İmamoğlu yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“Siyasi bir davanın sonucu. Üzülerek söylüyorum ki Türkiye’de birçok siyasi dava var. Ve siyasi davalar üzerinden ihtiraslarla, kin, öfke. Neye dayalı o da belli değil ama çoğu zaman insanlar boşu boşuna yıllardır hapiste yatabiliyor. Bir tanesi de benim yaklaşık 15 yıllık canciğer arkadaşım Tayfun Kahraman. Gezi davasından ötürü içeride olan arkadaşım. Dolayısıyla, bugün şunu söylemek lazım. Normalleşmeyi konuşuyoruz. Normalleşmenin bence ilk kuralı, adalettir ve adalete uygun bir biçimde hareket etmektir. Siyaseti de adalete alet etmemek gerekir. Ama uzun süredir, bu anlamda siyaset, adaletle iç içe geçmiş, hatta bazen adaleti ne yazık ki bize unutturan kararların siyasi bir biçimde verildiği bir ülkede yaşıyoruz. Şiddeti, özellikle siyasetin gündeminden çıkarmamız lazım. Legal siyasetin önünü açmamız lazım. Bunlar çok önemli kavramlar.”
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti, demokrasi ve hukuk ilkeleri temeline inşa edilmiştir ve gücünü bu ilkelerden almak zorundadır. Bunu sağladığımız zaman, bu ülkede huzuru inşa edebiliriz” diyen İmamoğlu şunları kaydetti: “Bu anlamda, her ne suretle olursa olsun, bu ilkelerin dışına çıkması asla düşünülmemeli, düşünülemezdi. Biz, bu yönüyle, şiddete başvurmadıkça, hiç kimsenin de cezalandırılmasını asla doğru bulmayız. Bu ülkede hepimiz teröre de terör örgütlerine de karşıyız. Ama dün verilen kararlar siyasi temele oturduğu sürece, hiç kimsenin vicdanı rahat edemez. Bu kapsamda tabii ki üzülüyoruz. Bu ülkede, özellikle geçmişte, çokça siyasi cezalandırmalar yapıldı. Bugün verilen siyasi cezalandırma kararlarının arkasında olduğunu bildiğimiz insanların bile yargılanıp, cezalandırıldığı günleri yaşadık yakın zamanda. Bugün ne kadar yanlışsa, bugün onlardan daha fazla yanlış. Çünkü o günlerden bugüne, üzerinde 20 yıl geçti. İlerlememiz gerekirken geri gitmiş durumdayız.”
“Bunun adı ister Selahattin Demirtaş, ister Ahmet Türk olsun, bu insanları mahkum etmek bu ülkeye hiçbir şey kazandırmaz, kazandırmayacak da. Ahmet Türk, daha dün, yani 1970’lerde, Cumhuriyet Halk Partisi’nde siyaset yapan bir aktördü. O bakımdan, az önce de ifade ettiğim gibi, legal siyaseti yok ettiğimiz takdirde, makul ve mantıklı bir ortamın ve insanların huzur ve güven içerisinde kendini hissedeceği bir ülkeyi oluşturma şansımız yok. O, bir erk haline geliyor. Ondan sonra hiç bilmediğimiz, hiçbir tüzel kişiliği olmayan yapıların gücü üzerinden, ülkede racon kesilir hale geliyor ve mağduriyet daha da büyüyor. Dediğim gibi tabii ki teröre asla fırsat vermeyiz. Türkiye de öyle kolay bölünecek bir ülke asla değil. ‘Bu ülkenin 86 milyon vatansever vatandaşı var’ bilinciyle hareket etmediğimiz takdirde, sorunlara mantıklı, adaletli yaklaşmamız mümkün değil. Saf güvenlik politikalarıyla da çözüme kavuşturulacak bir zemini yok. “
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce