Serüvenimizde ki ilk kahramanımız Avustralyalı bir siyasetçi. Göçmen karşıtı “Tek Ulus Partisi’nin” milletvekili adayı. Adı, Stefani Banister. Yaşı, 27. Cinsiyeti, cins-i latif. Malum, hangi ülkede olursa olsun milletvekili adayı olabilmek için belli standartların üzerinde olmak gerek. Gelin görün ki, bazen bu standartların muhtevası yani içeriği yani içi “tam takır kuru bakır” boş olabiliyor. Nasıl mı? Modern ve çağdaş dünyanın Banister’ınınkinde olduğu gibi. Bu bayan siyasetçi seçim kampanyası çerçevesinde allanıp-pullanıp, takıp-takıştırıp, çok bilirim edasıyla kuaför salonlarından fırlayıp bir bir televizyon programlarına katılmış. Katılmakla kalmayıp, katıldığı her programda da üst üste inanılmaz gaflar yapmış. Önce İslam’ı bir ülke adı sanan acemi politikacı, “Haram ile Kuran’ı” da birbirine karıştırmış. Ve sözlerine, “Bir ülke olarak İslam’a karşı çıkmıyorum. Ama kurallarının burada Avustralya’da hoş karşılanacağını sanmıyorum. Avustralyalıların yüzde 2’ sinden daha azı Haram’a bağlı” diyerek gaflarını devam ettirmiş. Oysa ülkesinde yaşayan on binlerce “göçmen” vatandaş var. Bununla da yetinmeyip allame-i cihanlığını Musevilere değin uzatmış. “Museviler haram’a bağlı değil. Onlar İsa’ ya inanıyor.” Hey güzel Allah’ım, güler misin, ağlar mısın?. Batı dünyası “inanç” boyutunda maalesef bu kertelerde. Bu ilginçliği diyalogun bizce sini yapanlara karşı ayak direyenlere hediye ediyor, “boş tarlaya ne ekersen onu biçersin” diyerek dikkatlerini çekmek istiyorum.. El hâsıl, bilgisizlik mecrasında üst üste dünya rekorları kıran bu bayanın siyaset hayatı da yine bir dünya rekoru sayılabilecek sürede yani 48 saatte son bulmuş. Sonuçta, Stefani sadece ülkesinde değil dünya kamuoyunda fıkralara konu olmanın çok ötesinde alay konusu olunca, 7 Eylülde yapılacak seçimlerden utana sıkıla çekilmiş. Kısacası çok fena madara olmuş. Eeee, atalarımız cehalet hakkında boşuna onca söz etmemiş. Mesela, Hz. Osman (R.A.) efendimiz, “Cehalet öyle binektir ki, üzerine binen zelil olur, arkadaşlık yapan yolunu kaybeder” demiş. Böylelikle Stefani’de cehalet bineğine binerek zelil olanlardan olmuş.
SIRP POLİSİ
İlginç bir diğer serüvenimizde Kosova’dan. Kosova da görev alacak kuzey Sırp polisinden. Alınan bu karara istinaden Kosova tarafı, polis teşkilatlarına dahil olacak kuzey Sırbistanlı polislerin Vıçıtırın’daki okulda Kosovalı müfettişler tarafından eğitim görmelerini talep etmiş. Buna bağlı olarak Kosova İçişleri Bakanı Bayram Recebi “Zeri” gazetesine verdiği bir demecinde, Brüksel’de varılan anlaşmaya göre, Kosova polisinde yer almak isteyenlerin Vıçıtırın’daki Kosova Polis Akademisinde eğitim görmeleri gerektiğinin altını önemle bir güzel çizmiş. Bu minval üzere Mitroviça Sırp liderlerinden Oliver İvanoviç ısrarla eğitime gerek olmadığı tezini defalarca savunmuş. Gelinen nokta itibariyle burada az birazın fevkinde kafatasçı gurur ve enaniyet kokusu alıyor gibiyim. Aklıma ister istemez nazi Almanya’sının onbaşılıktan olma, jenositten doğma, “üstün ırk”, “ari ırk” safsatalarının ağababası Hitler geliyor. Siz ne dersiniz değerli okurlar, haksız mıyım? “Her işin başı eğitimdir” noktasından bakıldığında Recebinin demecinin en aklıselim ve en yerinde açıklama olduğu ortada. Sırplar, eğitime karşı takındıkları bu ilginç tavırlarıyla Victor Hugo’nunda “Bir okul açan, bir hapishane kapatır” özdeyişini adeta ayakları altına almışlar. Son serüvenimizin kahramanı ise 12 Eylül darbesinin Milli Güvenlik Konsey (MGK) üyeleri ve bazı yakınları. 12 Eylül denince ilk akla gelen isim, ülkemizi elli yıl gerilere iten demokrasi düşmanı askeri darbenin mimarı Kenan Evren. Ve onun damadı. Basına düşen kadarıyla bu damadın 41 apartmanı olduğundan bahsedilmiş. Yok daha neler. “Tututuuu 41 kere maşallah” diyesi geliyor insanın. Çok ilginç, bir o kadar da dikkat çekici. Bu durumu, darbesi davası kapsamında Mali Suçları Araştırma Kurumu’nun Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya’nın malvarlıklarıyla ilgili mahkemeye sunduğu raporlar ortaya çıkarmış… Hâlbuki o dönem ülkede kıtlık, karaborsa yok muydu? Beş sente muhtaç edilmemiş miydik? Milletimiz, en basitinden margarin alabilmek için günlerce kuyrukta bekletilmemiş miydi? Hepsi birbirinden ilginç değil mi? Saygıdeğer okurlar. Kalın sağlıcakla.
Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun talebiyle Mali Suçları Araştırma Kurulu’na (MASAK) hazırlattığı raporda 12 Eylül Davası’nın sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya başta olmak üzere darbecilerin ve yakınlarının müthiş bir servete sahip oldukları ortaya çıktı. Raporda, Evren’in damadının Şişli’deki rezidansı ve 41 bloktan oluşan sitesi dikkat çekerken MGK üyesi Nurettin Ersin’in oğlu Oktay Ersin’in oğlunun Bodrum’da 29 Blok, 169 bağımsız bölümden oluşan binaları olduğu vurgulandı.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce