DOLAR 34,3576 0.02%
EURO 37,4144 0.04%
ALTIN 3.019,73-0,09
BITCOIN 2348168-1.01056%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

121 okunma

Güçlü ve Gelişmiş Türkiye

ABONE OL
05/08/2011 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gönül isterdi ki bugün ülkemizin demokratik kazanımlar konusunda gelmiş olduğu noktaya 1960 yılların başından başlayarak gelmiş olalım. Gönül isterdi ki milli iradesinin üzerinden en küçük bir vesayet olmamış olsun, gönül isterdi ki, ülkemiz hiçbir askeri müdahale ile karşılaşmamış olsun, gönül isterdi ki halkın kendi kendisini idare etme rejimi olan cumhuriyetimiz yine halkımız tarafından onun iradesine uygun bir şekilde korunsun ve kollasın. Ancak Türkiye’nin yakın tarihi yazılmış ve hatta okunmaya başlanmış durumdadır. Bizler bu tarihin büyük bölümünün yakın tanıklarıyız. Bizler bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemlerimizde bu tarihe tanıklık ettik. Bugün Türkiye geleceğini şekillendireceği ve bunu halkın iradesine dayanarak yapabileceği yeni bir döneme giriyor. Girilen sadece yeni bir dönem değil, siyasi, iktisadi ve içtimai hayatın tüm alanlarında alışılagelmiş ve adına temayül dediğimiz tüm tabuların yerini alacak yeni bir dönem. Bu dönem ülkemizi hiç kuşku yok ki yeni bir yüzyıla taşıyacak. Dönem her ne kadar yeni de olsa, geçmiş dönemlerden bugünlerimize miras kalan siyasi, iktisadi ve içtima-i hayattaki alışkanlıklarımızı terk edebilmek pek o kadar da kolay olmayacak gibi…

DEMOKRASİYE YAPTIĞI KATKILAR

AB’ye karşı çıkanlar bugün geldiğimiz noktada AB’nin son 15 yıldır özellikle de son 8 yıldır ülkemize ve ülkemiz siyasetine ve demokrasi anlayışına yaptığı katkılar karşısında sessiz kalamayacaklardır. Her ne kadar AB ülkemizin birliğe katılımına pek gönüllü görünmese de, olası bir katılıma da TC’ni hazırlamak istiyor. Türkiye AB kapısında uzun bir süredir bekliyor olsa da, bu bekleme sırasında, ülkemiz siyaset ve demokrasi alanında çok büyük sıçramalar elde etmiştir. Öte yandan AB rekabet demektir. Bugün Türkiye AB tam üye olmadığı için birlikle çok gizli ama kıyasıya rekabet içindedir. Ülkemiz dünyanın dört bir yanında birlik ülkelerinin kamu ve diğer tüm guruplarıyla hemen her alanda amansız bir rekabetin içindedir. İşin güzel yanı, Türkiye birlik ülkeleriyle giriştiği bu rekabette önemli başarı ve stratejik mevziler elde etmiş görünmektir. Kısaca görünen o ki ülkemiz 1920’li yılların başında 20. yüzyılın ilk çeyreğinde kazandığı askeri zaferi, 21. yüzyılın başında ekonomik zaferlerle taçlandırmaktadır. Yapılacak anayasa değişikliğine paralel olarak gerçekleşecek yasama ve idari düzenlemeler, bu zaferin ülkemizin siyasi ve hukuki alandaki yeni ziynetleri olacaktır. Türkiye, dünya medeniyetleri ailesi içinde hak ettiği yeri almaya doğru hızlı bir çalışmanın say-i gayreti içindedir. Değişimin bir gelişim şartı olduğu dünyamızda, mevcudu korumak, statükoyu muhafaza etmek için elbette bir takım direnç noktaları olacaktır. Ancak ortaya çıkacak bu direncin, değişimin bir parçası, hatta değişimi şekillendirici unsurlardan biri olduğu unutulmamalı ve Türk toplumunun tüm kesimlerinin endişeleri giderilmelidir. Ben naçizane değişimi idare edecek olan hükümetin ve değişimi şekillendirecek olan TBMM’nin bu konuda çok hassas olacağına dair güçlü bir kanaat taşımaktayım. Akıl ile geliştireceğimiz ve sağduyu ile sürdüreceğimiz Türkiye’nin tekâmülünün önümüzdeki yüzyıla damgasını vuracağı kesindir. Bu sebeple ülkenin geleceğinin kurgulanacağı bu dönemde, her bir siyaset ve hukuk insanın, ideolojilerden arınmış tertemiz bir akıl, parlayan bir mantık, salih bir kalp, topluma ve onun ihtiyaçlarına duyarlı bir vicdan ile hareket etmesi önemli bir gerekliliktir. Bu sorumluluk mevkiinde olanların ortak amacının “Güçlü ve gelişmiş” Türkiye olması ve bu ortak amaca hizmet şiarına uygun hareket etmesi, toplumsal uzlaşının daha çabuk bir şekilde gerçekleşmesine önemli katkı sağlayacaktır.

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP