Havayı geldiği gibi, rüzgarı estiği gibi,
insanı da olduğu gibi kabul edin…
Hayatımda şöyle bir kuralım var: ‘Komşu hakkında konuşmadan önce, kendime bakmalıyım!’. Onun için bugün, Türkiye’de yaşadığım için, Türkiye hakkında yazacağım. Bu ülkede, bana göre, var olan doğruların ve yanlışların hakkında yazmak istiyorum.
Takip edenlerim bilir ama yine de yazmak isterim, Türkiye’de 13 senedir yaşamaktayım, ikametim hep İzmir oldu ve bu şehre inanılmaz bir şekilde âşık oldum. Hatta, bazıları bana diyorlar ki: ‘O da sana aşık!’. Ben inanıyorum ki sevdiğin bir yerde olmak, sevdiğin gibi yaşamak, sevdiğin nefesi almak, o sevgiyi verebilmek ve gösterebilmek çok önemlidir!
Hani şimdi dersiniz: ‘Ya sokaklara, çiçeklere, hatta havaya mı aşıksın?’ Ben de: Başımı yukarıya kaldırıp ‘Evet!’ derim sizlere. ‘SEVMEK’ burada tam olarak ne anlamına geliyor biliyor musunuz? ‘Sevmek’ – benimsemek, sahiplenmek demektir. Yaşadığın şehrindeki ne varsa onu sevmek, korumak, yardım etmek ve daha iyi olmasını için koşturmaktır.
Az önce yazdıklarımı kendinizi sevmeden yapamazsınız, biliyor musunuz… Çünkü kendini sevmeyen, kendine özen göstermeyen ve her şeyden nefret eden bir kişi asla hiç kimseyi sevemez, yardım edemez ve tabii ki koruyamaz. Her şey bizim içimizden geliyor. İnsanoğlu, ilk önce kendini, yakınlarını, dostlarını ve arkadaşlarını sevmeli ki topluma saygı ve sevgi göstersin!
Siyaset hakkında yazmayı hiç istemem ve sevmem de: kimler hangi partiyi tutuyor, kimler kime oy veriyor ama Türkiye’de seçim haftası olduğu için tabii ki her gün değişik şeyleri duyuyorum ve açıkçası bazı şeylerden nefret etmeye başladım. Sadece bildiğim tek şey var: ‘Aday olmak istiyorsan – ‘şeffaf olmalısın’’, bence. Oy versinler diye sevme insanları, onunla bununla istemeden görüşme ve kendi hayatını aldatma, hayatını doğru, sağlıklı ve kaliteli yaşa.
Sabah kalk – sporunu yap, öğlen arası oturup – salatanı ye ve akşam gelince de – kitabını açıp oku. Hayat böyle güzel ve kim ne derse desin – kaliteli yaşam budur.
Hepimiz böyle yaşarsak, hayatımızın ve ülkemizin kalitesi yükselir, farklı bakışlar oluşur ve kalitesi artar. Neden? Çünkü bir insan her şeyi yapabilir 😊 Bir Milletvekili olmak için hayatını silmek zorunda değilsin, sevdiğin bir şeyden ayrılmak ya da bırakmak zorunda değilsin, sadece doğru yaşamak zorundasın.
Uzun süre Türkiye’de yaşadığım için farklı durumları gözlemliyorum: yüksek bir kademede gözün varsa – yaşam tarzını değiştirmelisin, her şeyi geride bırakmalısın ve hatta yalan söyleyip etrafa daha iyi görünebilirsin. Bana kalırsa, az önce bahsettiğim şeyler ne kadar çirkin ve yanlıştır.
Bu ülkede bir Milletvekili Adayı dans edemezmiş, sokağın ortasında şarkı söyleyemezmiş, yüksek sesle gülemezmiş, bara gidemezmiş gibi şeyler söyleniyor ve yapılıyor. Yap ama kimseye söyleme, git ama kimse seni görmesin, aday olmak iste ama itiraf etme kimseye vs. Daha çok şey yazabilirdim ama açıkçası midem bulanıyor çünkü insanlar hayatı yaşamak için bu dünyaya geliyorlar ve yalanların içinde yaşarlarsa, hiç kimseye bir faydası olmaz. İnsan hayatını dürüst yaşamalı, kendisini ve etrafındakileri olduğu gibi kabul etmeli, birini değiştirmek istememeli, bazen şarkı söylemeli, bazen ağlamalı, bazen dans etmeli, bazen bir Kanun Tasarısı Teklifinde fikrini sunmalı, bazen denize bakmalı, bazen kürsüye çıkıp topluma bir şeyi anlatmalı ama kendisi her zaman mutlu ve huzurlu olmalıdır. Öbür türlü kendisine hayır olmayan birisinden, kimseye hayır gelmez. Komşuna gelince -‘Günah, haram’, kendisine gelince – ‘İnsan bu, hata yapabilir!’ deyip geçiyorsa burada bir düşünce hatası var demektir!
Ülkeyi yöneten kişi hayatını sevmeli, dans etmeli, şarkı söylemeli, kitap okumalı, topluma yakın olmalı, güzel şeyleri insanlarla paylaşmalı, ortak noktayı bulmalı, onlara gerçekten destek vermeli, hafta sonu bisiklet binmeli, toplu taşımayı da kullanmalıdır.
Neden başka ülkelerin Başkanları, Cumhurbaşkanları, Başbakanları, Milletvekillileri vs. işe giderken bisiklet kullanıyorlar, neden hafta sonu arkadaşlarla mangal partisine gidiyorlar, neden toplu taşıma araçlarını kullanıyorlar hiç düşündünüz mü? Neden Türkiye’de ‘Komşunun yanlış yaptığı bir şey haram ve günah olup da kendinin yanlış yaptığı şeye ‘Olabilir, insan hata yapar’ deyip geçiyorlar? Neden ‘Fakir’ ve ‘Zengin’ kelimeleri son zamanlarda ön plana çıkıyor? Neden sadece varlığa, paraya ve tanıdıklara önem veriliyor? Neden Türkiye’de dans eden, yoga yapan ya da arkadaşlarla mangal yakan bir kişi Milletvekili olamazmış?
Bu kuralları ülkede koyan kendi vatandaşları ve bu durumu değiştirmek için hepimizin ilk önce kendi düşüncelerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Neden? Geleceğimiz için, kaliteli bir yaşam için ve daha güzel hayallerimiz içindir.
Çünkü söylediğim gibi ben burayı benimsedim, yaşadığım yeri, yanımda ve etrafımda olan insanları, dostlarımı, hatta düşmanlarımı da seviyorum. Ülkemizde olmayan ve insanlarımızın yapamadığı hiçbir şey yoktur. Türkiye çok zengin topraklara, güzel bir iklime ve iyi kalpli insanlara sahip olan bir ülkedir. Onun için bizim, daha güzel, daha kaliteli bir yaşama layık olduğumuzu düşünüyorum.
Her gün daha verimli ve kaliteli çalışalım ama kendimizin ve ailemizin hayatını unutmayalım; kendimizi ölmeden önce toprağa gömmeyelim: yakınlarımızı aldatmayalım, şeffaf yaşayalım, yalan söylemeyelim ve yanımızda var olan insanlara değer ve sevgi vererek hayatımıza devam edelim.
Dünyanın en kaliteli, en yetenekli ve en güzel Milletvekillerini bizim ülkemizde yetiştirelim.
Ülkemiz için
böyle bir Milletvekili Adayı olmak için
hazırım 😊
BALKAN YEMEKLERİ
21 saat önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024