DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34179270.14969%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

184 okunma

Denizin Yanması

ABONE OL
03/09/2020 00:53
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Rumlar 1955’te kanlı eylemlerle yola, Enosis için çıkmışlar, fakat aradan geçen çeşitli olaylarla bugünkü duruma gelmişlerdir. İşi daha fazla kurcalarlarsa başlarını daha sert kayalara vuracaklarından ve bu sefer artık kendilerini hiçbir gücün kurtaramayacağından kimsenin şüphesi olmamalıdır. Maraş’ı ve Güzelyurt’u sayıklayan Rumlar avuçlarını yalasınlar, yağmanın direği çoktan koptu!”. 1975

 

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

İsveç’in başkenti Stockholm’da bulunan Uluslararası Barış Araştırma Enstitüsü’nün ismine uygun çalışmalar yaptığı genel kanıdır. Her yıl ülkelerce yapılan silahlanma çalışmaları adı geçen kuruluş tarafından gözetiliyor ve yapılan silahlanma harcamaları belirli dönemlerde açıklanıyor. 2013 yılında yapılan harcamalara baktığımız zaman ilginç bulguları yakalamak olasıdır. Sizleri sayılara boğmadan genel bir değerlendirmeyi yapmak istiyoruz. Birleşik Amerika Devletleri başta olmak üzere gelişmiş Avrupa ülkelerinde silahlanmaya ayrılan para miktarının yüzde 1,9 oranında düştüğüne tanık oluyoruz. Buna karşın gelişmekte olan ülkeler diye tanımlanan ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu ülkelerde bir önceki yıla göre önemli artışın yaşandığı görülüyor.

Gelişmiş ülkelerde son dönemde yaşanan ekonomik açmazın etkisi ile silah alımlarının azaldığını söylemek olasıdır. 2013 yılında silahlanmaya harcanan paranın toplam değerinin 1.75 trilyon dolar olduğu belirtiliyor. Silahlanmaya harcanan paranın azaltılmasını hemen herkesin söylemesine karşın yine de alımlarda artışlar yaşanıyor. Türkiye’nin 2013 yılı harcamalarının 19,1 milyar dolar olduğu kaydediliyor. Bu alımlardan sonra bir önceki yıla göre sıralamada iki basamak yükselerek 14. sırayı aldığının bilinmesi gerekiyor. İç ve dış çatışmaların yoğun olarak yaşandığı bölgenin Ortadoğu coğrafyası olduğunu belirtmek durumundayız. Bölge ülkelerinin sınırlarını 1900’lü yılların başlarında İngiliz ve Fransız iki askeri görevlinin belirlediği biliniyor. Bu nedenle o günlerden sonra bölge sürekli olarak çatışmalarla anılıyor. İsrail’in bölgeye gelmesi sonrasında çatışmalar nerede ise olağan bir olay gibi algılanıp yaşanıyor. Bunların yanına Kıbrıs’taki uyuşmazlığı da eklediğimiz zaman tadından yenmez bir noktaya ulaştığımıza vurgu yapmak istiyoruz. Barış Enstitüsü’nün raporunun yayımlandığı günlerde İngiliz Independent gazetesinde bölgeye ilişkin olarak ilginç bir değerlendirme yayımlandı. Adı geçen gazetenin Ortadoğu uzmanı diye bilinen muhabiri Bay Robert Fisk, bölgenin gelecekte, “kara parayla yönetilen bir mafya devletine dönüşeceğini” savunuyordu. Bu savına gerekçe olarak da “Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmasından bu yana ilk defa bu kadar bütünleşmiş, uluslararası tek bir yapıya dönüşeceğini” kaydediyor. Bu savın gerçekleşebilmesi uzak bir olasılık olarak görülse bile ‘deniz yanar mı’ söyleminde olduğu gibi düşünülmesi gerektiğini paylaşmak istiyoruz.

 

G-7 ÜLKELERİ

 

Brüksel’de bir araya gelen G-7 ülkeleri kendilerini sanayileşmiş ülkeler olarak da tanımlıyorlar. Rusya Federasyonu, Ukrayna olayları nedeniyle birlik üyeliğinden çıkarılmıştı. Katılımcı ülkelerin toplantı sonrasında yayımladıkları bildiride, “Rusya Federasyonu’nun Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğinin ihlalini sürdürmesini hep birlikte kınıyoruz” diyorlar. İşin ilginç ve garip olan yanı ise toplantılara kabul etmedikleri ve üyelikten çıkardıkları adı geçen ülkeyi dinleme gereği duymuş olmalarıdır. Bu nedenle Rusya’ya daha önceleri yaptırım kararı alan G-7 ülkelerinin Ukrayna üzerinden alınan Rus doğalgazına gereksinimleri vardır. Konuya ilişkin olarak Rusya ile görüşmelerin ve pazarlıkların yapıldığı biliniyor. Pazarlıkların olumlu sonuçlanmaması halinde bütün Avrupa’nın dondurucu bir kışı geçirmeye şimdiden hazırlıklı olmaları gerekiyor. Doğu Akdeniz’de İsrail kökenli Noble Enerji Şirketi’nin bulduğu doğalgazın seçenek olabilmesi sorgulanıyor. Açıklanan verilere göre bulunan gazın Avrupaya uzun yıllar yeteceği belirtiliyor. Bu tartışmalar sürdürülürken Amerikan Başkan Yardımcısı Bay Joe Biden Kıbrıs’a geldi. Gelmesinin nedeni olarak adadaki uyuşmazlığın ortalık yerlerden kaldırılacağı beklentisi idi. Bu amaçla gelmediğinin açıklanmasına karşın ısrarla bu hava yayıldı. Beklenti ne yazık ki havada kaldı. Çünkü Bay Joe Biden’ın oğlu Bay Robert Hunter Biden, Ukrayna’dan Avrupa’ya doğalgaz gönderen bir şirketin yöneticisidir. Yukarıda da kaydettiğimiz gibi Bay Joe Biden’nın Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm üretmenin ötesinde şirketlerin çıkarlarını gözetmek üzere adaya geldiğinin kabul edilmesi gerekiyor mu ne…

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP