Millet canıyla, malıyla ve namusuyla uğraşırken, karanlık güçler devletin can damarı müesseselerine musallat olur. Önce onları, sonra sırasıyla diğerlerini kendi çıkar amaçlarında kullanmak üzere ele geçirirler. Ele geçirme süreci ordularla başlar, medya, hukuki, ekonomik, siyasi, eğitim, sağlık, sanat ve sporun, kısaca hayatın her alanına etki eden birimlerle devam eder. Buralardan da özel sermaye alanlarına yani konsorsiyum, holding ve şirketlere sıçrarlar. Kümesteki tavuğunuzdan, tarladaki ürününüze dek sürer gider. Ele geçirme sona erdikten sonra mihenk taşlarına kendi kenelerini yerleştirirler. Bir bakıma temeli sağlam atarlar. Hadiseyi, organları saran bir virüs ya da mikrop gibi düşünebilirsiniz. Vücudu sarana dek süreç olanca hızıyla devam ettirilir. Vatan millet bayrak kutsiyet diyenler öncelikle bertaraf edilir. Merhum Menderes örneğinde olduğu gibi. Eşref Bitlis, Adnan Kahveci, Turgut Özal ve Muhsin Yazıcıoğlu örneklerinde olduğu gibi. El hâsılı, sonunda gövde, yani millet, istese de istemese de, tedavisi ve devası büyük bedellere mal olacak bu hastalığın pençesine düşer. Onlar muradına erdikten sonra, hiç bitmeyecek zannettiğiniz kaos bir de bakmışsınız aniden son bulmuş. Hani, vatan hain doluydu? Hani irtica hortlamıştı? Hani maskeli beşlerin ele geçirmiş olduğu orduların, irtica yoluyla ele geçirileceği yönündeki naraları? Hani, oyduk, buyduk, şuyduk? Ocuyduk, bucuyduk, şucuyduk? Ne oldu da şimdi böyle oldu? Hâlbuki her şey eskisi gibi kendisi gibiydi. Görüntüsü bundan farklı kılınmıştı toplum mühendislerince, hepsi bu. Geçmiş olsun millet, “atı alan Üsküdar’ı geçmiştir.”Gerçek anlamda artık ne ordu o ülkenin ordusudur, nede diğer müesseseler o ülkenin müessesesidir. Bunların tamamı “A” takımının hesabına çalışan birer işletme niteliğine bürünmüşlerdir. Karın aslan payı onlarındır. Bahar onların baharıdır. Kalan kırıntıları ise yardım ve yataklık yaparak, ön ayak olanların önüne fırlatılır. Daha da kalan olursa huzur payı olarak halka pay edilir. Paylaşımın ertesinde her şey süt liman, her şey güllük gülistanlık oluvermiştir. Asıl konumuza dönecek olursak, küresel birkaç sermayedarın ve uşağı konumundaki bazı hanedanlıkların oluşturduğu, çok değil bir ya da iki dünya çapında cinayet çeteleriyle, taşeron örgütlerle ve cuntalarıyla daha çok ülke pazarının ele geçirilmesi hedeflenendir.
HEDEF PARA VE GÜÇ ELDE ETMEK
Hedef, para ve gücü elde etmek olunca değişik coğrafyalarda katliamlar ardına ardına patlak verir. Kapitalizmin doğal çıktılarıdır bunlar. Bu sistemin şefkati, merhameti, sevgisi, dini, imanı ve hoşgörüsü yoktur. Bu sistemde malın kadar, paran kadar kıymetin ve yaşamaya hakkın vardır. Yapmak istediğin her şey onların çizdiği hudutlar dâhilinde cereyan eder durur. Bu işi tezgâhlayanlar, neredeyse her 20- 30 yılda bir tekrar tekrar hesaplarını, kar ve zararlarını gözden geçirirler. Buna göre de gelecek planları ya revize edilir ya da aynen devam ettirilir. Hedeflerinden sapmak gibi bir düşünceye sahip değillerdir. Çünkü planlar yapıldıkları günden itibaren günümüze değin sürdürüle gelir. Süreç, ufak tefek sapmalarla da olsa devam ettirilir. 1. Dünya savaşı sonrası Malta da, pek de düzgün olmadığı sonraları anlaşılan yeni Ortadoğu’nun çıkar haritasının cetvel yordamıyla oluşturulması da sürecin bir parçasıdır. Hemen peşi sıra gelen, 2. Dünya Savaşı sonrasında Malta’da yapılan hataların bu kez Yalta’da ki hassas cetvel, gönye ve pergeller yardımıyla bir kez daha değiştirilmesin de de durum aynıdır. Buda sürecin mazide kalan zamanının ilerleyen bir diğer parçasıdır. Ortadoğu’da yaşananlardan anlaşılan o ki, ayarlar yine tutturulamamıştı. Aç gözleri doymak bilmiyordu. Buna sebep Ortadoğu da bu günküne benzer bir “bahar rüzgârı” 1940’ lı yıllarda İsrail lehine estirilmişti. Aklıma gelmişken bu güçler kendi teknolojilerinden farklı ve üstün teknoloji üreten merkezleri de işlemez hale getirmek ve çalışanlarını yok etmekte bir beis görmezler. Aselsan ve benzeri kurumlarımızda ve Ortadoğu devletlerindeki benzer kurumlarda yaşanalar hafılardaki yerini bu dahi korumakta. Arap baharı ile günümüz Ortadoğu’sunda yaşananların önemli bir kısmının, Cumhuriyet tarihi boyunca Aziz Milletimize yaşatılanlarla ne denli örtüştüğü de gözlerden kaçmaması gereken bir başka husustur.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce