Ecology Global Network’e göre her dakika 105 kişi hayata gözlerini yumarken, aynı anda 250 bebek de dünyaya gözlerini açıyor. Bankada beklediğiniz, telefonun ucunda müşteri temsilcisiyle konuşmak için o müziği dinlediğiniz, bakkala yürüdüğünüz, sevdiğiniz kişiye hayranlıkla baktığınız, çocuğunuzun uyuyuşunu izlediğiniz, yağmurda ıslandığınız, yemeği yaktığınız, problemle boğuştunuz o 1 dakika oluyor her şey. Siz yaklaşık 15 nefes alırken birileri son nefesini, birileri de ilk nefesini alıyor.
Bir süredir yeni bir virüs ile topyekun mücadele halindeyiz. Önce Çin’de en kalabalık ülkelerden birinde, üretim anlamında liderliğe oynayan bir ülkede, ABD’ye gelecekte rakip olabileceği söylenen bir ülkede görülen bu virüs aslında uzunca bir zamandır doğada olan ancak insanlara bulaşmayan bir tür. Sonrasında mutasyona uğruyor ve insanlar için tehlike arz etmeye başlıyor. Bu virüse kısaca Corana diyoruz. Öte yandan bazen bir şeylere yüklediğimiz anlamlar o şeylerden daha güçlü ve korkutucu olabiliyor. Hızlı bir şekilde yayılmaya başlandığı söylenen bu virüs can kayıplarına da neden oluyor. Corona’nın ziyaret ettiği ülkeler güçlü önemler almaya başladı, karantinaya alanan cruise gemileri, kapatılan okullar, işyerleri, dışarı çıkılması yasaklanan şehirler ve dahası.
Peki durum gerçekten bu kadar vahim mi? Uzmanlar hamdolsun ki virüsün çocuklara bulaşmadığını söylüyor. Bağışıklık sistemi güçlü olduğunda, hijyen kurallarına uyulduğunda da tedbir alınabiliyor. Tedavi olup iyileşen vakalar da her geçen gün artıyor. İşte bu nedenlerle gönlü ferah tutup, galeyana gelmeden hayata devam etmek gerekiyor.
Sosyal medyada da paylaşıldığı gibi dünya üzerinde her yıl 3.1 milyon çocuk açlıktan ölüyor, 7.6 milyon insan kanserden, yaklaşık yarım milyon insan savaşlardan dolayı hayatını kaybediyor. Bizler uzun zamandır süregelen bu durumları iyileştirebilmek için ne yapıyoruz?
Hayatta tesadüf değil tevafuk vardır. O halde yaşanan her şey bize bir şeyler göstermeye çalışır. Acaba corona bize neyi göstermeye çalışıyor? O parıltılı dünyalarımızın aslında bir anda nasıl ters düz olabileceğini mi? Korkunun bir anda insanları nasıl değiştirebileceğini mi? Başkalarının korkuları üzerinden insanların para kazanmak uğruna neler yapabileceğini mi? Karaborsaya düşen maskeler ve kolonyalar buzdağının sadece görünen kısmı…
Belki de bu virüs bize hatırlatmaya çalışıyordur…
Dili, dini, rengi, ırkı, cinsiyeti, görüşü ne olursa olsun, güçlü ya da zayıf görünsek de hepimiz sadece insanız, hepimiz kırılganız ve hepimiz ilahi düzen karşısında yalınız.
İşte bu noktada Bir olabilmek, birlik olabilmek ayırmadan, ayrıştırmadan var olabilmek gerekiyor. Problemleri büyütüp korkunç canavarlar gibi göstermeden, insanların korku zaaflarından yararlanıp onlar üzerinden rant sağlamadan çözüm odaklı yaklaşmak, gemileri yakmadan sakin kalabilmek gerekiyor.
“Rabbimiz derdimizden büyüktür” elimizden geldiğince tedbirli olarak ama korkunun pençesine düşmeden yaşamaya devam edelim. Her nefesin kıymetini bilelim.
Sağlıklı günler dilerim.
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce