DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

271 okunma

Bulgaristan eski Cumhurbaşkanı Jelu Jelev’den tarihi itiraf

ABONE OL
13/06/2009 01:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

         Jelev, Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneğinin (BALGÖÇ) Bursa
 Büyükşehir Belediyesinin katkılarıyla düzenlediği ”Zorunlu Göçün 20. Yılı”
 etkinlikleri kapsamında Tayyare Kültür Merkezi’nde (TKM) düzenlenen konferansta,
 tarihin yeniden yazılamayacağını, ancak bundan bazı dersler alınabileceğini
 söyledi.
         Bulgaristan’dan Türkiye’ye yaşanan zorunlu göçün tarihsel sürecine
 değinen Jelev, Türklerin zorunlu göçe tabi tutulmasıyla sonuçlanan bu dönemin
 Bulgaristan’da ”Soya Dönüş Süreci” olarak adlandırıldığını belirtti.
         Jelev, şöyle konuştu:
         ”Soya dönüş süreci, komünist rejimin Bulgar halkına ve Burgaristan’a
 karşı gerçekleştirmiş olduğu en büyük suçlardan, cinayetlerden biridir. Bu süreç,
 doğrudan Bulgaristan Türklerine yönelik olmasına ve bu süreçte en çok onlar acı
 çekmesine rağmen, ‘soya dönüş süreci’ vatanımızın alnına öyle bir utanç lekesi
 sürdü ki, uzun yıllar bunun Bulgaristan Komünist Partisi’nin ve Todor Jivkov
 rejiminin yaptırımı olduğunu anlatmak zorunda kaldık.”
        
         -”BU GERÇEKTEN POLİTİK BİR AKILSIZLIKTIR”-
        
         Jelev, komünist rejimin Bulgar halkına karşı da suç işlediğini dile
 getirerek, şöyle devam etti:
         ”Soya dönüş süreci, büyük bir suçtur. Bunun 100 binlerce kişiyle bir tür
 alay etme olduğunu, aynı zamanda manevi bir soykırıma eş değer olduğunu
 vurgulamak istiyorum. Böyle bir yaptırımı ömrünü tamamlamış bir komünist rejimin
 yapabileceğini vurgulamak istiyorum. Soya dönüş süreci, Bulgar Komünist
 Partisi’nin ve Todor Jivkov’un bir yaptırımıdır. Bu Bulgar halkının davası
 değildir. Bulgar halkı, diğer halk ve ırklara karşı bir düşmanlık beslemeyen bir
 halktır. Bütün bunlara yabancı olan bir halktır. Soya dönüş süreci, çok çirkin
 bulduğumuz bir kavramdır. Çünkü içerik ve uygulama yöntemi açısından Bulgaristan
 Türklerinin soya dönüşünü değil, Bulgarların politik ve etnik açıdan
 soysuzlaşmasını ifade eder ya da bunun bir ifadesi olarak algılanabilir.
         Nereden ve nasıl bakılırsa bakılsın, bu gerçekten politik bir
 akılsızlıktır. 20. yüzyılın sonunda insan hakları, azınlık hakları, kişisel
 özgürlükler konusu insanlığın ana meselesi olmuşken, ülkedeki en büyük azınlığı
 asimile etmeye kalkmak, bunların adlarını değiştirmek, ana dillerini
 konuşmalarını yasaklamak, ulusal kıyafetlerini, dini bayramlarını, gelenek
 göreneklerini yasaklamak şeklindeki politikanın başarılı olabileceğine inanmak,
 bütün dünya kamuoyunu inandırabileceğini düşünmek, gerçekten bir akılsızlık ve
 politik bir adiliktir.”
        
         -”TÜRKLERİMİZE BORÇLUYUZ”-
        
         Her kötülüğün altında bir iyilik yattığını, bu süreçle ilgili yaşanan
 protestoların Todor Jivkov rejiminin düşüşünü hızlandırdığını dile getiren Jelev,
 şöyle dedi:
         ”Bugün Bulgaristan demokratik bir ülkeyse, piyasa ekonomisi olan bir
 ülkeyse, Avrupa Konseyi, AB, NATO gibi uluslararası örgütlere üyeyse, tüm bunları
 bir anlamda bizim Türklerimize de borçluyuz. 20 yıl önce Jivkov’un komünist
 rejimine karşı insan haklarının iade edilmesi için mücadeleye giriştiklerinde,
 onlar Bulgaristan’da demokrasinin yerleşmesine yardımcı oldular.”
        
         -MESUT YILMAZ’IN KONUŞMASI –
        
         Eski Başbakanlardan ve Rize Bağımsız Milletvekili Mesut Yılmaz da
 Türklerin Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutuldukları dönemde Dışişleri Bakanı
 olduğunu anımsatarak, Türk-Bulgar ilişkilerinin ve Bulgaristan’daki Türk
 azınlığın sorunlarının, kendisini tüm siyasi hayatında takip eden sorunlar
 olduğunu söyledi.
         Cumhuriyetin ilanından 1989’daki zorunlu göç olayına kadar Türkiye’ye
 Bulgaristan’dan yarım milyon soydaşın göç ettiğini kaydeden Yılmaz, 1989’dan önce
 yaşanan göç hareketlerinin göç edenlerin arzusuyla ve iki ülke arasında yapılan
 anlaşmalar uyarınca gerçekleştiğini savundu.
         Yılmaz, şunları kaydetti:
         ”Ancak 1989’da o zaman ki Bulgar yönetimi, Türk asıllı Müslümanlara
 zorunlu göç uygulaması yapmıştır. Onları toplu bir sürgüne mahkum etmiştir.
 Komünist Bulgar yönetimi, Türk azınlığı asimile etmeyi başaramamıştır. Bu
 asimilasyon projesinin başarısızlığa uğramasının 3 temel nedeni vardır. 1’incisi
 zamanlama yanlıştı. Asimilasyon projesini dünyada özgürlük rüzgarlarının esmeye
 başladığı dönemde yapmaya kalkıştılar. Bulgar yönetiminin asimilasyonu hayata
 geçirmek istediği dönem, tarihin akışına ters bir döneme denk gelmiştir. 2’ncisi,
 Jivkov yönetimi bu mezalime karşı Türk azınlığın gösterebileceği tepkiyi de
 yanlış hesaplamıştır.
         Onlar Türk toplumunun bu baskı politikasını, asimilasyonu kolaylıkla
 kabulleneceğini, boyun eğeceklerini hesap etmişlerdir. Ama böyle olmamıştır. Türk
 azınlık benliğine, diline, dinine, kültürüne sahip çıkmıştır. Uygulanan tüm
 baskılara rağmen direnmiştir. 3’üncüsü ise Türk hükümetinin takınacağı tavrın
 Bulgar yönetimince yanlış hesaplanmasıdır. Onlar Türk hükümetinin de bu meseleyi
 çok fazla büyütmeyeceğini sanmışlardır. Türkiye tüm imkanlarını kullanarak
 soydaşlarına sahip çıkmıştır. Başka ülkelerde yaşayan Türk azınlıkları, o
 ülkelerle aramızda bir barış köprüsü olarak görüyoruz.”
         Tayyare Kültür Merkezi’ndeki etkinlik kapsamında, zorunlu göçe ilişkin
 bir de fotoğraf sergisi açıldı.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP