suların çekilmesinden sonra çok sayıda patlamamış mayına denk gelebileceğini belirtti. Smayiş suyun çok fazla olması ve sel felaketinin uzun süre devam etmesi nedeniyle mayınların çok uzak bölgelere dahi gitmiş olabileceğini belirterek çok önemli bir soruna dikkat çekiyor. Brçko’da mayın patlaması sonucu bir kişi hayatını kaybetti; uzmanlar asıl mayın tehdidin ise sular çekildikten sonra ortaya çıkacağını belirtiyor.
ORDUNUN ARAMA VE KURTARMA EKİPLERİNİN YETERSİZLİĞİ
Savaş sonrasında tekrar bir çatışma ve savaş yaşanmasının önüne geçmek için alınan tedbirlerden biri olarak Bosna ordusu Dayton Antlaşması ile minimize edilerek sadece kolluk gücünü sağlayacak sayıya ve donanıma düşürüldü. Bu karar nedeniyle mevcudu az olan ordu, ülkenin mevcut ekonomik durumu nedeniyle teknik olarak da standartların çok gerisinde bulunuyor. Sel felaketi sırasında arama kurtarma ekipleri ve ordunun en basit sel önlemleri olan botlar ve kum torbalarına dahi sahip olmayışı yaşanan can ve mal kaybını arttıran en önemli faktörlerden biri oldu. Ayrıca, Bosna-Hersek’te savaştan bu yana entite orduları tek karargâh altında toplanabilmiş değil; yaşanan sel felaketi sırasında askeri unsurların tek merkezden kontrol ve koordine edildiği etkin bir çatı karargâh -genelkurmay- olmayışı kriz anında müdahaleleri son derece kötü etkiledi. Şehirlerin sular altında kalması ile tahliye edilmeye başlanması nedeniyle birlikte çok sayıda bota ve helikoptere ihtiyaç duyuldu ancak imkânsızlıklar nedeniyle selden etkilenen halkın büyük bir çoğunluğuna ulaşılamadı. Çok sayıda kişi evlerinin çatılarında mahsur kaldı bazıları ise kendi imkânları ile güvenli olmayan derme çatma sallarla selden kurtulmaya çalıştı. Tahliyeler sırasında Hırvatistan ve Slovenya’nın gönderdiği helikopterler son derece faydalı olsa da yeterli olmadı.
KRİZ YÖNETİMİNDE KOORDİNASYON VE OTORİTE SORUNU
Bosna’da geçtiğimiz aylarda ülke genelinde gerçekleşen protestolarda da ana nedenlerden biri olarak gösterilen devasa ve anlaşılamayan devlet yapısı sel felaketi sırasında kriz yönetiminde de kendisini gösterdi. Bosna Hersek’in iki entitesi, bir özerk bölgesi, Boşnak ve Hırvatların yaşadığı entitenin 10 kantonlu yapısı, merkezi hükümeti ve buna ek olarak sayılan her idari birimin kendi hükümeti, meclisi bulunması nedeniyle oluşan dev yönetim modeli sel felaketi sırasında hızlı karar alınması engelledi. Ayrıca entite hükümetleri ve merkezi hükümet arasındaki otorite sorunu sel felaketinin büyümesinde etkili oldu. Sel büyük oranda Sırp Entitesi topraklarını etkiledi ancak yine de entitetin ayrılıkçı Başkanı Milorad Dodik uzlaşmaya açık olmayan tutum ve açıklamaları ile işbirliğinin, koordinasyonun ve hızlı karar alınmasının önüne geçti.
Kısacası, sel felaketi sırasında hangi idari birimin hangi alanlardan sorumlu olduğu, kriz yönetim masasında kimlerin olacağı ve en önemlisi kriz masasını kimin yöneteceğinin belirlenmesinin uzun sürmesi ya da belirlenememesi sel felaketinin sonuçlarını bu noktaya getirdi.
ULUSLARARASI TOPLUMA OLAN GÜVEN BİR KEZ DAHA KIRILDI
Bosna-Hersek devletini mevcut haliyle dizayn eden ve Bosna savaşını bitiren Dayton Antlaşması tarafların üzerinde anlaştığı ve rıza gösterdiği bir antlaşmadan çok taraflara uluslararası toplum tarafından dayatılan bir antlaşma niteliği taşıyor. Halk, Dayton Antlaşması’nın dayatılmış olmasından ve suni bir barış sağlamasından ötürü uluslararası topluma tepkili bulunuyor. Halkın bu tepkisini geçtiğimiz aylarda yaşanan protesto gösterileri sırasında da açık bir şekilde bütün dünya görmüştü. Savaş sırasında müdahale etmekte geciken ve sürekli olarak sorumluluk almaktan bir şekilde kaçınmış olan uluslararası topluma sel felaketi sırasında bir kez daha güven kırıldı. Sel felaketinin en şiddetli olduğu zamanda Bosna ordusunun yeterli hava taşıtına sahip olmaması nedeniyle yapılan helikopter desteği isteğine Bosna’da konuşlu bulunan Birleşmiş Milletler Misyonuna bağlı olan uluslararası güçlerden ret cevabı geldi. Ret kararının gerekçesine hava muhalefetini gösteren komutanlık talebin hava muhalefeti nedeniyle mahsur kalan halkın kurtarılması için yapıldığını unutmuşa benziyordu. Bu şekilde bir kaçınma ve halkın canı ve güvenliği için helikopterlerini tehlikeye atmayışı halkın aklına savaş sırasında yaşanan acı hatıraları getirdi ve ülke medyasında da bu eski acı hatıralar oldukça geniş bir şekilde yer buldu. Bunlardan en önemlisi muhakkak ki savaş sırasında ilan edilmiş altı güvenli bölgeden biri olan ve büyük oranda Boşnakların yaşadığı Srebrenitsa şehrini korumakla yükümlü olan Hollanda Birliğinin Sırp Güçlerinin şehre girmesine izin vermesiydi. Sırp güçlerinin şehre girmesi ile iki gün içerisinde 8372 sivil Boşnak erkek katledilmişti. 2. Dünya Savaşı’ndan sonra yaşanan en büyük toplu insan kıyımı olan Srebrenitsa Katliamı ve BM gücünün buna göz yumması bir noktada sebep olması sel felaketinde gösterilen isteksizlik ile bir kez hatırlandı.
BOSNA SORUNU SADECE FELAKETLER SONRASINDA KONUŞULMAMALI
Sel felaketi ardından şubat ayında başlayan protestolar sonrasında olduğu gibi Bosna sorunu bir kez daha tartışıldı ve başta devlet yapısı, ekonominin kötü durumu olmak üzere Bosna bir kez daha masaya yatırıldı. Sel felaketinin neden yönetilemediği, can ve mal kaybının fazla oluşu ülkede Dayton Antlaşması’nın imzalandığı tarihten bu yana gerçekleşen krizlerde olduğu gibi ülkenin mevcut sorunlarına bağlandı. Yaşanan felaketler, krizler ya da ülkenin dünya gündemine gelmesini sağlayan protestolar sonrasında Bosna sorunun tartışılması yapılan tartışmaların yapıcı ve uluslararası toplumu sorunun çözülmesine harekete geçirecek tartışmalar olmasını engelliyor. Söz konusu tartışmalar, saman alevi gibi bir anda yükselip bir anda sönüyor ve yaşanan olayın dünya gündeminden düşmesi ile birlikte Bosna sorunu da unutuluyor. Ülkede son bir yılda yaşanan ekonomik kriz, hükümet karşıtı protestolar ve sel felaketinin vahim sonuçları Bosna’da köklü bir değişikliğin gerektiğini açıkça gösteriyor. Yıllardır aynı sorunlarla boğuşan Bosna artık ilerleyemeyen ve hatta gerileyen bir hale geldi. Öyle ki halk artık sokaklara dökülebiliyor ve devlet binalarını dahi ateşe verebiliyor, ekonomik durum savaş öncesi dönemi bile yakalayamıyor, devlet mekanizması sel felaketinde bile işlemeyerek onlarca insanın canına mal olabiliyor ve on binlercesini evsiz bırakabiliyor. Son tahlilde, Bosna sorunu aklıselim içerisinde acele ile değil; etraflıca ve yüksek istişareli olarak hem ülke içerisinde hem bölgede hem de uluslararası toplum ölçeğinde tartışılmalı. Ancak bu şekilde gerçekleşen tartışmalar sonrasında Bosna sorunun da bir iyileşme gerçekleşecektir. Maalesef ki, bu yapılan tespit yıllardır birçok uzman tarafından birçok platformda defalarca dile getirildi ancak buna rağmen olumlu yönde bir hareketlilik görülmedi. Umulur ki son bir yılda yaşanan tüm hadiseler -sonuçları ülke adına kötü hatta telafi edilemez olsa da- Bosna sorunun çözümü adına ülke içerisinde, bölgede ve uluslararası toplumda bir hareketlilik sağlar.
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce