Dünyada değişen ekonomik dengeler önümüzdeki yıllarda ekonomik gelişmişlikteki sıralamanın da değişeceğine dair işaretler veriyor. Krizin ilk olarak etkisini gösterdiği birçok gelişmiş ülke ve sahip oldukları potansiyel üretim ve tüketim kapasiteleri ile dikkat çeken gelişmekte olan ülkeyi böyle bir sıralamada bugünkünden farklı yerlerde görebiliriz. Özellikle Çin’in göstermiş olduğu her alandaki büyüme performansı ile, bu ülkenin önümüzdeki 5 yıllık zaman dilimi içerisinde Amerika Birleşik Devletleri’ni dahi geride bırakarak, dünya ekonomisinde liderliğe yükseleceği tahmin edilmekte. Uluslararası Para Fonu (IMF), ülkelerin para birimlerinin satın alma güçlerini eşitleyerek ülkelerin ekonomilerini kıyaslayacak Satın Alma Gücü Paritelerini ortaya koyduğu bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmada IMF Satın Alma Gücü Paritesi ile ülkelerin Gayrı Safi Yurtiçi Hasılası üzerinde yaptığı değerlendirmede gelişmekte olan ülkelerin yükselen trendi üzerinde özellikle durmuştur. IMF’ye göre bugün en büyük ekonomi olan ABD, 2000 yılına gelene dek Dünya ekonomisinin Satın Alma Gücü Paritesi ne göre hesaplanan Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’nda yüzde 25’ine sahip iken, bu oran her geçen yıl azalarak 2011 sonunda yüzde 19,4 olması beklenmekte. Buna karşılık Çin, 2000 yılında, toplam GSYH içinde yüzde 7,1 paya sahip iken, geçen yılsonu itibarı ile bu oranın yüzde 13,6 olduğu ortay konuldu. Bu çalışma gösteriyor ki üçüncü sıradaki Çin’in önümüzdeki üç beş yıl içerisinde ABD’nin önüne geçerek birinci sıraya yerleşmesi kaçınılmaz olacaktır. Satın Alma Gücü Paritesi ve GSYH hesabıyla yapılan sıralamada Türkiye’nin yeri nerede? Şimdi de buna bakalım. 950 milyar dolarlık Satın Alma Gücü paritesine göre hesaplanmış GSYH değeri ile Türkiye 17’nci sırada. Ülkemiz 2000 yılı ile kıyaslandığında 266,4 milyar dolarlık Satın Alma Gücü Paritesine göre uyarlanmış GSYH ile 19’uncu sırada yer alıyordu. Burada asıl dikkatimi çeken nokta; 1980 senesinde 84.3 milyar dolar düzeyindeki bir GSYH ile 22’nci sırada yer alan Türkiye yirmi senelik performansı ile yaptığı sıçramada ancak üç basamak yükselebilmiş iken son 10 yılda GSYH’ da 3,5 katlık bir artışla iki basamak yükselmiş olmasıdır. Buradan anlaşılıyor ki, Türkiye son on yılda uyguladığı başarılı ekonomi politikalarının sonuçlarını uluslararası değerlendirmelerde de görmektedir. IMF yukarıda belirttiğim çalışmanın projeksiyonu ile dünya ekonomisini değerlendirdiğinde önümüzdeki üç beş yıl içerisinde ülkemizin bugünkü konumuna göre bir basamak yükselerek Dünyanın en büyük 16’ncı ülkesi olacağını tahmin etmekte.
SİS BULUTLARI DAĞILDI
Bütün bu saydıklarımdan çıkardığım bir başka sonuç ise, Türkiye’nin son 10 yılında önceki yıllarda uygulanan ekonomik ve siyasi politikalarının üzerine çökerttiği ataletten kurtulmaya başladığıdır. Ülkemiz bu dönemde artık siyasi belirsizliğin ve istikrarsızlığın senelerce önünde oluşturduğu sis bulutlarını dağıtmıştır. Ülkemiz ileriyi daha net görmeye başlayan müteşebbislerin rahat hareket ettiği yatırım alanlarına sahip olmaya başlamış ve bunun sonuçlarını her alanda görür olmuştur. Evet bir ülke de siyasi, ekonomik ve psikolojik belirsizlik pek çok kişinin önünü görmesini zorlaştırıp eylemsizliğe itmektedir. İstikrarsızlık belirsizlik meydana getirir. Belirsizlik görüş mesafesini azaltır. Kişiler gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi hareketsizleşir. İstikrarsızlık, belirsizlik ortamında insanlar genellikle müteşebbislik kimliğinden uzaklaşarak “bekleyelim görelim” anlayışı yaşamaya başlarlar. Bu da hız düşmesi ve atalete neden olur. İşte ülkemiz de senelerce tam da böyle bir psikolojiye düşürülerek yönetildiği için sahip olduğu potansiyeli hiçbir zaman kullanamamıştır. Son 10 yılda yakalanan siyasi istikrar artık fırsata dönüştürülmeye başlanmıştır. Türkiye önünün daha net görebilen insanların yaşadığı bir ülke haline gelmiştir. Dünyada dengeler her türlü değişmeye başlasa da ayaklarını hem Asya’da hem Avrupa’da yere sağlam basarak dengede kalan bir ülke olmuştur.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce