Rum basınının haberlerine göre, önümüzdeki gün ve haftalarda “Güney Kıbrıs, İsrail ve Yunanistan’ın silahlı kuvvetleri Güney Kıbrıs’ta ve bölgede toplanarak, Yunan ve İsrail savaş uçaklarının da desteği ile ortak bir tatbikat yapacaklarmış”. Tatbikatın ön hazırlıkları Lefkoşa- Tel Aviv – Atina uçuş kontrol alanları içerisinde ve uluslararası sularda halen başlamış durumdadır. Tatbikat senaryosu Kıbrıs – Girit – Meis Adası’ndaki üçgende, deniz hedeflerinin vurulması, savaş uçaklarının it dalaşına girmesini ve havada yakıt ikmali öngörülüyormuş. Gerek Güney Kıbrıs’ın gerekse Yunanistan’ın ekonomik yönden dilenci durumuna düştüğü bu ortamda hatta Yunanistan’ın savaş uçaklarına benzin koyamayacak durumdayken, bu tatbikatlara hem şaşarım hem de gülerim. Ayrıca, bu tatbikatların daha da büyükleri önümüzdeki eylül ve ekim aylarında tekrarlanacakmış! Güney Kıbrıs Savunma Bakanı Fotiu önümüzdeki günlerde Paris’e gidip Fransız meslektaşı ile savunma antlaşması imzalayacakmış! Bütün bu antlaşma ve tatbikatların amaç ve hedefleri Münhasır Ekonomik Bölgelerin (MEB) yeniden şekillenip sahiplenmeleri senaryolarıdır. Bunun en basit izahı, bu tatbikatların yapılacağı bölgelerdir. Tatbikatlar Girit – Meis – Kıbrıs arasındaki üçgende yapılıyor ve yapılacaktır. Onlar işlerine geldiğinde bölge için bizim “Münhasır Ekonomik Bölgemizdir” ve/veya bazen de uluslararası sulardır diyorlar. Sözün özü (Girit – Meis – Kıbrıs
üçgeni) bu bölge, ne onların münhasır Ekonomik Bölgesidir, ne de uluslararası sulardır. Bu alan (MEB) Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne aittir. Topraklarımıza, denizlerimize ve semalarımıza sahip çıkmalıyız. Aksi takdirde birileri gelip sahiplenir; şimdi de oynanmakta olan oyun budur.
EGE FIR HATTI
Bir zamanlar Oniki Adalar ve Ege Fır Hattı’nı da nasıl Yunanlılara kaptırdığımızı, kendi ellerimizle verdiğimizi unutmadık! Ege Fır Hattı kontrolünün masraflarından tasarruf etmek için, o günün iktidarı Ege Fır Hattı’nı Yunanistan’a hediye eder gibi bıraktı. O gün bu gün Yunanistan Ege semalarında Türk savaş uçaklarında bile akla gelmedik zorluk ve sataşmalarsa (it dalaşı) bulunmaktadır. Oniki Adalara gelince öz be öz Osmanlı toprağı olan bu adalara önce İtalyanlar, Osmanlı’nın son günlerinde el koyarlar. İkinci Dünya Harbi sırasında da Almanlar Oniki Adaları istila ederler. İkinci Dünya Harbinin bitişinden sonra, 1948 Paris Konferansı’nda Oniki Adalar Yunanistan’a İkinci Dünya Savaşı tazminatı olarak verilir. Feridun Cemal Erkin anılarında Türkiye’nin Konferansa katılmak için hiçbir şey yapmadığını acı acı bahis etmektedir. Bugün Kıbrıs görüşmelerinde, Kıbrıs’la ilgili olarak hiçbir alıp – vereceği (alakası) olmayan ülkeler kendi kendilerini MÜDAHİL ilan ederlerken öz be öz Osmanlı toprağı olan Oniki Adalara bizim neden müdahil olmadığımıza bir türlü akıl erdiremedim. Acaba, Batı gücenmesin diye mi?
Birkaç gün önce GKRY lideri Nikos Anastasiyadis son günlerin moda lafı Müdahili kullanarak şöyle dedi “AB’nin de Kıbrıs görüşmelerinde müdahil olmasını istiyormuş.” . Bay Nikos Anastasiyadis, görüşmelerdeki üst düzey Cumhurbaşkanları seviyesindeki müzakerelere de istekli olmadığını, kendisine taraf olarak bir temsilci atayacağını dile getirip kıvırtıyor. Artık, yolun sonuna gelinmiştir, AB’nin şımarık oğlanı Nikos Anastaidis ve takımına “Çizmeyi Aşma” defol demenin zamanı gelmiş hatta geçmiştir. Ayrıca, Mersin’de gerçekleşen 17. Akdeniz Oyunları’na Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (Kıbrıs Cumhuriyeti olarak) çağrılıp, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin çağırılmaması bizleri çok üzmüştür. KKTC’yi nasıl tanıtacağız?
HABERLER
5 saat önceHABERLER
5 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce