İngilizler kurnazlıkta ve yıkmada eşi ve benzeri görülmemiş bir millettir. Her türlü entrika ve düzen bozmada daima “BİR NUMARA” dırlar. Bozgunculuk sanatında aspirin gibi her derde devadırlar. Dünya’nın her neresinde insanlık adına yaşanan trajik bir olay varsa bilin ki ardında mutlaka onlar vardır. Keskin zekâları sayesinde sömürü ve emperyalistlik adeta şiarları olmuştur. Tarihlerinde bununla da iftihar ederler. Mantıkları tek taraflı çalışır; bozmak ve yok etmek. Saat gibi her daim buna kuruludur. Kendi menfaatleri her şeyin üstündedir. Dostlukları sizinle menfaat ve çıkar ilişkisine göre planlanır. Zor millettir İngilizler. Peki, neden böyle davranıyorlar? Neden bu tavrı devlet politikası haline getirip günümüzde dahi uygulamaya devam ediyorlar? Medeni olduğu söylenen ama yaptıklarıyla kabul edilmeyen bu millet, neden faaliyetlerini insanlığa zarar vermeğe, kendisine ait olmayan yeraltı ve yer üstü varlıkları sömürmeğe, bunları yiyip bitirince de o beldeyi yok etmeğe endeksli sürdürüyor? Hiç düşündünüz mü? Bu soruma çok değişik cevaplar verdiğinizi işitir gibiyim. Gelin şimdi birlikte işin temeline inelim.
ESKİLERE DAYANIR
Evet, işin temeline inildiğinde günümüz de devam eden bu “Büyük Oyun”un çok eskilere dayandığı görülür. Neredeyse en az 200 yıllık bir geçmişe sahip bir oyundur bu oyun. Sömürgeciliğin başladığı dönemler ve coğrafi keşiflerden sonra da hızlanır. Dünya’nın sahipli sahipsiz her bölgesine yayılır. Bu ve belki gelecek birkaç yazımda üzerinde duracağım konu bozgunculuğun ve sömürülmenin bizi ilgilendiren yönü olacak. İngilizler ve Osmanlılar tarihte daima karşı karşıya gelmiş iki millettir. Osmanlı dönemi ve devamı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de aynı karşı karşıya gelme durumunu yaşamaya devam ediyor. Bununla birlikte dünya coğrafyasında yaşayan tüm Müslüman ülkelere yapılanlar… Hassaten Balkan Dünyası ve Ortadoğu’yu ilgilendiren büyük oyunlar… Kim nasıl tezgâhladı ya da tezgâhlamaya devam ediyor; bilebildiğim kadarıyla bunu sizlerle paylaşmayı arzu ediyorum. 19. yy siyasal olaylarının hemen hepsinde İngilizler yerlerini muhafaza etmişlerdir. Aynen bugünlerde yapılanlarda BİR NUMARA olmayı sürdürdükleri gibi… Bu yıllarda İngiltere başbakanı William Ewart Gladstone çok yönden dikkat çeken, dört dönem başbakanlık yapmış bir isimdir. Avrupa- özellikle Balkan coğrafyasında – ve Asya da meydana gelen, kışkırtma, isyan çıkartma, sürgün ve yıkma operasyonlarının ardında kendisini her an görmeniz mümkündür. Derin bir Hıristiyan inancına sahip dini bütün bir kimsedir Gladstone. Yaptığı her türlü hizmeti de dini adına yapmış adanmış bir ruhtur. Avrupa Hıristiyanlarını Müslümanlara karşı birleştirme idealinde mücadele etmiştir. Hıristiyanları tek bir potada buluşturmuş ve Haçlı zihniyetine hizmet etmiş çok önemli bir politikacıdır. Tüm politikaları din eksenli olup, bunu din eksenli yetişmesine hizmet eden Oxford Üniversitesi’ndeki hocalarına borçludur. Bilindiği gibi o yıllarda Oxford Üniversitesi Hıristiyan cemaati destekli ve önemli din adamlarınca eğitim verilen bir üniversitedir.
HIRİSTİYAN CEMAATLERİ
Aslında bugün dahi İngiltere ve A.B.D‘ de hatırı sayılır özel üniversiteleri açan, yöneten ve destekleyen vakıf ve kuruluşlara bakılırsa, bu kuruluşların Hıristiyan cemaatleri olduğu gerçeğinin hiç değişmediği de gözlenecektir. Gelecek yazılarımda bunu da ele alırız inşallah. William Ewart Gladstone hilekâr, bencil, tutarsız çift kişilikli bir kimsedir. Hayat kadınlarını da düştükleri çukurdan kurtarmak adına kendisini feda edecek kadar da bir fedaidir(!). Bu konuda kimseden çekinmemiş dedikodulara da aldırış etmemiştir. Ruhsal dengesizliğini “ kurtarma “ operasyonlarında tatmin eden “Muhteşem Yaşlı Adam”(!) dır. Kişilik bozukluklarına sahip bu liderin aslında Hitler’den pek farkı yoktur. Hitler yaptıkları ve yapacaklarını ırkı adına yaparken, Gladstone Hıristiyanlık adına yapmıştır. Uyguladığı politikaları hep, Müslümanlara zarar verme ve onları yok etme, bulundukları topraklardan sürme üzerine bina etmiştir. Evet, Gladstone’un önemi, günümüz İngiltere politikacılarını ve dış politikalarını da yönlendirebilmiş ve örnek alınan idol bir şahsiyet olmasında yatar. O’nun düşünce ve yönlendirmeleri etkili bir biçimde hala devam etmektedir. Günümüz de birçok İngiliz politikacı politikalarını üretirken kendisinden ilham aldıklarını da ifade ediyorlar. Mesela Tony BLAİR. Gerçekten bu politikacıların dedikleri doğruysa 21.yy dünyasının vay haline. Daha çekecek çok cefamız var demektir. “Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.” darb-ı meselince dediklerine değil de yapılanlara bakılırsa, idollerini takip ettikleri ayan beyan ortada. Gladstone hayali ve ideali devam ediyor ve yaşatılıyor. Birkaç örneğine birazdan değineceğim. Evet, kahramanımıza(!) geri dönelim. Kahramanımız “ Muhteşem Yaşlı Adam” ayrıca müthiş bir Osmanlı hayranıdır(!). Osmanlı’ya karşı Kırım Savaşı’nda, Eflak ve Boğdan’ın bağımsızlık mücadelesinde kışkırtıcı, Bulgaristan’ın isyan ettirilmesin de, Yunan bağımsızlık mücadelesin de ateşleyici, Mısır’ın işgalin de, Ermeni sorununun uluslar arası boyuta taşınmasın da, Yahudi’lerin Filistin’e hicretlerinde(!), hep “Bir numaranın bir numarası” rolünü oynamıştır. Osmanlı’nın kafasını kaşımasına fırsat vermemek ve tarihten silmek, Balkanlar da Türk ve Müslüman kimliğini yok etmek en büyük ideali olmuştur. Bu ideal, ardından gelen tüm İngiliz politikacılarınca da tatbik safhasına çıkartılmış ve özenle de devam ettirilmiştir. Günümüz Balkan coğrafyasında yaşanan istikrarsızlığın temelinde bu vardır. Balkanlarda, Türkiye de, Ortadoğu da, Asya da özenle devam ettiriliyor.
BALKANLAR’DA İNGİLİZ PARMAĞI
Kosova’nın, Arnavutların, Boşnakların günümüz de yaşadıkları sorunlarının gerisinde, sorunu üreten ve karmaşadan medet uman “bir numara“ nın kim olduğu da böylece ortaya çıkmış oluyor. Bu yöre insanınca dost ve düşman iyi bilinmeli ki politik oyunlara gelinmesin. William Ewart Gladstone ismi Balkan coğrafyasını için yakından incelenmeli, politikaları Balkan Müslümanlarını yakından ilgilendirmelidir. “Türkleri geldikleri yere geri göndermeyi” bugün bile siyaset halinde devam ettiren İngiltere, Kosova’nın ve Balkanların istikrarsızlığı için müdahil unsur halinde vazifesini devam ettirmektedir. İyice etüt edilmeli. Kendi ülkelerinde yetiştirdikleri politikacıları kendi adamları olduğu için iktidara getirmekte oldukça mahir oldukları gözden uzak tutulmamalıdır. Aksi, kendi adamı olmadığını düşündüklerini de kamuoyunda karalama kampanyası yaparak saf dışı etmektedirler. Türkiye yıllarca bundan nasibine düşeni de almıştır. Gladstone lider karakterli ve iyi bir hatip olduğundan çevresindeki insanları etkilemesini bilmiş ve fikirlerinin takipçilerini de yetiştirmiştir: James Bryce İngiliz tarihçi ve diplomatı, Francis Stevenson ABD temsilcisi, Sir Edwin Pears İngiliz Avukat gazeteci, Arnold Toynbee İngiliz tarihçi bu silsileden sadece bir kaçı… Gladstone’un başlattığı ve bugün de devam ettiğini gördüğümüz birkaç idealinden örnek vereceğim dedim. “Avrupalılık Ruhu“ bunlardan sadece biri ve en önemlisi… “Avrupalılık Ruhu” sonraları “Avrupa Uyum“ projesi olarak tanımlandı. Bu ideal, Avrupalılaştırma felsefesinin temelini oluşturdu. Orta Avrupa’ya da yayıldı. Günümüz de tüm bu coğrafya kendisini Avrupalı olarak kabul eder. Avrupa Uyum Projesi bağlamında Avrupa Birliği Gençlik projeleri üretildi ve finanse edildi, ediliyor. Genç beyinler Avrupa’ya Avrupa kültürüne özendiriliyor. Avrupalılaşmaya da yönlendirilmişlerdir. Projelerin hedefinde Gladstone’a ait fikirlerin korunmuş ve uygulanmış olduğunu görüyoruz. Müslümanların fakir, Avrupalı Hıristiyanların zengin olduğu ve medeniyetin Avrupa da bulunduğu fikri her defasında saf zihinlere pompalanıyor. Kişilerin gıpta damarları tahrik edilerek de özendirme politikası başarıyla sürdürülmektedir. Avrupa’ya düzenlenen gezilerin hepsinde en az bir kilise ya da katedral mutlaka gezdirilmekte ve Hıristiyanlık tanıtılmaktadır. Avrupalı, genç nesillere dindar olmalarını öğütlemekte… Gladstone’a ait Hıristiyanlaştırma politikası da sinsice işlenmekte, genç beyinlere soru işaretleri atılmaktadır. Bu politika ile özendirilmiş gençlerimiz Avrupa hayranı olmakta kendi kültürlerini beğenmemektedirler. AB projeleri altında yüzlerce gencimiz ahlaken ve zihnen hedef tahtası haline getirilmekte, toplumumuza ters olan ahlak dışı fiiller normalmiş gibi gösterilerek algılatılmaya çalışılmaktadır. Bu ideal ve fikirler uğruna da çok yüksek paralar harcanarak lise ve üniversitelerimiz de AB projeleri hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Tüm bu yapılanlar en az 200 yıllık mirasa sahip Büyük Oyun’un küçük bir kısmının nasıl işlendiğini ortaya koyması açısından kale alınmaya değer icraatlardır. Gelecek yazımda Gladstone’un yaptıkları ile yapamadıklarını paylaşmak üzere sağlıcakla kalın…
HABERLER
17 saat önceHABERLER
17 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce