DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Coğrafya kaderdir.
3347 okunma

Coğrafya kaderdir.

Suriyeliler gitmeli mi? MÖ 1000'li yıllardan günümüze göç alan coğrafyanın kaderi.. Suriyeliler ve göç konusuna dair bazı düşünceler.

ABONE OL
21/07/2024 19:23
Coğrafya kaderdir.
1

BEĞENDİM

ABONE OL

MÖ 1000’li yıllar

Mezopotamya ile Akdeniz arasında geçitler üzerinde yer alan bu coğrafya,

tarih boyunca göç yolu oldu.

Hitit, Luvi birçok kavimler yaşadı.

Çok göç aldı. 

Güney Suriye çöllerinde yaşayan göçebe Sami-Aramiler

MÖ 1000’lerde kuzeye doğru yayılmaya başlayarak bu coğrafyaya geldi.

Sami-Arabiler kaynaklara göre kaynaşma yaşamadılar.

Coğrafya bir kaderdi ve bu coğrafyanın kaderinde “göç almak” hep vardı. 

**

1900’lü yıllar

Sultan Abdülhamit Han dönemi..

Amerika’daki Türk Büyükelçisinden mektup gelir.

Mektupta genç subaylar isimli bir oluşum olduğu,

Bunların Halep-Şam hattında yeni bir devlet kurulması için hazırlıklar yaptığı,

Hatta bayraklarının olduğu belirtilir.

Bazılarına göre mektupta tarif edilen bayrak 

küçük bir değişiklik olsa iç savaş sırasında bir anda ortaya çıkan bayraktır.

Oyun yüzyıl öncesinden yazılmıştır…

Oyunun aktörleri çoktur ve güçlüdür.

Coğrafya kaderdi ve bu kader ihanet, hainlik, gözyaşı ve kanla yoğrulmuştur…

***

Yıl 2011

Yer Suriye,

Yüzyıllar önce hazırlanan senaryo “Arap Baharı” adıyla faaliyete geçirildi. 

Milyonlarca Suriyeli iç savaştan kaçarak göç etmeye başladı. 

Coğrafya kaderdi ve bu kadere göre,

Göç için yine en uygun yer bu coğrafyaydı…

Suriye’den gelenler

Bazılarına göre mülteci, geçici sığınmacı, muhacirdi.

Biz de ensardık…

Suriyeliler geldi

İskan politikası olmadan, 

Kervan yolda dizilir politikasıyla yıllar geçti.

Siyasiler kendi bakış açılarıyla soruna farklı baktı.

Bu süreçte, nitelikli olanlar ilk zamanlar başka ülkelere götürüldü.

Ticari anlamda, Ermenilerin geçmiş dönemde şehirdeki ticari hayatı ellerine almaları gibi Suriye’den gelenlerde önemli aktör olmaya başladı.

İşyerleri açmaya başladı.

Hatta Kilis ilinde ilk holding Suriyeli iş insanı tarafından açıldı.

Suriyeliler iş gücü açısından önemli bir kaynak oldu.

Tarlada, inşaatta birçok sektörde ilk başlarda ucuz iş gücü olarak çalıştırıldı.

Kendisi sıva ustası olan bir usta işi alıp çok düşük fiyata Suriyeli işçi çalıştırarak emek vermeden para kazanabiliyordu.

Hatta bazıları “muhacir” kardeşine yardım adı altında evini işyerini kat kat fazlasına kiraya verdi.

Suriyelilerin eğitimi de önemsendi.

Kayıp nesil kazanılmış nesile dönüştürüldü.

Okullar açıldı, Türk okullarında öğrenimlerine devam ettiler. 

Bazı okullarda Suriyeli öğrenci oranı Türk öğrenci oranını geçti.

Üniversitelerde istedikleri bölümlere sınavsız kayıt edildiler.

Bazıları doktor oldu…

Sağlık imkanlarından çok iyi şekilde ayrıcalıklı olarak yararlanmaları sağlandı. 

Suriyeliler misafirlikten çok öte ağırlandılar..

Coğrafyanın karakterinde vardı mazluma sahip çıkmak…

**

Yıllarca Suriyeliler sorunu tartışıldı.

Bazıları;

Ev sahipliğinin bittiğini gitmeleri gerektiğini söyledi.

Hicret dönemindeki göç ile bu göçün aynı anlamı taşımadığını,

Bu nedenle Hicretle anlamlı “Ensar” kavramının anlamının tüketilmemesi gerektiğini söyledi. 

Suriyelilerin sınavsız üniversitelere kabul edilmesinin bizim çocuklara haksızlık olduğunu iddia etti.

Türk askeri Suriye’de onların haklarını korumak için şehit olurken onların tatil yörelerinde nargile içerek keyif çatmalarının doğru olmadığını düşündü.

Sağlıkta Türk vatandaşlarından daha çok ilgi gösterildiği ifade edildi.

Doğurganlık oranın 5.3 çocuk olduğu,

İlerleyen yıllarda Suriyeli Arap nüfusun Türk nüfusu geçeceği iddia edildi.

Bunun ülkenin istilası olduğu vurgulandı. 

Hatta Kilis ilinde bir ara Suriyeli nüfusu şehrin yerli nüfusunun üzerine çıkmıştı. 

Çözüm için Atatürk’ün iskan politikası uygulanmalıydı.

Ana dili Türkçe olmayanlar müstakil mahalle kurmamalı, istedikleri yere yerleşememeli, bir yerdeki nüfusu %10 geçememeliydi.

Bazıları da;

Suriyelilerin kalması gerektiğini,

Bizim ensar olduğumuzu, 

“Ümmet” açısından yaklaşmamız gerektiğini söyledi.

Arap düşmanlığı yapılmaması, Arapların yanlışları olsa da tarihte bizlerin yanında olduklarını ifade ettiler. 

Bazıları Suriyeliler gidecekse o zaman 100 yıl önce gelen Selanikliler gitsin diyerek olayı Atatürk’e getirenler oldu.

Bu çok kışkırtıcı ve haksız bir söylemdi

Selanik’ten gelenler sığınmacı değil değil kendi öz vatanlarına gelmişti…

Bazılarına göre Suriyeliler gitmeli bazılarına göre  gitmemeliydi. 

**

1870-90’lı yıllar

Yer Antep 

Halep’e bağlı 

Yaklaşık 80 bin nüfuslu

Canlı ve o dönem temizliği ile dikkat çeken, 

Ermeni, Yahudi Hristiyanların yaşadığı çok önemli bir şehir.

Ticari hayat genellikle Türkçe konuşan Ermenilerin elinde…

Bu dönemde provokatörler devreye girer.

Ermeniler olaylar çıkarmaya başlarlar.

Ermeni bayrağı çekerler.

İnsanlara saldırmaya başlarlar. 

Beşikteki bebeğe bile kıyarlar. 

Antepliler bu olaya balta ve kürekle müdahale de bulunurlar. 

Bu tarihte “Balta Harbi” olarak anılır.

Osmanlı askerinin müdahalesiyle isyan bastırılır.

Ermeniler bir kısmı Antep’i terk eder. 

Karakollar yapılır, Başkarakol yapılma hikayesi de budur. 

1915’e kadar sukut sağlanmıştır.

Bu Ermeniler 1918’de İngilizlerle tekrar şehre gelirler. 

Hainliklerine kaldıkları yerden devam ederler. 

Coğrafyanın kaderinde vardır hain beslemek ve hainlerle mücadele etmek…

**

2024 yılı 

Terör örgütlerin güçlerini artırdıkları, 

Devletimizin Suriye ile ilişkilerin düzelmesi için adımlar attığı,

Yeni bir sınır kapısının açıldığı.

Suriyeli misafirlere yönelik romantik değil rasyonel adımların atılmasına karar verildiği bir dönemde,

Türkiye’ye karşıtı güçler tarafından düğmeye basıldı. 

Provokatörler devreye girdi.

Bir olay sonucunda Kayseri halkı sokağa indi.

Suriyelilere ait işyerleri ve araçlara zarar verildi.

Halbuki bizim kültürümüzde, töremizde savunmasız kişiye topluca saldırmak doğru değildi.

Suriye tarafında ise Türk vatandaşlarına saldırılar yapıldı ve bayrağımıza zarar verildi. 

Bu olaylar diğer iller yanı sıra Gaziantep’e yansıdı. 

Aslında Kayseri’de provası yapıldı ama asıl hedef Gaziantep’ti. 

Yıllardır aldığı iç göç ve vahşi büyümeyle kültürel kodlarını kaybetmeye yaşayan,

Yaşanabilir kent olma noktasından uzaklaşmaya başlayan

kentin bu duruma düşmesinin suçlularının arandığı dönemde 

Gaziantep şehrinde de olaylar başladı. 

İstenen yeni bir balta harbiydi 

Ama şehri yöneten devlet adamları vardı.

Devlet aklıyla hareket eden Kemal Çeber valisi vardı. 

Kilisin Tahir Şahin valisi vardı.

Bu devlet adamları bu coğrafyada  

yeni bir Balta harbi yaşanmasına engel oldular

Balta harbi yaşanmadı ama coğrafyanın kaderinde hainlerle mücadele etmek.

**

Araştırmalar göçle gelenlerin çoğunluğunun geri dönmediğini ortaya koymaktadır.

Zorla gönderilmeye kalkılsa bile uzun yıllar sürecektir.

Dönüşlerini teşvik edici projeler ile bu süreci hızlandırmak doğru bir çözüm olabilir. 

Bu durumda devletimize güvenmemiz gerekmektedir.

Ama;

Yıllarca en iyi şekilde ev sahipliği yaptığımız misafirleri,

Kışkırtmalarla bizlere düşman değil dost olarak göndermeliyiz.

Aksi takdirse PKK ile uğraştığımız gibi

Uzun yıllar en uzun sınırımız olan Suriye’de bizden giden,

kendi elimizle yarattığımız yeni düşmanlarla mücadele ederek enerjimizi tüketebiliriz

Ez cümle,

Zor bir coğrafyada yaşıyoruz ve  bu coğrafyanın kaderini değiştirmemiz,

Defalarca yara alan Gazi olan bu şehrin tekrar yara almasına izin vermememiz gerekmektedir. 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP