Çağımızın vazgeçilmez gücü petrol ve doğalgaz

9 Mayıs 2024 - 02:16

Çağımızın vazgeçilmez gücü petrol ve doğalgaz

Çağımızın vazgeçilmez gücü petrol ve doğalgaz
Son Güncelleme :

05 Ocak 2015 - 20:06

505 okuma
(Last Updated On: )

Devletlerin var olma ve varlığını sürdürebilme yolundaki mücadeleleri, enerji kaynaklarının kontrolünü ve enerjiyi en etkin ve ekonomik şekilde kullanma isteklerinin rekabeti, hatta bazen şiddet kullanmalarını da kaçınılmaz hale getirmektedir. Böyle bir süreçte elde edilen ekonomik güç, en az askeri güç kadar artık uluslararası yapıda devletin kendi varlığını ve güvenliğini sağlamada temel unsur halini almıştır.

TAYFUN ATMACA

Ülkelerin sahip oldukları ekonomik güçlerin, uluslararası düzeyde kendi varlıklarını ve güvenliklerini sağlayabilecek askeri kapasiteleri kadar önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Günümüz şartlarında sahip olunan enerji kaynakları, ekonomik gelişimin bir gereği olması yanında uluslararası nüfuzun da bir aracı haline gelmiştir. Hızla artan dünya nüfusunu çağın gerektirdiği imkânlardan faydalandırmak, insanlığın doğal gelişim sürecini kesintisiz sürdürebilmek, ancak ve ancak enerji kaynakları ve bu kaynaklardan rasyonel bir şekilde faydalanma ile mümkün görülmektedir. Bu sebepledir ki devletlerin var olma ve varlığını sürdürebilme yolundaki mücadeleleri, enerji kaynaklarının kontrolünü ve enerjiyi en etkin ve ekonomik şekilde kullanma isteklerinin rekabeti, hatta bazen şiddet kullanmalarını da kaçınılmaz hale getirmektedir. Enerji kaynakları ekonomik gelişimin temel faktörüdür. Böyle bir süreçte elde edilen ekonomik güç, en az askeri güç kadar artık uluslararası yapıda devletin kendi varlığını ve güvenliğini sağlamada temel unsur halini almıştır. Petrol, politik, ekonomik ve askeri olarak paraya ve güce çevrilebilen en uygun maddedir. Sanayileşmiş devletlerin tarihlerine bakıldığında bu ülkelerin zenginleşmelerindeki en önemli faktörün yeraltı kaynakları olduğu görülmektedir. Yine bu ülkelerin 20.yüzyılda petrolü ve petrole dayalı endüstrileri en iyi şekilde kullandıkları bilinmektedir. Ekonomik değeri gittikçe artan petrolün bazı ülkelerde hiç olmaması, bulunup çıkartılmasının pahalı olması, elde edilen petrolün zor ve pahalı bir işleme tabi tutularak kullanılabilir duruma getirilmesi, söz konusu ülkeler açısından bir avantaj olarak ortaya çıkmıştır. Çünkü topraklarında petrol bulunan ülkelerin hemen hemen hepsinin bu petrolü ne çıkartacak, ne de işleyip piyasaya sürebilecek teknolojik ve ekonomik gücü yoktur. Birinin petrolü diğerinin teknolojisi ve sermayesi olmadan bu kaynaklar bir mana ifade etmemesine bağlı olarak ortaya çıkan fırsatı kaçırmayan sanayileşmiş ülkeler, her ne kadar petrolü dünyaya kazandırmışlarsa da, mevcut kaynaklardan en büyük payı da yine onlar almışlardır.

 

MİLYONLARCA İNSANIN KANI AKTI

 

Dünyada özellikle son birkaç yüzyıldır büyük mücadelelerin yaşandığı ve milyonlarca insanın kanının aktığı bir gaye olan enerjiyi elinde tutma arzusu, günümüzde devletlerin yaşamsal çıkarları altında incelenebilecek bir konu halini almıştır. Enerjinin dünya üzerindeki devletler açısından öneminin anlaşılması ve bunun en somut bir gaye olarak dış politikalarında yer alması da çok yeni olan bir şey değildir. Petrol üzerine yapılan sıcak savaşların ve çatışmaların yanında, büyük güçler tarafından soğuk savaşların da meydana gelmesine neden olmuştur. 20. yüzyılın son çeyreğinden itibaren ise petrolün yerine, devletlerin uğrunda mücadele edecekleri bir yeni bir enerji kaynağı daha ikame edilmiştir. Bu enerji kaynağı da doğalgazdır. Doğalgaz kullanımı itibariyle hem kömürden hem de petrolden çok daha kolaydır. Diğer enerji kaynaklarına göre çok daha temiz olan ve çevreye kirlilik yaymayan doğalgaz devletler için önemli bir enerji kaynağı haline gelmiştir.

 

ÖNEMLİ FAKTÖR AZERBAYCAN

 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla birlikte Azerbaycan bölgede önemli aktör oldu. 1990-1994 yıllarında Azerbaycan iç ve dış politikada bazı zorluklarla karşılaşmıştır. Bağımsızlığın ilk yıllarında çöküntüye uğrayan ekonomisinin yeniden toparlanması ve diğer sektörlere geliştirilmesi istikametinde Azerbaycan’ın petrol gelirlerinden büyük bir beklentisi vardır. Azerbaycan’ın petrol politikası Azerbaycan dış politikası ile etkileşim halindedir. Azerbaycan’ın bağımsızlığının güvence altına alınmasında enerjinin rolü büyük olmuştur. 1994 yılında Asrın Anlaşmasının imzalanmasıyla Azerbaycan’ın somut olarak bölgede etkin nüfuza sahip olmaya başladı. 2007 yılından başlayarak Şah Deniz doğal gazı da Avrupa pazarlarına satılmaktadır. Dünyanın dikkatini çeken bir diğer boru hattı projesi Azerbaycan ve İran, Irak ve Türkmenistan doğalgaz kaynaklarının Avrupa’ya bağlayan Nabucco Projesi olmuştur. Yapılan bu işbirlikleri sonucunda Azerbaycan devlet bütçesinde ciddi değişiklikler yaşanmıştır. Aynı zamanda Karabağ sorununun çözümünde ve toprak bütünlüğünün sağlanması istikametinde de “petrol kartı”nı kullanmaya çalışmaktadır. Bugün Azerbaycan Doğu-Batı enerji koridorunda en önemli ülkelerden biri haline gelmiştir. Ekonomik ilişkiler hızla yükselmiş, Türkiye Azerbaycan’ın en büyük ticaret ortağı olmuştur. Günümüzde Azerbaycan çeşitli boru hattı projeleriyle uluslararası enerji pazarında büyük söz sahibi haline gelmektedir. Bu nedenle, Azerbaycan’ın sahip olduğu petrol ve doğal gazın dünya ya nasıl ulaştırıldığını yakından görmek için, petrol ve gaz hatlarının tarihi sürecini ele almamız, konunun anlaşılması adına büyük önem taşımaktadır.

 

BTC HATTI

 

1991 yılında bağımsızlığına yeniden kavuşan Azerbaycan, sahip olduğu zengin petrol kaynaklarının işletilmesi konusunda bazı ilerlemeler kaydetmeye çalışmıştır. Fakat kaynakların geliştirilip araştırılması için gerekli fonların yokluğu yüzünden Azerbaycan yönetimi projelerin gerçekleşmesi amacıyla Batı yatırımlarını ülkeye çekmeyi kararlaştırmıştır. Bağımsızlığının ilk yıllarında Ermenistan ile Dağlık Karabağ sorunu yüzünden yaşanan çatışmalar, iç savaş ve hâkimiyet mücadeleleri yüzünden yabancı büyük petrol şirketleri Azerbaycan’da incelemeler yapsalar da yatırım planlarını sürekli ertelemişlerdir. BTC projesi ilk olarak 1992 yılında Türkiye tarafından önerilerek gündeme oturmuş ve aynı dönemlerde Azerbaycan hükümeti tarafından büyük bir istekle kabul edilmiştir. Hazar enerji kaynaklarını Rusya’nın tekelinden kurtarma yolundaki en önemli proje olan Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı projesi Elçibey döneminde şekillenmeye başlamıştır. Ön anlaşma 11 Haziran 1993’te imzalanmış, fakat Elçibey protokolü imzalamak için Londra’ya gitmek üzereyken iktidardan düşürülmüştür. Elçibey’in iktidarı kaybetmesinde Rusya Federasyonun bu sürecin dışında kalmasının da rol oynadığı iddia edilmiştir. Nitekim Haydar Aliyev iktidara geldikten sonra Batılı şirketlerle yapılan anlaşmaları geçersiz ilan etmiştir. Bu gelişmelerin ardından 1994 yılında 20 Eylülde SOCAR’la BP önderliğindeki yabancı petrol şirketleri ile asrın anlaşması imzalanmıştır. Azerbaycan petrolünün üretimi için 30 yıllık sözleşme yapılmıştır. Hazar Denizi’nde Azeri, Çırak ve Güneşli yataklarının, petrol sahalarının geliştirilmesi için sağlanan sözleşmenin, 5.4 milyar varil rezervi içerdiği tahmin edilmektedir.

 

TÜRKİYE’NİN HİSSESİ

 

Türkiye, bu konsorsiyuma başlangıçta yüzde 1.75 hisse ile iştirak etmiş, daha sonra SOCAR’dan yüzde 5 hisse daha alarak konsorsiyum içindeki payını yüzde 6.75’e çıkarmıştır. Exxon şirketi de iştirakçilere daha sonra katılmıştır. İran bu anlaşmaya dâhil olmak istemiş fakat ABD’nin olaya müdahalesiyle kabul edilmemiştir. Proje, 12 Aralık 1994 tarihinde Azerbaycan Milli Meclisi tarafından onaylanarak yürürlüğe girmiştir. Projeyi yürütmek için 21.11.1994 tarihinde ortak bir Konsorsiyum (AIOC-Azerbaijan International Operating Company) kurulmuştur. 29 Ekim 1998 tarihinde Ankara’da bir araya gelen Türkiye, Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Gürcistan Devlet Başkanları ortak bir deklarasyon imzalayarak, bu projeye siyasi destek verdiklerini açıklamışlardır. Projenin hayata geçirilebilmesi için çalışma gruplarının oluşturulmasına yönelik Mutabakat Zaptı Azerbaycan, Türkiye ve Gürcistan arasında 15 Mayıs 1998 tarihinde, ilgili protokol ve görev tanımları da Azerbaycan ve Türkiye arasında 10 Eylül 1998 tarihinde onaylanmıştır 1992-1997 yılları arasında yapılan muhtelif görüşmeler sonucunda Mayıs 1998’de Mutabakat Zaptı imzalanmıştır. İstanbul’da 18 Kasım 1999 tarihinde düzenlenen AGİT Zirvesi sırasında, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasında Proje ile ilgili olarak Hükümetler arası anlaşma imzalanmıştır. Bu anlaşmanın ekinde bulunan Geçiş Ülkesi Anlaşması, Anahtar Teslimi Anlaşması ve Hükümet Garantisi de paraflanmıştır. Yine zirve sırasında Kazakistan, Türkiye, Azerbaycan ve Gürcistan arasında imzalanan İstanbul Deklarasyonu ile Kazakistan herhangi bir boru hattı için taahhüt etmediği petrolünün Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Ana İhraç Boru Hattı’na verilmesi için niyet beyanında bulunmuştur.

 

BOTAŞ BÜNYESİNDE

 

Hükümetler arası anlaşmanın imzalanmasının ardından BOTAŞ bünyesinde projeyi yürütmek üzere Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattı Proje Direktörlüğü oluşturulmuş ve söz konusu Direktörlük faaliyetlerine Ocak 2000 tarihinde başlamıştır. Azerbaycan ve Gürcistan arasında ortaya çıkan projeye ilişkin sorunların ve tarifeye ilişkin konuların çözüme kavuşmasından sonra 28 Nisan 2000 tarihinde Gürcistan Ev Sahibi Ülke Anlaşması, 9 Mayıs 2000 tarihinde de Azerbaycan Ev Sahibi Ülke Anlaşması parafe edilmiştir. 3 Ekim 2000 tarihinde, Azerbaycan, BTC Projesi’ni desteklemek üzere bir “Sponsor Grup” oluşturulmuş bulunmaktadır. Bölgedeki hatlar içindeki belki de en önemlisi BTC’dir. Hattın Temel Mühendislik çalışmaları, 2001 yılının Mayıs ayında tamamlanmıştır. Hemen ardından Detay Mühendislik çalışmaları başlamış ve 18 Haziran 2002’de tamamlanmıştır. 10 Eylül 2002 tarihi itibariyle ise projenin 3. ayağı olan Arazi Temin ve İnşaat Aşaması başlatılmıştır. 2003 yılına gelindiğinde ise Gürcistan, Azerbaycan ve Türkiye Cumhurbaşkanlarının katılımlarıyla projenin temeli atılmıştır. 8 Nisan 2003’te BTC petrol boru hattının inşaat çalışmaları başlanmıştır. Mayıs 2004 tarihi itibariyle, projenin finansmanına yönelik çalışmalar tamamlanmış ve Dünya Bankası, Uluslararası Finans Kuruluşu (IFC), ABD Exim Bank ve Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD)’nin de aralarında bulunduğu yaklaşık 20 uluslararası kredi kuruluşu, BTC projesine kredi onaylarını vermiştir. İnşaat aşaması 2005 yılında bitecek şekilde tasarlanmıştır. Aralık 2005 itibariyle projenin yüzde 99,19’u tamamlanmıştır. Bakü-Tiflis-Ceyhan hattına ilk petrol, 25 Mayıs 2005’de Azerbaycan tarafından yüklenmeye başlanmıştır. Yükleme işlemi devlet başkanlarının katıldığı bir törenle olmuştur. 12 Ekim 2005’de ise ikinci tören Gürcistan ayağında gerçekleşmiştir. Burada Gürcistan hattına ilk petrol, 1. Pompa İstasyonu’nda verilmiştir. Projenin devreye girmesindeki birkaç aylık gecikme Türkiye kanadından kaynaklanmıştır. Ceyhan’a ilk petrol 28 Mayıs 2006’da ulaşmış ve 4 Haziran 2006’da ise tankerlerle ilk yükleme yapılmıştır. Tam kapasite ile çalıştığında yılda 50 milyon ton petrol taşıma kapasitesine sahip olan hat, yaklaşık 4 milyar dolara mal olmuştur.

 

29 MİLYON TON AZERBAYCAN PETROLÜ

 

Ceyhan terminalinden tankerlere yüklenen petrol İtalya, ABD, İsrail, Fransa, İngiltere’ye ihraç olmuştur. 2007 yılında 28,289 milyon ton Azerbaycan petrolü Ceyhan Limanı’ndan dünya pazarlarına çıkarılmıştır. Hattın işletmeye alındığı tarihten, 2008 yılı 1 Ocak tarihine kadar ise toplam olarak 35,96 milyon ton petrol taşınmıştır.  Haziran 2006’da, Kazak petrolünü de BTC üzerinden uluslararası pazarlara ihraç etmek için Azerbaycan ve Kazakistan cumhurbaşkanları karşılıklı bir anlaşma imzalanmıştır. Hazar Bölgesi petrolünün dünya piyasalarına ulaştırılması amacıyla yapılan BTC hattının uzunluğu 1767 kilometredir ve bunun 443 kilometrelik bölümü Azerbaycan, 248 kilometrelik bölümü Gürcistan ve 1076 kilometrelik bölümü Türkiye üzerinden geçmektedir. Bu proje ile toprağın bir metre altına gömülen ve depreme dayanıklı olarak tasarlanan borular 2800 metre yüksekliğe ulaşan dağ geçitleri üzerinden Hazar iç denizini Akdeniz’e bağlamıştır. İlk aşamada Ceyhan’a günde 400.000 varil petrol sevkiyatı yapılması ve birkaç yıl içinde bu miktarın günde 1 milyon varile çıkarılması hedeflenmiştir. Bu rakam dünyada günlük 84 milyon varil olan petrol üretiminin yüzde 1’inden biraz fazlasını oluşturmaktadır. BTC, Amerika’nın stratejik düğüm noktasıdır. BTC ile ikmal kaynaklarını çeşitlendirmekte, Suudi Arabistan ve Irak petrollerine bağımlılığını azaltarak OPEC’in nüfuzuna karşı gelmek için bir fırsat yakalamaktadır. Anlaşmada ABD’nin ve İngiltere’nin yanısıra Azerbaycan’la aynı pay alan Rusya’nın da ağırlığı açıktır. Projenin gerçekleşmesi için zaman zaman sorunlar çıksa da, Azerbaycan Avrupa ve ABD’nin desteğini arkasına alarak, kararlı bir dış politika yürüterek projenin gerçekleşmesinde başarılı olmuştur. Ermeni lobisi de projenin hayata geçmemesi için girişimlerde bulunmuş, projenin 11 yıl gecikmesinde bu faktör etkili olmuştur. Günümüzde, devlet bütçesinin de büyük hissesini BTC projesinden gelen paralar oluşturmaktadır. Azerbaycan da yeterli teknolojinin olmaması gerekçesi ile BTC projesinde Azerbaycan`dan daha çok yabancı şirketler pay almaktadırlar. Avrasya bölgesinin hidrokarbon kaynaklarının dünya piyasasına çıkarılmasında, Azerbaycan ve Türkiye işbirliğinin bir başka önemli örneği de Bakü-Tiflis-Erzurum (Uluslararası Güney Kafkasya Doğalgaz Boru Hattı) doğal gaz boru hattıdır. Bu boru hattının başlıca amacı Şah deniz sahasında üretilen doğalgazın Türkiye ve dünya piyasasına çıkmasıdır. BTE’nın Azerbaycan’nın jeopolitik önemini artıran bir başka proje olduğu söylenebilir. Güney Kafkasya Doğal Gaz Boru Hattı olarak da bilinen proje, ilk aşamada doğalgazı Erzurum’a, daha sonraki aşamalarda ise Türkiye’nin batısına ve Orta ve Güney Avrupa ülkelerine taşımak olarak tespit edilmiştir. Bu gazın bir kısmı Türkiye tarafından kullanırken, bir kısmı da Yunanistan’a oradan da İtalya’ya verilecektir. Yunanistan ile İtalya’ya verilecek doğalgazın miktarı 12 Milyar metreküp olacaktır. Kazakistan ve Türkmenistan doğalgazının da bu hat üzerinden batıya ulaştırılması amaçlanmaktadır. Şahdeniz Yatağı’na ilişkin anlaşma 4 Temmuz 1996 tarihinde imzalanmış ve 4 Ekim 1997’de onaylanıp, 17 Ekim 1996’da yürürlüğe girmiştir. Proje 30 yıllık süreyi kapsamaktadır. Bu anlaşma ile sorumluluk “Şahdeniz Konsorsiyumuna” verilmiştir. Hazar’da Azerbaycan sektörünün güney doğusunda yerleşen Şahdeniz yatağı, Bakü’den 70 km uzaklıktadır. Yatak 800 km kare’lik alanı kapsamaktadır. Projenin yatırım tutarı 4.1 milyar dolardır. Şah Deniz sahası 100-200 milyon ton petrol ve yaklaşık l trilyon metreküp doğal gaz rezervi içermektedir. Bu rezervleri çıkarmak ve işlemek amacıyla 1996 yılında kurulan konsorsiyum yedi üyeden meydana gelmekte olup, hisselerin dağılımı aşağıda verilmiştir. Toplam uzunluğu 970 kilo metre olan boru hattı’nın Azerbaycan’daki bölümü 442, Gürcistan’daki bölümü 248, Türkiye’deki bölümü ise 280 km uzunluğundadır. Yılda 30 milyar metreküp doğal gaz taşıma kapasitesine sahip olan boru hattı Bakü’deki terminalden başlayarak Türkiye’ye kadar BTC petrol boru hattı ile aynı araziden geçmektedir. Maliyeti 1.3 milyar dolara olan boru hattının başlangıç kapasitesi eklenecek basınç istasyonları ile artırılabilecektir.

 

400 MİLYAR METREKÜP DOĞALGAZ

 

Doğal gazın 400 milyar metreküpü onaylanmıştır. Yılda 60 milyar metreküp doğal gaz çıkarılacağı tahmin edilmektedir. Mayıs 1999’da Azerbaycan Şah Deniz bölgesindeki muazzam 700 milyar metreküplük doğal gaz keşfinin ardından, burada çıkan doğalgazın bölgenin en büyük ve hızlı büyüyen pazarı Türkiye’ye ihraç etmek için hemen müzakerelere başlanmıştır. Bu çerçevede Azerbaycan, Gürcistan ve Türkiye maliyeti azalacak olan BTC hattına paralel ikinci bir boru hattı daha yapmak konusunda anlaşmışlardır. Güzergah Erzurum’a kadar birebir aynı olacaktır ve Erzurum’da doğalgaz boru hattı Türk doğalgaz boru hattına eklemlenecektir. Şah Deniz’de zengin doğal gaz yataklarının bulunması ardından, doğal gazın nasıl ihraç edileceği gündeme gelmiştir. Haydar Aliyev ve Saparmurat Türkmenbaşı arasındaki görüşmelerde Azerbaycan’ın Trans Hazar hattından yılda 5 milyar metreküp doğal gaz ihracı konusunda uzlaşılmasına karşın, Türkmenistan’ın Trans-Hazar’ı yapacak şirketin sözleşme süresini uzatmaması, hattın gerçekleşmesini şüpheye sokmuştur. Bu gelişmeler Azerbaycan’ın kendi doğal gazını pazarlamak için yeni yol arayışına girmesinde etken olduğu söylenebilir. Ancak İran Rusya ile ortak hareket etmesi Bakü-Tiflis-Erzurum yolu ile nakli daha uygun hale getirmiştir. Azerbaycan ile Türkiye arasında Mart 2001 tarihinde BTE projesi ile ilgili olarak Hükümetler arası Sözleşme ve Alım-Satım Sözleşmesi imzalanmıştır. 14 Mart 2002’de Tiflis’te yapılan bir törenle Şahdeniz Doğalgazının Türkiye’ye ihraç edilebilmesi için bir antlaşma imzalanmıştır. Bakü-Tiflis- Erzurum Doğalgaz Boru Hattı Projesi 16 Nisan 2002’de final anlaşmasının Londra’da imzalayan yöneticiler ile resmen onaylanmıştır. Şah Deniz yatağından doğal gaz nakline ilişkin Bakü-Tiflis-Erzurum (BTE) doğal gaz boru hattının inşasına 2004 yılı içerisinde başlanmıştır. Şahdeniz’den çıkarılacak gazın satışı ile ilgili olarak 2004’te 4 anlaşma imzalanmıştır. Yılda 6,3 milyar metreküp gazın satılması için ilk anlaşma “BOTAŞ”la imzalanmış, bir anlaşma Azerbaycan devleti ile iki anlaşma ise Gürcistan’la imzalanmıştır. Anlaşmalara göre, Türkiye’ye yılda 1,5 milyar metreküp doğalgaz, Gürcistan’a ise 800 milyon metreküp doğalgaz satılacaktır. Şahdeniz Projesi çerçevesinde her ay yaklaşık 100 milyon dolar harcanmaktadır. Şahdeniz dünyanın en büyük 10 petrol-gaz projesinden biri olmuştur. Azeri gazının Gürcistan’dan Türkiye’ye taşınması için petrol devi Socar ile Botaş arasında imzalanan 15 yıllık gaz alım anlaşmasına göre 2 ila 6,6 milyar metreküp/yıllık alım ve nakil öngörülmektedir.

Projenin fizibilite çalışması bir Fransız şirketi olan Sofregas tarafından yapılmıştır. Azerbaycan ve Türkiye arasında doğal gaz ihracına ilişkin olarak Mart-2001’de yapılan anlaşmaya göre, 2004’de Türkiye’ye“Şahdeniz” yatağından çıkarılacak 2 milyar metreküp hacminde, 2005’de 3 milyar metreküp, 2006’da 5 milyar metreküp ve 2007-2008 yıllarında 6,6 milyar metreküp olmak üzere 5 yıl içerisinde toplam 23,2 milyar metreküp doğal gaz ihracı planlanmıştır. İnşaatın 2005 yılının 4. çeyreğinde tamamlanması, 2006 yılı kışında ise doğal gazın ihracına başlanması planlandı. BTE’nin doldurulması için ilk aşamada Azeri yatağından çıkartılan doğal gazdan yararlanıldı. Boru hattı ile nihayet Temmuz-2007’de doğal gaz ihraç edilmeye başlandı. BTE doğal gaz boru hattı projesinin Gürcistan kısmı 2006 yılından itibaren çalışmaya başlarken, hattın Türkiye kısmındaki inşanın uzanması nedeniyle Şah Deniz doğal gazı Erzurum’a 3 Temmuz 2007’de ulaşabildi. Böylece Türkiye BTE hattı ile Azerbaycan doğal gazını, Rusya’dan çok daha ucuza temin etmeye başlamıştır. Türkiye 2007 Aralık ayı itibariyle, BTE hattıyla Azerbaycan’dan 1,279 milyar m³ doğal gaz almıştır. 2008 yılında Şah deniz sahasından 8 milyar m³, 2020 yılındaysa 20-22 milyar m³ doğalgaz üretimi öngörülmektedir.

Türkiye bu hat ile öncelikli ve ağırlıklı olan doğu-batı enerji koridorlarının yanı sıra dünya enerji istikrarına çok önemli katkı sağlayacak kuzey güneybatı doğrultulu yeni bir koridorda işbirliğine açık politikalar geliştirmektedir. Doğal gaz sektöründe şimdiki durumda faaliyetteki tek hat olan Bakü-Tiflis-Erzurum boru hattı Gürcistan ve Türkiye’ye 8 milyar küp metre gaz taşınmaktadır. 2009 yılında şu rakamlar doğal gaz ticaretinin yüzde 1’i olarak hesaplanmaktadır. Tıpkı BTC gibi BTE de son derece stratejik bir yatırımdır. Bu sayede BTC’de olduğu gibi üç bölgesel ülke ve yatırımcı şirketlerin ülkeleri arasındaki ilişkiler iyileşmektedir. Azerbaycan başta olmak üzere tüm katılımcı ülke ekonomilerine destek veren BTE, aynı zamanda bölgesel entegrasyona da imkân sağlamaktadır.

Türkiye tüketici olarak yeni kaynaklara kavuşmuş, Hazar ülkeleri de çıkış kapısı olarak yeni bir alternatife kavuşacaklardır. Türkmenistan ve Kazakistan’ın da hatta bağlanması BTE ve Türkiye’nin önemini bir kez daha arttıracaktır. Doğu-Batı Enerji Koridoru’nun oluşturulması daha da kolaylaşacak ve Avrupa pazarlarına Kafkasya, Orta Asya ve Ortadoğu enerjilerinin Türkiye üzerinden ulaşımı daha kolay bir hale gelecektir. Azerbaycan doğal gaz sanayisine öncülüğü “Şahdeniz” yatağı yapmaktadır. Şahdeniz dünyanın denizde çalışan en büyük gaz yataklarındandır. Anlaşma imzalandıktan günümüze “Şahdenizden” 28 milyar metre küp gaz üretilmiştir. “Şahdeniz” projesinin ikinci aşaması ilk doğal gazın çıkarılması 2017 yılında beklenmektedir.

 

NABUCCO

 

2030 yılına yönelik olarak yapılan ön görülerde, AB’nin dışa bağımlılığının, petrolde yaklaşık yüzde 90’a, gazda yüzde 80’e, katı yakıtlarda ise yüzde 65’e ulaşacağı tahmin ediliyor. AB, doğal gaz gereksiniminin halen yüzde 53’ünü kendi kaynaklarıyla karşılarken, geri kalanını Norveç (yüzde 14), Rusya (yüzde 18), Cezayir (yüzde 12) ve diğer ülkelerden karşılıyor. Avrupa Komisyonu, ithalatta herhangi bir ülkeye bağımlılığı yüzde 30 ile sınırlamayı hedeflediğinden, özellikle Rusya’ya bağımlılığını azaltmaya büyük önem vermektedir. AB’nin birçok ülkesi dünyada kişi başına en fazla enerji tüketen ülkeler arasındadır. AB’nin birincil enerji kaynakları içerisinde petrol yüzde 44’lük oranla ilk sırada yer alırken, doğalgaz yüzde 25’lik bir oranla ikinci sıradadır. Bu ise Avrupa ile Orta Asya, Kafkaslar ve Orta Doğu arasında kalan transit ülkelerin jeostratejik önemini arttırmaktadır. AB ortak enerji politikasının temel metni olarak, kabul edilen  “Green Papers” belgesine de giren Hazar Havzası, AB’nin Körfez bölgesine olan bağımlılığını azaltması ve Rusya’ya olan doğal gaz bağımlılığının dengelenmesinde büyük yararlar sağlayacak bir kaynak olarak görülmektedir. BTC Petrol Boru Hattı ile Hazar’ın zengin enerji yataklarından yararlanmayı başaran Avrupa’nın bölgeye ilişkin bir sonraki önemli projesi ise Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı’dır.  AB, yeni petrol, gaz kaynaklarının işletilmesi ve mevcut enerji altyapısının yenilenmesi ile yeni boru hatlarının ve enerji yollarının kurulmasını desteklemektedir. Bunun yanı sıra, bölgesel enerji güvenliği ve işbirliğini teşvik ederek, bölge ülkelerine yeni bir Hazar Denizi-Karadeniz-Avrupa enerji ulaşım ağı geliştirmeleri konusunda siyasi destek sağlamaktadır. AB’nin AB enerji politikasının amaçlarından biri de arz güvenliğini güvence altına almaktır. Diğer amaçlar arasında rekabet gücünü ve toplam enerji tüketiminde kömürün payını korumak, doğal gazın payını arttırmak, nükleer enerji santralleri için azami güvenlik şartları oluşturmak ve yenilenebilir enerji kaynaklarının payını yükseltmektir. Doğal gazda Avrupa’nın seçenekleri sınırlıdır ve Hazar Denizi bölgesi doğal gazı Avrupa’nın çeşitlendirilmesi için iyi bir fırsat sunmaktadır. Bu dönemde jeo-ekonomi olarak Güney Kafkasya’da en önemli sorunlardan biri bu boru hatlarının Türkiye üzerinden dünyaya aktarılması sorunudur. AB Nabucco doğal gaz projesini, Gazprom ise Güney Akım projesini ileri sürmektedir. Her iki taraf net tavırını ortaya koymuşlardır. AB’nin petrol ihtiyacının yüzde 25’ini, doğal gaz talebinin ise yüzde 40’ını karşılayan Rusya’nın siyasi kriz yaşadığı Ukrayna ve Gürcistan’a karşı doğal gazı bir silah olarak kullanmaktan çekinmemesi, projenin hız kazanmasına etki eden gelişmelerdir. Azerbaycan ve AB arasında 2006 yılında enerji alanında “stratejik işbirliği” imzalanmıştır. Bu projenin Avrupa’nın ekonomi ve siyasi haritasında önemini bildiği için Azerbaycan hükümeti, Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattı gibi Nabucco doğal gaz projesinin hayata geçirilmesi için çalışmaktadır. Azerbaycan’ın sahip olduğu petrol ve doğal gazın batı pazarlarına aktarılmasına yönelik operasyonel ve proje halinde olan boru hatlarının birçoğu Türkiye çevresinde yer almaktadır. Enerji kaynaklarının güvenli temini konusunda büyük oranda dışarıya (Rusya, Ortadoğu) bağımlı olan Türkiye ve AB, önemli bir enerji sağlayıcısı olan Azerbaycan ile ilişkilerini geliştirme konusuna büyük önem vermektedir.

Nabucco; Kafkas, Orta Asya ve Ortadoğu doğalgazının Avrupa’ya iletilmesi ile Avrupa’yı enerji alanında Rusya’ya olan bağımlılıktan kurtarma hedefini taşıyan bir AB projesidir. Bu proje dünyanın en büyük doğal gaz rezervine ve üretimine sahip olan aynı zamanda Avrupa’nın da en büyük doğal gaz tedarikçisi olan Rusya’nın projelerine alternatif olarak ileri sürülen bir projedir. AB ve Rus ortakları arasındaki anlaşmazlıkların bir kurbanı olan Nabucco boru hattı, Hazar bölgesinden Türk-Gürcü ve Türk-İran sınır ötesi üzerinden Avusturya’ya gaz taşınması hedeflenmektedir. Nitekim Nabucco projesi gelecek yıllarda doğal gaz tüketimi yıllık 700-800 milyar m³’e çıkacak olan AB’nin artan talebini karşılayacak bir projedir. Avrupa’nın Rus doğal gazına olan bağımlılığını azaltmak amacıyla Hazar Bölgesi doğal gazını Türkiye, Bulgaristan, Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya’ya getirmeyi öngören Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (Nabucco), Şirketinde eşit olarak 6 ülkenin şirketleri pay sahibidir. Bunlar, Avusturya’ nın OMV, Macaristan’ın MOL, Romanya’nın Transgaz, Bulgaristan’ ın Bulgargaz, Türkiye’ nin BOTAŞ ve Almanya’ nın RWE şirketleridir. Bu projeye ilk olarak Hazar havzasından Güney Kafkasya Doğalgaz Boru Hattı (BTE) ile Azerbaycan’ın, daha sonra yapılması düşünülen Trans- Hazar Boru Hattı ile Türkmenistan’ın, onu müteakiben Kazakistan’ın, Ortadoğu’dan İran, Irak, Suriye’nin ve Mısır’ın katılması öngörülmektedir.

Nabucco projesinin 8 milyar Euro civarında mal olacağı hesaplanmaktadır.  ABD ve AB tarafından desteklenmekte olan bu projenin büyük kısmı Türkiye’den geçecek olan 3 bin 300 kilometre uzunluğunda boru hatları ağından oluşmaktadır. Hattın bin 558 km’si Türkiye’den (besleme hatları hariç), 392 kilometresi Bulgaristan’dan, 457 kilometresi Romanya’dan, 388 kilometresi Macaristan’dan ve 46 kilometresi Avusturya’dan geçecektir. Avrupa Nabucco ile enerji sektörünü çeşitlendirmeyi amaçlamaktadır. Proje 2002 yılında başlatıldı ve Türk petrol ve gaz boru hattı şirketi BOTAŞ, Nabucco projesini destekleyen resmi beyannameye 2009 yılında katılmıştır. Nabucco’nun, 2002’den günümüze geçen sürede kaydettiği başlıca aşamaları belirtmek gerekirse; Ekim 2002’de, proje çerçevesinde yeni bir doğal gaz boru hattı inşaasına yönelik fizibilite çalışmalarını yürütmek üzere, Nabucco’nun 5 ortağı arasında bir İşbirliği Anlaşması imzalanmıştır. Bu gelişmeyi, bahse konu 5 ortak şirket ile Komisyon arasında Aralık 2003’te imzalanan Hibe Anlaşması (“Grant Agreement”) izlemiştir. Buna göre, AB Nabucco’ya yönelik fizibilite çalışmasının maliyetinin yüzde 50’sini finanse edecektir. Fizibilite çalışmaları, 2005 yılının ilk yarısında tamamlanmıştır ve bunun sonucunda, proje ortakları, Nabucco’nun hayata geçirilmesinde mutabık kalmışlardır. Hazar Havzası ve Orta Doğu doğal gaz kaynaklarının AB’ye taşınmasını öngören Nabucco projesinin hayata geçirilmesi süreci 2004 tarihinde Viyana merkezli Nabucco Boru Hattı Şirketi çalışma grubunun kurulmasıyla başladı. 28 Haziran 2005’te imzalanan Ortak Girişim (“Joint Venture”) Anlaşması ile Nabucco Gas Pipeline International GmbH (NIC) şirketi ile her bir transit ülkede Nabucco Ulusal Şirketlerinin (Nabucco National Companies-NNC) kurulması kararlaştırılmıştır. Çalışma grubu Türkiye, Avusturya, Romanya, Macaristan ve Bulgaristan enerji şirketleri arasında işbirliğini sağlama görevini üstlenmişti. Projedeki her ülke eşit paya sahiptir. Haziran 2006’da AB Dönem Başkanı Avusturya’nın öncülüğünde katılımcı ülkeler boru hattının inşa edilmesine yönelik bir anlaşma imzaladılar. AB Komisyonu’nun enerji politikasından sorumlu üyesi Andris Piebalgs da AB adına 2006 tarihindeki Anlaşmaya imza koymuştur. Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı, BOTAŞ ve Avusturya’nın OMV şirketleri arasında Nabucco Projesi kapsamında bir gaz ticaret ortaklığı kurulması yönündeki çalışmalar da sürmektedir. Haziran 2007’de AB dönem Başkanı Avusturya’nın ev sahipliğinde ilgili beş ülkenin enerji bakanlarının imzaladığı anlaşmayla resmiyet kazanmıştır. Böylece Nabucco ile Türkiye, Avrupa’nın doğal gaz ihtiyacının yüzde 3’ünü karşılamış olacaktır. Bu oranın, son yıllarda petrol fiyatlarında yaşanan tarihi seviyelerin yüzde 2-3’lük bir arz kesintisinden kaynaklandığı dikkate alınırsa, küçümsenmemesi gereken stratejik bir oran olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca, Nabucco’nun 2011 yılında inşaatına başlanacağı ve ilk doğal gazın da 2014 yılında pompalanacağı duyurulmuştur. 2020 yılına kadar Avrupa’ya Hazar Denizi’nden yaklaşık yılda gazın 31 milyar metreküp taşıma beklenen Nabucco boru hattı, inşaat aşamasında devam etmektedir.

Nabucco projesinin gerçekleşmesinde bazı önemli engeller bulunmaktadır. Nabucco projesinin en önemli sorunu hattı dolduracak yeterli doğalgazın olmaması ve rakip projelerin yol açtığı rekabet gelmektedir. Hazar doğalgazını Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak Nabucco projesine başından itibaren gaz verebilecek tek ülke Azerbaycan’dır. İran’dan doğalgaz alınması ise, ABD’nin itirazları nedeniyle mümkün görünmüyor. Ancak, Rusya’da Azerbaycan gazının peşinde. Projenin gecikmesinde Rusya’nın önemli payı var. Rusya Macaristan, Avusturya, Bulgaristan’la önemli girişimlerde bulunmakla, Güney Akım projesini hızlandırmaktadır. Nabucco projesinin de hayata geçmesinde engel olarak da, bu ülkelerin Rusya’yla işbirliğini genişletmesi ve daha da net kararlar almaları olmuştur.

 

TANAP

 

Trans-Anadolu boru hatti projesi çercivesinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Erdoğan arasında hükümetler arası anlaşma imzalanmıştır. Türkiye hükümeti ile Trans-Anadolu Doğalgaz Boru Hattı şirketi arasında ev sahibi ülke anlaşması ise Taner Yıldız ve SOCAR’ın Başkanı Rövneg Abdullayev tarafından imzalanmıştır. Azerbaycan Devlet Petrol Şirketi SOCAR ile Türkiye den BOTAŞ ve TPAO’nun işbirliği ile hayata geçmesi planlanan projeye, 7 milyar dolarlık yatırım yapılması planlanmaktadır. Projenin ilk etabı 2018 yılında tamamlanacaktır. TANAP için oluşturulan konsorsiyumda Türkiye tarafının hisse miktarı yüzde 20, Azerbaycan tarafının ise yüzde 80 olarak belirlenmiştir. Azerbaycan’dan çıkan gazın, Gürcistan’dan geçip Türkiye üzerinden satılması öngörülmektedir.

Dönemin Türkiye Başbakanı Erdoğan yaptığı açıklamada, TANAP projesinin hayata geçmesini Doğu-Batı enerji koridorunun yaratan tüm projeler için bölgede güvenlik ve barışın gelişmesine, aynı zamanda ekonomik atılımın sağlanması yolunda atılan stratejik atımlar olarak gördüklerini söylemiştir. Boru hattının ilk aşamada yıllık yayın yeteneği 16 milyar metreküp, 6 milyar metreküp gaz Türkiye’ye, kalan bölüm ise Avrupa’ya nakil edilecektir. Projenin sadece Türkiye ve Azerbaycan’a ait olduğuna işaret eden Aliyev, “…bu proje sadece Türkiye-Azerbaycan projesidir. Bu projeyi kendi gücümüz, paramız ve teknik imkanlarımızla yürüteceğiz. Bu projenin gerçekleşmesi sonucunda Türkiye’ye daha fazla gaz sevk edeceğiz ve Türkiye üzerinden Avrupa’nın enerji arzını karşılayacağız. TANAP projesi büyük miktarda gaz sevkiyatını öngörüyor” şeklinde konuşmuştur. Aliyev konuşmasının devamımda “ 2006 yılında BTC, 2007 yılında BTE Avrupa’nın enerji haritasını büyük ölçüde değiştirdi. Bugün de tarihi öneme haiz TANAP projesine start veriyoruz” demiştir. TANAP projesi için öngörülen 4 aşamanın ilki 2018’te ilk gaz akışıyla gerçekleşecek. 2020’de yıllık 16 milyar metrüp olacak kapasitenin, 2023’te 23’e, 2026’da ise yılda 31 milyar metreküp seviyesine kadar ulaşması hedeflenmektedir. Türkiye Ulusal İletişim Hattı’nın batı girişini besleyerek, batı bölgesi arz güvenliğini kuvvetlendirecek proje gelecekte Türkmen gazının Türkiye ve Avusturya’ya iletimi için alternatif bir hat olma özelliği de taşımaktadır. İki ülke açısından çok büyük stratejik öneme sahip olan TANAP, Türkiye ve Avrupa için uygun fiyat ile tanımlanmış, doğalgaz kapasitesiyle arz güvenliğini desteklerken, Azerbaycan’ın sahip olduğu doğalgaz kaynaklarının yeni pazarlara ulaştırılması gibi büyük kazanımları da beraberinde getirmektedir. Giriş noktası Türkiye sınırı olan 56 inçlik (2.54 santim) hattın, Avrupa’ya çıkış noktalarını Yunanistan veya Bulgaristan sınırları, Türkiye için çıkış noktaları ise Eskişehir ve Trakya bölgesi olacaktır. Son olarak, yeni bağımsızlığını kazanmış ve azgelişmiş ülke olarak Azerbaycan dış politikasını karşılıklı bağımlılık çerçevesinde kurması Azerbaycan dış politikasında uyguladığı doğru tercihlerinden biri olarak değerlendirilebilir. Azerbaycan karşılıklı bağımlılık çerçevesinde enerji alanında anlaşmalar imzalayarak, bağımsızlığını güvence altına almış ve bu projelerden ülkeye gelen paralarla daha da güçlü bir devlet olarak bölgede öz etkinliğini her geçen gün arttırmaktadır.

 

 

 

KAYNAKÇA

ACAR, Çağdaş, Sevtaç Bülbül, Fevzi Gümrah, Çiğdem Metin, Mahmut Parlaktuna,

(2007),“Petrol ve Doğal Gaz”, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Toplum ve

Bilim Merkezi, Ankara.

ALKAN HALUK, (2010),“Azerbaycan Paradoksu Azerbaycan’ın İç ve Dış

Politikası”,USAK Yayınları, Ankara.

AMANOV Şatlık, (2007),“ABD’nin Orta Asya Politikaları”, Gökkube Yayınları.

ARAS Osman Nuri, (2008),“Azerbaycan’ın Hazar Ekonomisi ve Stratejisi”, Derin

Yayınları, İstanbul.

ARI, Tayyar, (2008.),“Uluslararası İlişkiler Teorileri, (Çatışma,Hegemonya,

İşbriliği)”, Marmara Yayınevi, 5. Baskı, Bursa.

ASLANLI, Araz, (2005),“Haydar Aliyev Dönemi Azerbaycan Dış Politikası”,

BAKAN, Selahaddin, (2001),“Teoriler Işığında Politika”, “21. Yüzyıl Eşiğinde Türk Dış

Politikası” (Der:İdris Bal),Alfa Yayınları, 1.Baskı, İstanbul.

BROMLEY Simon, (1991) American Hegemony and World Oil Pennsylvania, The

Pennsylvania University Press.

BIRSEL Haktan,( 2006), “Eski Dünyanın Karanlık Yüzü Orta Asya Jeopolitiği”, IQ Kültür

Sanat Yayıncılık, 1 Baskı Temmuz, İstanbul.

CEFERSOY Nazim, (2001),“Ebülfez Elçibey Dönemi Azerbaycan Dış Politikası”,

Asam Yayınevi.100

CEMILLI Elnur,( 2007),“ABD’nin Güney Kafkasya Politikası”, IQ Kültür Sanat

Yayıncılık, İstanbul.

DOĞANAY Hayati,(1998),“Ekonomik Coğrafya 2 Enerji Kaynakları”, Şafak

Yayınevi, Erzurum

ERSOY Hamit, ERSOY Lale, (2002),“Küreselleşen Dünya’da Bölgesel Oluşumlar

ve Türkiye”, Siyasal Kitabevi.

HACIZADE Elşen, (2011),“Milli neft startegiyasının imperativləri”, Azərbaycanın daxili

və xarici siyasəti, Strateji Araştırmalar Mərkəzi, Bakı.

İRGE, Filiz, (1996),“Sovyetlerden Rusya Federasyonu’na Kapitalist Kuşatma

Balkanlar- Orta Asya- Kafkaslar”, IQ Kültür Sanat Yayıncılık.

İSMAİLZADE Fariz ve HOWARD Glen, (2012), “Oil, Democracy and Geopolitics”,

Center For Strategic Studies, Baku

KANTARCI, Hakan, (2006).,“Kıskaçtaki Bölge Kafkasya”, IQ Kültür Sanat

Yayıncılık.

KARACASULU, Nilufer, (2008) ,“Dış Politika Nedir?”, “Türk Dış Politikası (1919-

2008)”, Editör: Haydar Çakmak, Barış Platin Yayınevi, Ankara.

KLARE, Michael, (2006), “Kan ve Petrol”, Marka Yayınları.

KUZGUN İnci Kayhan, (2006)”Azerbaycan İşgücü Piyasasının Yapısal

MEFTUN Metin, (2004) ,“Politik ve Bölgesel Güç Hazar”, IQ Kültür Sanat

Yayıncılık.

MƏMMƏDOV.C.A, (2005) ,“Geosiyasət”, Mütərcim Yayınları, Bakı.

RZAYEVA Gülmira, (2011),“Azerbaycan-Türkiyə Enerji Münasibətləri: Çağırışlar və

Perspektivlər, Azərbaycan-Türkiyə əlaqələri son 20 ildə, Uğurlar və İmkanlar”,

Strateji Araştırmalar Mərkəzi, Bakı.

KEOHANE O. Robert ve NYE, (1989), Power and Interdependence, Second Edition,

HarperCollins Publishers, Harvard University.

NYE Joseph, Welch, (2011), Küresel Çatışmayı Ve İşbirliğini Anlamak,Kültür

Yayınları, Ankara.

MAMADOV Agil, “Azerbaycan Dış Politikasında Enerji Faktörü, Yüksek Lisans Tezi, Sakarya 2012.

 

 

YORUM YAP

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.