Bilindiği gibi Birinci Dünya Savaşı 1914 Yılı Haziran ayında o tarihte Avusturya Macar İmparatorluğu toprağı olan Saraybosna’da Avusturya Veliahtı Ferdinand’ın eşiyle beraber bir Sırp Miltanı olan Gavrilo Princip tarafından bir suikast sonucu öldürülmesiyle, 18 Haziran 1914 tarihinde başlamıştır. Özetle milyonlarca insanın ölümüne neden olan bu yıkıcı savaşın alevi Balkanlarda tutuşturulmuştur. Alman dostlarımızın teşvikiyle katıldığımız bu gereksiz savaş sonunda Avusturya Macar İmparatorluğu dağılmış, Osmanlı İmparatorluğu da şanlı tarihindeki yerini almıştır. Bilindiği gibi Almanlar Ruslarla baş edebilmek için Osmanlı’nın doğusunda Ruslara karşı bir cephe açılmasını istemiş ve bu haksız savaşta başta Sarıkamış’ta çeşitli cephelerde olmak üzere binlerce Türk yiğidi şehitlik mertebesine erişmiştir. Osmanlı’nın doğusunda bulunan birçok Ermeni’nin Rus Ordusu’nun saflarında yer alması ve sivil halkı katletmesi üzerine, doğudaki Ermenilerin o tarihte bir Osmanlı toprağı olan Suriye’ye mecburi iskâna tabi tutulması Alman Genel Kurmayı’nın isteği ile olmuştur. Ancak nedense Almanlar da Ermeni Soykırımı yalanına da ses çıkarmayı bırakın, böyle iftira dolu bir olayın gerçekleştiğini kabul etmektedirler.
Gelelim bütün dünyanın gözü önünde ve yakın bir tarih olan 1992–1995 tarihleri arasında cereyan eden Bosna-Hersek’te Sırpların gerçekleştirdikleri katliama bütün Avrupa seyirci kalmıştır. O Avrupa ki insan hakları konusunda tabiri caizse mangalda kül bırakmamaktadır. Bu katliamı nedense Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Soykırım olarak kabul etmemiştir. Aynı tarihlerde birbirleriyle Savaşan Sırplar ve Hırvatlar ise karşılıklı olarak birbirleri aleyhine anılan Mahkemede Soykırım iddiası ile dava açmışlardır. Halen derdest olan bu davanın sonucunu ise merak etmekteyim. Ama kanaatimce yine de bir orta yol bulunur. Ancak Batı nedense sadece Ermeni meselesini canlı tutmak istemektedir.
YAŞLI AVRUPA DEVLETLERİ
İkinci Dünya Savaşı’na gelince: Bu uğursuz savaşı da yine yaşlı Avrupa Devletleri çıkarmışlardır. Bu Savaşta da Balkanların önemli bir etkisi olmuştur. 01 Eylül 1939 tarihinde Almanların Polonya’ya taarruz ve işgaliyle başlayan İkinci Dünya Savaşında, Almanlar Yugoslav Krallığı ile Arnavut Krallığı ile müttefik idiler. Savaşın en şiddetli olduğu bir dönemde 1941 yılının kış aylarında Alman Ordusu 65 Motorize Tank Tümeni’yle Rusya’nın iç kısımlarına doğru ilerleyerek o zamanki adı Stalingrad olan Sn. Petersburg kapılarına kadar dayanmıştır. Sn. Petersburg abluka altına alınmıştır. Sn. Petersburg’un düşmesi durumunda Almanlar için Moskova yolu açılacaktır. Ruslar korkunç bir direniş göstermişlerdir. Son Yüzyılın en şiddetli kışını yaşayan yaşlı kıtada, hava zaman zaman – 50 dereceye düşmüştür. Stalin ise Almanlara karşı yeni bir cephe açmak istiyordu. Yosip Broz Tito’yu Moskova’dan tanıyan Stalin Yugoslavya’da yeraltı faaliyetleri içerisinde bulunan Komünistleri harekete geçirme görevini o tarihte Moskova’da bulunan Tito’yu gizlice sahte bir isimle İstanbul üzerinden Yugoslavya’ya göndermiştir. Komünistler özellikle Belgrat’ta çeşitli büyük gösteriler düzenleyerek 27 Mart 1941 günü müttefik anlaşmasını tek taraflı olarak bozdurdu. O tarihte henüz 18 yaşında olan Yugoslav Kralı İkinci Petar Karagorgeviç ( 1923 Belgrad – 1970 Los Angeles) ailesiyle birlikte İngiltere’ye sığındı. Bu Kral aynı zamanda büyük Önder Atatürk’ü ziyaret eden Yugoslav Kralı Aleksandır’ın oğludur. Bu ziyarete ayrıca başka bir yazımızda değinilecektir. Bir kurmay olmayan ve aynı zamanda fevri davranışları olan Hitler, Yugoslavların bu davranışına hiddetlenerek, Sn.Petersburg kuşatmasında bulunan yedi motorize güçlü tank tümenini güneye doğru çekerek Yugoslavya’ya bir ders vermesi için oraya göndermiştir. Stalin’in isteği olmuştu ve Hitler de bu tuzağa düştü ve bir hafta gibi kısa bir sürede Yugoslavya’yı yerle bir ederek işgal etti. 06 Nisan 1941 tarihinde gerçekleştirilen bu taarruzda o tarihe kadar görülmemiş olan büyük bir Hava saldırısıyla Belgrad yerle bir edilmiştir. İşte bazı tarihçiler bu olayı İkinci Dünya Savaşı’nın kaderini değiştiren etkenlerden biri olarak görürler. Kurtuluş savaşımızda bilindiği gibi Yunan ordusu yenilmiş ve tamamen dağılmıştır. Tedbirli bir asker ve devlet adamı olan Atatürk, her ihtimale karşı Tümgeneral Refet Bele komutasındaki 6. Kolordu’yu İstanbul’da bulundurmaktadır. Kahraman ordumuz 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir’e girdikten sonra Selanik’ten yakın arkadaşı olan Nuri Conker kendisine “Paşam Yunan ordusu tamamen dağıldı, Selanik’teki eviniz halen duruyor, Refet Paşaya emir veriniz Selanik’i geri alsın” der. Büyük asker ve büyük bir devlet adamı olan Atatürk, Nuri Conker’e şu cevabı verir. “Olmaz Nuri. Bakarsın batılılar o zaman bize karşı belki birleşebilirler. Almanlar İkinci Cihan Savaşı sırasında Yugoslavya’da çok çetin bir direnişle karşılaşırlar. Savaşın sonuna kadar Yugoslavya’da kalırler ve tam 200 bin kayıp verirler, Yugoslavların kaybı ise bir milyon 700 bin asker ve sivildir. Bu savaşta aynı Tito’nun yaptığı gibi Arnavutlar da Kral Ahmet Zogo’yu devirmişler ve Almanlarla olan ittifak anlaşmasını bozmuşlardır. Almanlarla Tito’nun askerleri arasındaki kanlı savaşlar Bosna Hersek’te geçmiştir. Yani 1992–1995 yılları arasında Sırpların Müslüman Boşnaklara saldırdıkları yerdir. Batının neden Bosna Hersek katliamına seyirci kaldığı hususunun değerlendirmesini Sayın okuyucularımıza bırakıyoruz.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce