1877-1878 Rus Savaşında Osmanlı’nın Balkanlar’da ve Kafkaslarda çok büyük kayıplara uğraması üzerine Osmanlı vatandaşı olmalarına rağmen Ermeniler, Rus başkumandanı Grandük Nikola’yı kutlamışlar ve Ermenistan kurulması için talepte bulunup sorunun ilk adımlarını atmışlardı.
19.y.y.ın ikinci yarısından itibaren Avrupalılar’ın gayr-ı müslim teba üzerindeki kışkırtıcı faaliyetlerine kanan Ermeniler, düşmanca bir tavır almaya ve çeşitli isyanlar çıkarmaya başladılar.(1)
I.nci Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin Rus Ordusunu destekleyen zararlı eylemleri ve yerli halka karşı yaptıkları zulüm ve katliamlar yüzünden Osmanlı yöneticileri tarafından, bölge dışına (Suriye) gönderilmeleri sırasında yol boyunca yaşanan sorunlar, zamanla günümüz Türkiye’sini köşeye sıkıştırmak maksadıyla hedef alan bir suçlama sebebi haline getirilmiştir.
İnsan Hakları ve etnik temizlik konusunda sicili bozuk olan Batılı ülkeler ve Ermeniler, kendi kanlı ellerine ve suçlarına rağmen çifte standartlı davranmış ve olmayan bir şeyi varmış gibi göstererek tüm dünyada adice bir iftira kampanyasına dönüştürmüşlerdir. Son dönemde kürtçü ve bölücü pkk terör örgütü sempatizanlarıyla uzantıları olan bir siyasi parti de Ermenilerle aynı safta yer alarak bu iftira korosuna katılmışlardır.
Gerçekte ise, Birinci Dünya Harbinde, Osmanlı İmparatorluğu Orduları doğu cephesinde bir yandan Rus Ordusunun saldırılarını durdurmaya çalışırken cephe gerisinde Ermeni çeteciler, ele geçirdikleri yerlerin kendilerine verileceği ve bağımsız bir Ermenistan kurulacağı hayaliyle vatandaşı bulundukları Osmanlı devletini arkadan vurmakta ve isyan etmekteydiler.(2)
1914-1918 yılları arasında ayaklanmalar sonucunda halklar arasında çıkan çatışmalarda Doğu Anadolu ve Kafkasya’dan 1,200,000 Müslüman göçmen durumuna düşmüş. 1,000,000 Kafkasya Müslümanlarından Anadoluya gelen 130.000 sivil hayatını kaybetmiştir. Yolda salgın hastalık, açlık, sefalet ve Ermeni çeteleri yüzünden kırılanlar tahmini olarak eklendiğinde ölü miktarı 2,5–3 milyon Müslüman Türk arasında değişmektedir.(3)
1915 olayını gündeme getiren herkes öncelikle bu gerçeği göz önünde bulundurmalıdır. Esas soykırım, Ermeni çeteleri tarafından bölgede yaşayan savunmasız Türk ve Müslümanlara yapılmıştır ama bugün öldürülen o masumların ne adı anılmakta, ne de hakları savunulmaktadır!!!
Devlet tararfından tehcir için kanun çıkarılmış, göç edecek Ermenilerin ihtiyaçlarının karşılanması için çeşitli yasal önlemler alınmıştır. Ancak savaş şartları, Kürt çetelerinin saldırıları, salgın hastalıklar ve kıtlık nedeniyle çok sayıda Ermeni yolda hayatını kaybetmiştir. Bu kayıpların 100.000 civarında olduğu sanılmaktadır. Türk araştırmacılardan bu rakamı 400,000’e kadar çıkaran olmuştur. Ancak Ermeni Diasporası ve Ermenistan bu rakamı 600.000’den 2,5 milyona kadar geniş bir yelpazede yorumlamaktadır. (O dönemde Ermeni nüfusu, Ermeni Kilisesi kayıtlarına göre dahi 2,5 milyon yoktu. Osmanlı arşivlerine göre bu dönemde Ermeni nüfusunun 1-1,5 arasında olduğu ve nüfusun hiçbir vilayette çoğunluğu oluşturmadığı görülmektedir. Ayrıca bazı bölgelerdeki Ermeni halk tehcire tabi olmamıştır. Trabzon, Elazığ, ve daha bir çok bölgedeki ermeniler örnek olarak verilebilir.) Tehcirden sonra ortamın sakinleşmesi ile birlikte bir kısım Ermeni tebanın tekrar geri döndüğü de bilinmektedir.(4)
Tehcir kararı kapsamında gerçekleştirilen sevk ve iskan faaliyetleri 25 Kasım 1915’te vilayetlere gönderilen bir emirle geçici olarak durduruldu, 15 Mart 1916 tarihinde ise genel bir emir ile tehcirin tamamen sona erdiği bildirildi. Bu esnada henüz iskan edilecekleri bölgelere ulaşmamış Ermenilerin bulundukları yerde yerleştirilmelerine karar verildi. Bununla beraber, tehcir kararının yürürlükten kaldırılması sürecinin hemen ve sorunsuz bir şekilde uygulanmaya başlandığını söylemek de mümkün gözükmemektedir. Hükümet, 1915 Ağustos’unun sonlarından itibaren bu kararı birçok defa yinelemek durumunda kalmıştır. Geri dönüş yolunda olan Ermenilere kolaylık gösterilmesi, ihtiyaçlarının mümkün olduğunca karşılanması, can ve mal güvenliklerinin sağlanması ve yolculukları için tren tesis edilmesi yolundaki talimatların resmî belgelerde yer aldığını biliyoruz. Buna ek olarak emlak ve arazilerin iadesi, yetim çocukların veli veya cemaatlere teslim edilmesi, din değiştirenlerden isteyenlerin eski dinlerine dönmesi gibi konularda da adımlar atılmış gözüküyor.(5)
Ermeni Patrikhanesi’nin 1921 tarihli kayıtlarına göre 644.900 Ermeni evlerine geri döndü; fakat Ermeni araştırmacıların çalışmalarına baktığımızda bu geri dönüşlerden hemen hiç bahsedilmediğini, tehcir esnasında Ermeni toplumunun neredeyse tamamen yok edildiği görüşünün hakim olduğunu görüyoruz.(6)
Bu durumda asıl amacın, “üzüm yemek değil bağcı dövmek” olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü soykırım yalanıyla Türkiye’yi köşeye sıkıştırıp, 4T ile ifade edilen, TANITIM-TANINMA-TAZMİNAT ve TOPRAK talepleri gündeme gelecektir. Tanıtım sağlanmıştır, şimdi Türkiye’nin bunu tanımasının yetmeyeceğini, tazminatın da konuşulması gerektiği dile getirilmektedir. Plan bellidir, uluslararası camianın yanında Türk halkı da kandırılmaya çalışılmaktadır. Uyuma ey vatandaşım, gelecek nesillerimizi de töhmet altında bırakmak üzere başımıza çorap örülmektedir. Milyarlarca dolar tazminat taleplerinin yanında vatan topraklarına da göz dikmişlerdir. 100 yıl önce kaybettiğimiz Balkanlar’dan sonra varlığımızı sürdürdüğümüz vatanımıza göz dikenler, her fırsatı değerlendirmektedirler…
Son sözümüz ise, eğer soykırım arıyorsanız, Yabancı diplomatların ve uluslararası kuruluşların gözlemleriyle raporlarına kaydedilmiş ve hepsi de gerçek olan Balkanlar’da katlettiğiniz 5,5 milyon Türk’e bakınız. Eğer kalmışsa vicdanınız, belki yüreğinizin bir köşesi titrer o zaman…
Süheyl ÇOBANOĞLU
RUBASAM Bşk.V.
K A Y N A K…………………………….:
(1) www.akintarih.com
(2) www.balkanlar.net
(3) www.wikipedia.org
(4) www.turkcebilgi.com
(5) www.ermenisorunu.gen.tr
(6) www.ermenisorunu.gen.tr
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce