Cumhuriyeti biz kurduk,yaşatmak vazifemiz değil mi ?

28 2024 - 09:29
Balkan Günlüğü gazetesi SR Basın Yayın Ltd. Şti’ine ait olup, Başbakanlık Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık Basın İlan kurumuna kayıtlı bir gazetedir. Anadolu Ajansı’nın abonesi olan gazetemizin Balkan Haber Ajansı (BHA) isminde bir ajansı vardır.23 Aralık 2007 yılında yayın hayatına başlayan Balkan Günlüğü gazetesi, hedef kitlesi ve konsepti itibariyle Türkiye’de ilk gazetedir. Hedef okuyucu kitlesi, İzmir’deki 1,5 Milyon Türkiye genelindeki 17 Milyon civarındaki Balkan-Rumeli göçmeni yurttaşıdır. Ulusal ve Uluslararası yayın yapan gazetemizin düzenli haftalık basım adeti; 20 bin’dir.Gazetemiz,Türkiye’de 52 şehir,yurt dışında 12 ülkede ( Yunanistan,Bulgaristan,Makedonya,Kosova,Arnavutluk,Bosna-Hersek, Romanya,Hırvatistan,Sırbistan, Karadağ,Moldova,Slovenya ) okuyucusu ile buluşmakta.

Cumhuriyeti biz kurduk,yaşatmak vazifemiz değil mi ?

(Last Updated On: 03/09/2020)

Karadeniz’in griye çalan sularını parçalayarak giden yorgun geminin güvertesinde, aykırı bir ses türküsünü söylüyordu:

 

“Manastır’ın ortasında var bir havuz, Aman havuz, canım havuz…

Dimetoka kızları, hepsi de yavuz. Biz çalar, biz oynarız!”

 

Kendisi de Manastır’lı olan kurmay başkanı Kazım Bey, sarışın adamın dudaklarından dökülen türküyü adeta can kulağıyla dinliyordu:

 

“Manastır’ın ortasında var bir çeşme, Aman çeşme, canım çeşme…”

 

Sigara içenlere özgü karıncalı ve tiz bir sesle türküsünü tamamlayan adam, kaşlarını kaldırarak Kazım Bey’e baktı:

 

“Özledin mi bre memleketi?”

 

“Özledim Paşam, özledim elbet…”

 

Küpeşteye başını dayayarak mırıldandı sarı saçlı adam… “Ben de özledim Kazım…” dedi, “Allah’tan yanımda hemşerilerim var da, hasretim diniyor biraz.”

 

***

 

Bandırma Vapuru ile Samsun’a doğru yola çıkan Selanikli Mustafa Kemal Paşa’nın yanında gerçekten de çoğunlukla Rumeli doğumlu vatanseverler ağırlıktaydı:

 

Manastır’lı Miralay Kazım (Dirik) Bey’den başka, 1881 Selanik doğumlu Refet (Bele) Bey,  1886 Edirne doğumlu Hüsrev (Gerede) Bey, 1879 Üsküp doğumlu Binbaşı Kemal (Doğan) Bey, 1875 İstanbul doğumlu İbrahim Tali (Öngören) Bey, 1881 İstanbul doğumlu Refik (Saydam) Bey, 1887 Niş doğumlu Cevat Abbas (Gürer) Bey,  1897 İstanbul doğumlu Muzaffer (Kılıç) Bey, 1884 İstanbul doğumlu Ali Şevket (Öndersev) Bey, 1892 İstanbul doğumlu Hayati Bey, 1886 Edirne doğumlu İsmail Hakkı (Ede) Bey, 1888 Debre doğumlu Abdullah (Kunt) Bey, 1880 İstanbul doğumlu Faik (Aybars) Bey, 1895 İstanbul doğumlu Memduh (Atasev) Bey, 1894 İstanbul doğumlu Hikmet (Gerçekçi) Bey…

 

Hepsi Rumeli suyu içenlerdendi… Gemide olup da İstanbul’un doğusunda doğan sadece üç subay vardı ki onlar da Balkan Harbi sırasında yurt savunmasında görev alan kahraman askerlerdi: Silifkeli Mümtaz Bey, Tokatlı Mustafa Bey ve Adanalı Mehmet Arif Bey…

 

Kurtuluş Savaşı’nda bağımsızlık ateşini harlayan, daha sonra Türkiye Cumhuriyeti’ni kurup yaşatan kişilerin çoğunluğu bizim kızancıklardandı. Rumeli türkülerini içleri yanarak dinleyen nesillerdi onlar. Dillerinde tatlı bir Rumeli Türkçesi dolaşıyordu. Bir vatan kaybetmenin ne demek olduğunu, hür dalgalanan bir bayrağın her şey demek olduğunu, ezan sesinin değerini bilen adamlardı hepsi…

 

“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!”

 

diyen sağcı milliyetçilerin baş tacı ettikleri Mehmet Akif de,

 

“Memleketim, memleketim, memleketim,

Ne kasketim kaldı senin ora işi, ne yollarını taşımış ayakkabım.”

 

diyen solcu milliyetçilerin baş tacı ettikleri Nazım Hikmet de, Rumeli terbiyesi ile büyümüş şairlerdi.

 

Uzun lafın kısası, bu ülkenin imzasını sadece Selanikli Mustafa Kemal değil, onunla birlikte Rumeli toprağında filizlenenler atmıştı.

 

***

 

Peki, ülkenin kuruluşunda emek sarf etmiş kimselerin torunları olarak, Atatürk ilkelerini, cumhuriyeti ve demokrasiyi muhafaza etmek öncelikle biz Rumelililerin değilse kimindir?

 

Türkiye Cumhuriyeti’ne uzanan yolun başladığı kent olan Samsun’da yaşayan Rumelililer olarak bize düşen bir şeyler de yok mu acaba?

 

Bu konuda Bafralı Mübadillerin her yıl yaptıkları cumhuriyet bayramı kutlamaları hepimiz için örnek olmalıdır. Ardında hiçbir siyasi kaygı olmadan, hiçbir kişisel menfaat umulmadan ve hiçbir zorlama olmadan her sene yapılan bu doğal 29 Ekim kutlamalarını acaba diğer yerlerde de yapmamız uygun olmaz mı?

 

Sakın bu fikri evirip çevirip çarçur etmeyelim hemen. Henüz önümüzde zaman varken örgütlenelim, cumhuriyet bayramına daha zaman varken Samsun’daki en az 5-6 yerde aynı anda ve eş güdümlü bir organizasyon planlayalım…

 

Ne dersiniz değerli başkanlar, Salih MERİÇ ve Cihat YILMAZ… Samsun Mübadele Derneği bir köyde, Balkan Türkleri derneği bir başka köyde, ama eş güdümlü olarak yapamaz mı kutlamayı?

 

Devgerişliler Derneği başkanı Zafer ÇELİK kardeşim, yakışmaz mı köyünüze şöyle anlı şanlı bir cumhuriyet kutlaması?

 

Çırakman’da, Çinik’te, Karaperçin’de ve Derecik’te, Taflan’da… Hatta merkezde İlyasköy’de, Hasköy’de, Atakum’da veya –neden olmasın Çiftlik’te oturan mübadiller neden aynı anda, farklı yerlerde kutlama yapmasınlar?

 

Efendim her sene bir köyde yapalım? Olabilir belki, ama doğal olmaz ki… Herkese ait olmaz, birilerinin gövde gösterisi yapmalarına malzeme olur, hemen siyasileşir… İki gün sonra bir seçim önüne denk gelir. Amacından sapar, korkarım ki cumhuriyet kutlamaları parti propagandalarına alet edilir.

 

Samsun Balkan Türkleri, Samsun Mübadele Derneği, Amasya Mübadiller Derneği, Bafra Balkan Türkleri Derneği, Devgerişliler Derneği, Karaperçinliler Derneği… Ne dersiniz, bu konuyu görüşmeye değmez mi?

 

Yoksa siz hala eski defterleri karıştırmakla mı meşgulsünüz?

 

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.