“Asil ve kahraman Türk milletinin taşıdığı kan ve imanı taşımakla, buna ek olarak Kıbrıs Türk’ü olmakla gururumuz büyüktür. Belki soracak olanlar çıkacak, nedir Kıbrıs Türk’ü olmanın ikinci bir meziyeti. 800 yıl gibi hiçbir imparatorluğa nasip olmayan bir saltanat sürdüren Osmanlı İmparatorluğu, tabiat kanunlarından kurtulamamıştı. Adalet ve özgürlük yerleri birer birer boşalttığı sıralarda, ne yazık ki Kıbrıs da bedbahtlığın derinliklerine gömülmüş, 307 sene dalgalanan şanlı bayrağın yerini başka bayrak almıştı…
Zaman zaman bazı kendini bilmez cahil dünyadan habersiz, Kıbrıs Türkünün meziyetlerinin ne olduğunu göremeyecek kadar körleşmiş kişilerin çirkin, ağır küfür ve ithamlarına Kıbrıs Türk’ünün bunlara layık olmadığını belirtiyoruz. Varlık yaratan Kıbrıs Türk’üne daha saygılı olmalarını, din ve milliyetine leke sürmeyen ve sürdürmeyenleri kafadan atma boş laflarla kirletme yoluna gitmemelerini, hiç olmazsa bundan böyle görmek isteriz”.
09 Aralık 1976 – Dr. Fazıl KÜÇÜK
Birleşmiş Milletler Genel Sekreterinin öncülüğünde son olarak Cenevre’de yapılan liderler toplantısında yapılanlar ucuzlamaya devam ediyor. Konuşan kişilerin kendi pencerelerinden bakarak konuştukları anlaşılıyor. Açıklamaları birleştirerek doğruları okumaya çalışıyoruz. Buna karşın BM’ in Kıbrıs’ta yeni bir planı uygulamak için hazırlık içinde olduğu bildiriliyor. Yeni plana göre olası bir anlaşma sonrasında Barış Gücü’nün adadan gitmesi öngörülüyor. Bu gücün konumunun tartışmaya açılmış olmasını bir kazanç olarak okumak gerektiğine inananlardanız. Bu güne değin adada turistik görev yapmanın ötesinde barışa katkısının olduğunu söylemek olası değildir. Halk arasında uncular veya mavi bereliler olarak da tanımlanan bu gücün gelinen noktada adadan çekilmesinde çok geç kalındığını kaydetmek istiyoruz. Hatta mendil büyüklüğündeki ülkenin ekonomik açmaza düşmesinde adı geçen güce verdikleri katkının olduğu son dönemde konuşuluyor.
RUM VE YUNAN LOBİLERİ
Filelefteros Gazetesi’nde yer alan bir haberde, “Aralık ayında uluslararası konferans düzenlenecek ve anlaşmaya varılacak ya da çaba terk edilecek ve BM’ in adadaki varlığı yeniden gözden geçirilecek” deniliyor. Bu görüşün “Rum tarafı açısından baskı, daha çok şantaj” olduğu görüşü öne çıkarılıyor. Adada kim veya kimlerin şantajla karışık tuzakları kurduğu çok iyi biliniyor. Bir anlamda kendilerini anlatıyorlar. BM’lerde bu çabalar sürdürülürken Amerika’daki Rum ve Yunan lobileri de boş durmuyor. Amerikan Helenik Enstitüsü Kongresi’nde düzenlenen, “Türkiye’nin Kıbrıs’ı Yasadışı İşgali’nin 37. yıldönümü” başlıklı bir toplantı yapıldı. Kıbrıs’taki ağababalarına koşut Türk askerinin adaya çıkması ‘Kara Bir Gün’ olarak tanımlanıyor. Amerika’da bunlar yaşanırken Dışişleri Bakanı dişi Clinton, İstanbul’da düzenlenen Libya Temas Grubu toplantısına katılıyordu.
Kongredeki toplantı sonrasında yapılan açıklamada, “Kıbrıslı liderler Kıbrıs’ın birleşmesine yönelik koşulları Ankara’nın perde arkası baskıları ve koşulları olmaksızın müzakere edebilme özgülüğüne sahip olmalı” görüşünü ortalık yere çıkarıyorlar. Bu açıklamalarının bile baskı olduğunun bilinmesi gerekiyor. Ele talkım verirlerken salkımı yutuyorlar. Okyanus ötesinden yapılan bu türden baskılarla sorunlar çözülebilseydi günümüzde çözülmedik sorun kalmazdı.
Kongreden dünyayı yönetmeye kalkışanlar Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadan çekilmesi gerektiğini de istiyorlar. Uluslararası anlaşmaların tanıdığı hakkını kullanarak adaya barışın gelmesini sağlayan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin adadan en son çekilmesi gerekiyor. Eğer asker sayısının azaltılmasını çok istiyorlarsa uluslararası hukuku çiğneyerek 37 yıl önce Kıbrıs’ta darbe yaparak bir anlamda savaş suçlusu konumuna düşen Yunan askerlerinin çekilmesi gerekiyor. Kıbrıs’ı yeniden vatan yapmak üzere şehitlik şerbetini içen bütün kardeşlerimizi her geçen gün artan bir saygı ve sevgi ile anıyoruz. Sınırları Kıbrıs Türkleri ile Anadolu’nun fidanlarının kanları ile çizilmiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne sahip olmak herkesin birincil görevi olmalıdır. Günümüzde Türk Ordusu’nun adadan çekilmesini isteyenlerin, “Türk Ordusu müdahale etmese idi neyin veya nelerin olabileceğini” sorgulamaları gerekiyor mu ne…
Sevgi ile kalınız…
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce