ANKARA (AA) – İngiltere’deki Kent Üniversitesinde Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Hammouri, AA muhabirine, İsrail’in Filistin’deki 75 yıllık işgali ve 7 Ekim 2023’ten beri sürdürdüğü saldırılarının neden olduğu uluslararası hukuk ihlalleri ile Batı ülkelerinin İsrail’e desteği hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Filistin-İsrail meselesinin tarihinin 75 yıla dayandığını söyleyen Hammouri, özellikle Batı medyasında “her şeyin 7 Ekim saldırılarından sonra başladığı” yönündeki söylemlerin, asıl meseleyi bağlamından kopardığını dile getirdi.
Hammouri, “Elbette pek çok insan bağlamdan koparmak istiyor ve bu siyasi bir hamledir. Bu, gerçeği çarpıtmaya yönelik, orada neler olduğunu ya da oradaki mezarlığı görmememizi sağlamak için yapılan bir hamledir.” değerlendirmesinde bulundu.
Filistin’de 75 yıldır yaşananları “sömürgeleştirme” olarak nitelendiren Hammouri, Filistin halkının kendi kaderini tayin hakkını vurgulayan ve İsrail’in “sömürgeci politikalarına” dikkati çeken çok sayıda BM Genel Kurulu kararı olmasına rağmen bunların İsrail’i durdurmadığını ifade etti.
Hammouri, “Şu anda yaşadığımız şey, Nekbe’nin inkarı olarak adlandırılan bir durumdur. Bu da Filistin halkına 1948’de etnik temizlik yapıldığının inkarıdır.” dedi.
“İsrail, bölgeyi istikrarsızlaştırdı”
On yıllardır İsrailli siyasetçilerin Filistinliler hakkında yaptığı açıklamalara işaret eden Hammouri, “(İsrailli) Politikacıların konuya yaklaşım biçiminde bunu görebilirsiniz. Sanki Filistinliler yokmuş ya da toprak talep etme hakları yokmuş gibi, bir halk olarak statülerini her zaman reddettiler.” değerlendirmesinde bulundu.
Hammouri, İsrail’in, Filistin’deki eylemleriyle uluslararası barış ve güvenliği ihlal ettiğini vurgulayarak şunları kaydetti:
“Filistin halkına sürekli boyun eğdirilmesi, sadece Filistin içinde değil, tüm bölgede devam eden düşmanlıklara yol açmıştır. Gerçek şu ki, İsrail’in şu an sömürgeci bir varlık olarak hareket ettiğini sürekli inkar etmesi bölgeyi istikrarsızlaştırdı.”
İsrail’deki “apartheid” sisteme vurgu
İsrail’in apartheid bir ülke olduğunu belirten Hammouri, “Eğer Batı Şeria’da ya da Gazze’de doğmuş bir Filistinli iseniz, sizden birkaç kilometre ötede yaşayan herhangi bir İsrailli Yahudi vatandaştan yasal olarak daha az insan olduğunuzu söylemek mümkün.” eleştirisinde bulundu.
Hammouri, Gazze’deki 17 yıllık kuşatmanın soykırıma zemin hazırladığı için “insanlığa karşı suç” teşkil edebileceğini vurgulayarak, Gazze’deki milyonlarca insanın, “siyasi kararlarının bir tür cezası olarak çok uzun süredir insanlık dışı koşularda yaşamaya mahkum edildiği” değerlendirmesinde bulundu.
Gazze’deki Filistinlilerin yasal statülerinin de görmezden gelindiğine işaret eden Hammouri, “Bunun da ötesinde, Gazze örneğinde, geri dönüş hakkının inkarı söz konusudur. Gazze’deki insanların yüzde 70’i yasal olarak mültecidir ve atalarının evlerine geri dönme hakları vardır. Bu insanların yasal olarak mülteci statüsüne sahip oldukları gerçeği tamamen inkar ediliyor.” dedi.
İsrail’in, ihlalleri nedeniyle cezasız kalmasının nedeni “İsrail istisnacılığı”
İsrail’in sürdürdüğü “sömürgeci politikaların” benzerinin tarihte Libya, Cezayir ve Zambiya’da da görüldüğünü söyleyen Hammouri, “Sorun şu ki dünya unutmaya meyilli. Özellikle de Avrupalılar, sömürgeci tarihlerini unutmuş gibi davranıyor. Bu yüzden sömürgecilik gözlerinin önündeyken bunu fark etmeleri çok zor.” yorumunu yaptı.
Hammouri, İsrail’in Filistin’de on yıllardır sürdürdüğü ihlallerden sorumlu tutulmamasının nedeninin, diğer ülkelerin desteği olduğunu dile getirerek, “İsrail istisnacılığı olarak adlandırılan şeyi görüyoruz. İsrail, dünyanın siyasi statükosuyla o kadar uyumlu ki şimdiye kadar işlediği ihlallerden sorumlu tutulmaması neredeyse doğal karşılanıyor. Örneğin ABD, İsrail’in ihlallerde bulunduğuna ikna olmuş değil.” dedi.
ABD’nin, BM Güvenlik Konseyi’ndeki İsrail’e arka çıkan pozisyonunu koruyamayacağını kaydeden Hammouri, bunun son örneğinin Gazze’de Ramazan boyunca ateşkes ilan edilmesine yönelik alınan karar olduğunu söyledi.
“Filistin davası dünya düzenine ve statükoya o kadar aykırı ki, çarkların dönmesi zaman alacak.” diye konuşan Hammouri, İsrail’in uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmesini sağlamanın tek yolunun ekonomik yaptırımlar uygulamaktan geçtiğini ve bunun Soykırım Sözleşmesine taraf olan her devletin yükümlülükleri arasında olduğunu vurguladı.
UCM’nin Filistin hakkındaki sessizliği “suç ortaklığı olabilir”
Uluslararası Ceza Mahkemesinin (UCM), uluslararası suçların işlenmesindeki ekonomik ve sosyal yönleri göz ardı edecek şekilde bireysel sorumluluğa çok odaklandığı eleştirisini yapan Hammouri, “Bu, uluslararası ceza davalarının nasıl görüneceğine dair oldukça Batı perspektifli bir anlayıştır.” dedi.
Hammouri , UCM’yi çoğu zaman “ekonomik olarak gelişmiş devletlerin vekil aktörü olarak çalışmakla” itham ederek “Dolayısıyla meşruiyeti zaten pamuk ipliğine bağlıydı.” ifadesini kullandı.
UCM’nin “adaleti önemseyen hukukçulardan çok, politikacılar gibi davranan insanlardan oluştuğu” eleştirisini yapan Hammouri, UCM’nin daha önce de İngiltere’nin Afganistan’da işlediği savaş suçlarına ilişkin soruşturma yapmayı reddettiğini anımsattı.
Hammouri, “Bu, bize dünya düzeni ile UCM arasında çok doğrudan bir ilişki olduğunu gösteriyor. UCM, Nürnberg yargılamalarıyla başladı ve Nürnberg yargılamaları basitçe galiplerin adaletidir. Dünyanın en büyük uluslararası ceza mahkemesi ve savcılığı söz konusu olduğunda, sessizlik de bir tür suç ortaklığı olabilir.” şeklinde konuştu.
ABD’li ve İsrailli hukukçulara, “uluslararası insancıl hukuku silah olarak kullanma” eleştirisi
Hammouri, ABD’li ve İsrailli hukukçuları “uluslararası insancıl hukuku silah olarak kullanmakla” suçlayarak, bu doğrultuda sıklıkla “İsrail’in en acımasız suçlarını meşrulaştırmak için canlı kalkan argümanının kullanıldığına” dikkat çekti.
Uluslararası hukuk açısından İsrail’in, Filistin’i işgal ettiği için “kendini savunma hakkını kullanmasının” mümkün olmadığını ve meşru müdafaa hakkının saldırıyla orantılı olması gerektiğinin altını çizen Hammouri, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dolayısıyla gerçekte, İsrail’in meşru müdafaa hakkı olsaydı bile, bu hak kendisine yönelik saldırıya karşılık vereceği 8 Ekim’de sona ererdi. İsrail’in şu anda yaptığı, meşru müdafaa değil, meşru müdafaanın daha da geniş bir yorumu olan önleyici meşru müdafaadır ki bu da ABD’nin 2003 yılında Irak’a karşı kullandığı argümanın aynısıdır: Bizi bombalayacaklarını düşünüyoruz, bu yüzden onlar bizi bombalamadan önce biz onları bombalayacağız.”
İsrail’in, on yıllardır süregelen saldırılarıyla Filistin halkına geri dönüşü olmayan ekonomik zararlar da verdiğini kaydeden Hammouri, İsrail’in 75 yıldır neden olduğu yıkım ve hasar için Filistin’e tazminat ödemesi de gerektiğini sözlerine ekledi.
Muhabir: Melike Pala
AA
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
9 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce