Siyaset Bilimci – Yazar Mustafa Kökmen
“Siyaset” kelimesi Arapça kökenli olup genellikle “devlet yönetme” anlamında kullanılmaktadır. Siyaset kavramının batıdaki karşılığı ise “politik” kavramıdır. Şark kültürü ve Batı kültürü farklı bakış açıları ile Siyaset Ve Politika tartışmalarını ortaya koymuşlardır. Politika ve Siyaset kavramları Literatürde çok geniş bir yelpazeye sahiptir. Siyasetin günümüzdeki anlamları, kamu politikaları, çıkar çatışması ve çıkarların uzlaşması olarak nitelendirilmektedir. Politika kavramının temeli Antik Yunan şehir devletlerinde yaşayan düşünürlerin ortaya koyduğu eserlere dayanmaktadır. Bilindiği üzere; Sokrates, Platon, Aristoteles, Sofist düşünürler politika kavramı üzerine durmuşlardır. Devletin ve devlet yöneticilerinin nasıl olması gerektiği, İktidar, güç, politik çıkar, erdemli devlet yöneticileri nasıl olmalıdır sorularına cevap bulmaya çalışmışlardır.
İlm-i Siyaset nedir ? Veya İslam’da siyaset olur mu?
Siyaset günümüz dünyasında kötü ve olumsuz bir paradigma çerçevesinde ele alınmakta ve siyasetçilerin güvenilmez, siyasetin de kirli bir kavram olduğu düşünülmektedir. Kesinlikle bilinmelidir ki; Siyaset kavramı bir sosyal bilim disiplinidir ve masum bir yapısı vardır. Halk arasında bilindiği gibi kirli bir oyun alanı değildir. Siyaset kavramının bugün bu şekilde algılanmasının temel nedeni erdemsiz ve kötü yöneticilerin siyaset yapabilme ve güç kullanabilme yetkisinin olmasıdır. Siyaseti kirli bir düzleme getiren siyasetçilerin bizatihi kendisidir. Bu anlamda siyasetin kendisi bir sosyal bilim olarak masum bir temele sahiptir. Uzak durulacak, çekilecek bir kavram değildir. Gündelik hayatımızın her alanında siyaset vardır. Çevremizdeki bireyler ile ilişkilerimiz, uzlaşmamız veya çatışmamız da bir tür siyasettir.
Peki Siyasetin İslam ile bir bağlantısı var mıdır? İslam’da Siyasetin yeri nedir? Öncelikle, İslam siyasetin direkt kendisidir. İslam’ın doğuşu var olan bir cahiliye düzenine bir devrim hareketi ile bir siyasi çıkış ile gerçekleşmiştir. Mevcut tüm çarpık düzeni yıkan bir yenilikçi hareket olarak İslam’ın siyasetten bağımsız olması mümkün değildir. İslam bu anlamda siyasetin içinde doğmuştur. İçtihat, tevhid, vatan, ittihad, istişare gibi kavramlar İslam içerisinde ve Siyaset içerisinde ortak olarak bulunan kavramlardır. Peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) İslam’ı yaymak için verdiği mücadele ve bu davada ilerlerken kullandığı yöntemler itibariyle de Peygamber efendimiz (s.a.v.) bir lider ve siyasetçidir. O dönemde yapılan anlaşmalar, savaşlar, müzakereler, tam anlamıyla bir politika hareketidir. Bu bağlamda İslam siyaset ile birlikte gelişmiş ve yayılmıştır. Peygamber efendimiz (s.a.v.) İslam’ı yaymak için siyaseti bir araç olarak kullanmıştır. Tarihsel perspektifte analizler yapılırken, gerçekleşmiş olayları günümüzde bu dönemde var olan olay ve olgular ile karıştırmamak ve kendi dönemlerindeki düzen ve şartlar itibariyle ele almak gerekmektedir. Bu anlamda Allah’ın yönetim algısı Kur’an-ı Kerim’de de belirtilmiştir ve Kur’an’ın dili diplomatik bir dil olarak bu konuya örnekler belirtmektedir. Dolayısıyla siyaseti, İslam ile bağlantılı bir disiplin olarak ele almak gerekmektedir. İslam’ın Siyaset ile ilişkisi ayrı bir mevzu İslam’ın siyasallaşması çok farklı bir mevzudur.
Siyasal İslam kavramı, İslam’ı siyaset yapmak üzere kullanmak olarak nitelendirilmektedir. Bu tartışma konusu ise hem İslam’ın hem de Siyasetin bakış açısıyla örtüşmemektedir. Siyasetin etik olmayan kullanım yöntemlerinin İslam dininin kullanılarak meşrulaştırılması İlm-i Siyaset değildir. İlm-i Siyaset kavramının literatürdeki karşılığı Machiavelli ifadesiyle erdemli ve ahlaklı Devlet yöneticilerinin politikayı kullanma yöntemleridir. Hakikatli, ferasetli, akil, bilge ve adil devlet yöneticilerinin siyaset yapma tarzı İlm-i Siyaset olarak açıklanmaktadır. Batıdaki modern politika çalışmaları, İslam kültüründeki İlm-i Siyaset kavramını kabul etmez ve literatürde Siyasal İslam, radikal İslam kavramlarını kullanır. Batı, İslamafobi kavramını oluşturmuş ve kendi iç siyasal çıkarları için bir malzeme olarak kullanmıştır. Batı’nın Soğuk Savaş süreci sonrası İslam’ı siyasallaştırması, İslam’ı terör ile özdeşleştirmesi, İslamafobi kavramının ortaya çıkmasına ve gelişmesine neden olmuştur. Batı’nın oluşturmak istediği Siyasal İslam kavramı bugün başarılı olmuş görülmektedir. Batı’nın İslam coğrafyasında görmek istediği Müslüman tipi, ılımlı ve liberal İslam anlayışıdır. Batı’nın İslam coğrafyası için ön gördüğü plan, Müslüman insanların evlerinde ibadetlerini etmeleri ama sokağa çıktıklarında İslam’ı temsil eden hiç bir görüntü vermemeleridir. Bu anlamda Ilımlı, liberal İslam algısı başarısız olmuştur ve bu anlayış İslam’ın kendisi değildir. Sonuç olarak İlm-i Siyaset kavramı Osmanlı Devleti’nin bir mirası olarak Türkiye’ye ulaşmıştır. Bugün Türkiye, İslam coğrafyasında İlm-i Siyaset fikrini uygulayan ve başarılı olan nadir ülkelerdendir. Modern siyaset kavramı her geçen gün değişmekte ve gelişmektedir. Türkiye, değişen yeni dünya düzenine uyum sağlamakta ve sistem içerisinde kendi hipotezleri ile ayakta durmaktadır. İçeride ve dışarıda İlm-i Siyaset fikrinin yansımaları net olarak görülmektedir.
HABERLER
16 saat önceHABERLER
16 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce