Hayat, yaşananları ve yaşanamayanları ile bir hikâyedir. Ne kadar uzun yaşadığın da önemli değildir. Önemli olan nasıl yaşadığındır. Yani hepimiz birer hikâyeyiz.
İNSAN OLMAK
Bilge bir adam bir akrebi suda boğulmamak için çırpınırken gördü. Sudan kurtararak ona bir iyilik yapmaya karar verdi. Fakat kurtarmak için elini uzattığında akrep elini sokmaya çalıştı. Hemen elini çekti. Bir müddet sonra kurtarmak için yeni bir girişimde bulundu, ancak akrep yine sokma teşebbüsünde bulundu. Oradan geçen bir adam durumu gördü ve bilge zata kendini sokmaya çalışan akrebi kurtarmaktan vazgeçmesini söyledi. Zira o kurtarmaya çalışırken akrep de onu sokmaya çalışıyordu. Bunun üzerine bilge adam şu cevabı verdi.
-O akrep, sokmak onun doğasında var. O kendine yaklaşan şeyleri sokmak üzere programlanmış. Ben de bir insan olarak canlılara karşı sevgi taşımayı ve zor durumda olanlarına yardım etmeyi kendime prensip edinmişim.
-Şimdi onun prensibi ısırmak; benimki de sevmek. O sokmaya çalıştı diye niçin kendi prensiplerimden vazgeçeyim ki…
DEVEKUŞU
Bir gün bir tavşan ormanda neşeyle yürüyormuş. Derken karşısına tanımadığı bir mahlûkat çıkmış.
Nesin sen diye sormuş.
Ben katırım. Annem eşek, babam ise bir attır demiş.
Tavşan “hmm… Hayli enteresan” diyerek yoluna devam etmiş. Derken yine tanımadığı bir hayvana rastlamış.
Peki sen nesin?
Ben bir kurt köpeğiyim.
Annem köpek, babam ise kurttur.
Tavşan yine enteresan diyerek ilerlemiş. Ancak bu sefer karşısına ne iduğu belirsiz bir hayvan daha çıkmış.
Sen de kimsin?
Ben bir devekuşuyum
-Hadi ordann!!!
VE BİR HİKÂYE
“Evin telefonu sabaha karşı 03:30 da çaldı. Uyku sersemi adam telefonu açtı. Telefondaki ses annesine aitti. Telaşlandı korktu, başlarına bir şey mi gelmişti? Annesi Nasılsın oğlum? İyi misin?” diye sordu. “İyiyim anne. Hayır mı? Bir şey mi oldu? Siz iyi misiniz?”dedi. Annesi “Biz iyiyiz, bir şeyimiz yok sadece sesini duymak istedim” dedi. Oğlu da “Anne bunun için mi aradın, sabahın üç buçuğunda?” deyince annesi de “Rahatsız mı ettim oğlum?” dedi. Oğlu “Evet anne rahatsız ettin!” deyince “30 sene önce sen de beni bu saatte rahatsız etmiştin, doğum günün kutlu olsun!”
EĞER HALA SİZİNLEYSE, ŞİMDİ ONU HER ZAMANKİNDEN DAHA ÇOK SEVİN…
ÇOK İLGİNÇ!
İki keşiş ırmak kenarında yürümektedirler. Kuvvetli akıntı yüzünden ırmak iyice derinleşmiştir ve bir kız karşıya geçmeye çalışmaktadır. Keşişlerden biri hemen fırlar, kızı kucaklar ve hemen karşıya geçirir. Sonra keşişler kendi yoluna kız kendi yoluna gider. Yolda diğer keşiş bozuk, düşünceli sessizlik içindedir, sonra dayanamayıp, “Bir kadını böyle taşıyarak tapınak kuralların çiğnediğinin farkında mısın?” diye sorar. Diğer keşiş cevap verir.”Evet ama ben onu ırmağın öbür yakasında bırakmıştım, sense hala taşıyorsun.”
HEPSİ HİKAYE GEÇ BUNLARI DEMEYİN!-2
Geçen haftada da belirttiğim gibi hayatta ne kadar uzun yaşadığınız değil nasıl yaşadığınız önemlidir. Ders veren hikâyelere devam…
ŞİMDİLİK(Gözyaşlarınızı Tutamayacaksınız!)
İlkokulda okuyan oğlum, yakın arkadaşlarından birini eve getirmişti. Ödevleri bittiğinde küçük misafirimizi konuşturmak gayesiyle, “Bisikletin var mı?” diye sordum. “Tatil yakın biliyorsun.”Sorumla fazla ilgilenmemiş görünerek,”Annem şimdilik yeterli paramız olmadığını söyledi!”dedi. “Herhalde daha sonra alabiliriz!” Çocuğun bu sözleri durumlarının yakında düzeleceğine dair inancını gösteriyordu. Hele kullandığı “şimdilik” ifadesinde kuvvetli bir teslimiyetin izleri vardı. Daha sonra ona parkta rastladım. Çimenlerin üzerine çömelmiş karıncaları seyrediyordu. Beni fark ettiğinde yavaşça yanına sokuldum ve okula babasıyla gidip gitmediğini sordum. “Babam kaza geçirdiği için hastanede yatıyor!”dedi. “Okula şimdilik yalnız gidiyorum!” Tatile bir hafta kala onu tekrar gördüm. Tertemiz giyinmiş, saçlarını da ortadan ayırmıştı. “Yanağını okşayıp bugün çok şıksın” dedim. “Yoksa babanı görmeye mi gidiyorsun?” Çocuğun hafif bir tebessümden sonra söylediği sözler, dünyayı yaşanmaya değer hale getiren iman nimetinin bütün güzelliğini sergileyerek kulaklarımda yankılandı.”Hastaneye gitmiyorum efendim! Babam öldüğü için şimdilik göremeyeceğim!”
TERZİ HİKAYESİ
Bernard Shaw a sormuşlar:
-Efendim! Dünyada en çok kimi seversiniz?
-“Terzimi severim.” diye yanıtlamış. Soruyu soranlar şaşırmış:
-Üstadım! Dünyada sevecek o kadar çok insan varken bu terzi de nereden çıktı?
-Dostlarım! Ben terzimi severim. Çünkü her gittiğimde benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler. Ölünceye kadar da beni hep aynı gözle görürler.
SEVGİ
Bir gün bir derviş,
Bir kucak dolusu elma ile bayırlar aşan bir genç kıza rastlamış… Bozkırın sıcağında yorgunluktan al almış kızın yanakları. “Nereye gidersin? Ne doldurdun kucağına?” diye sormuş derviş. Uzak bir tarlayı işaret etmiş kız:
“Sevdiğim çalışıyor orada…
Ona elma götürüyorum.” “Kaç tane” diye soruvermiş derviş. Kız şaşkın: “İnsan sevdiğine götürdüğü şeyi sayar mı hiç?” deyivermiş. Ve usulca koparıvermiş derviş elindeki tespihin ipini!
DÜŞÜNCE, DÜŞÜNÜNCE…
İranlı şair der ki;
-Aşka uçma kanatların yanar…
Mevlana da der ki;
-Aşka uçmadıktan sonra kanat neye yarar…
ÖNCEDEN BİLEYDİM!
Az önce, bir senedir peşimden koşan Makine Mühendisi vatandaşın SSK dökümüne baktım, primleri 5 bin 700’den yatıyormuş. Allah”ım, aşık mı
oluyorum ne?
HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Yağan kar taneciklerinin her biri farklı desende ama bu farklılığa rağmen birbirleriyle münakaşa edip, dev çığ kütlelerine dönüşerek üzerimize inmiyorlar. Bilakis her bir tane, icabında salınıp süzülerek ama çarpışmadan ve çatışmadan, usul usul, son derece zarif ve nazik bir şekilde verilen adrese iniyorlar. Peki neden akıl sahibi olan bazı insanlar farklılıklarını çatışmaya dönüştürüyorlar?
Değerli Balkan Günlüğü okuyucuları
HEPSİ HİKAYE GEÇ BUNLARI DEMEYELİM!!!
ARAŞTIRMA-İNCELEME
4 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceHABERLER
8 gün önceHABERLER
13 gün önce