İlk yazımızda güzel ‘’İzmir’in inanç turizmindeki yerine’’ değinmiştim. Gerçektende İzmir ilimiz inanç turizmi açısından son derece önemli bir yerleşim yeridir.. Özellikle üç kutsal din açısından İzmir oldukça önemli bir merkezdir. Böylesine önemli bir merkezin yeterince bilindiği söylenebilir mi? Bu soruya verilecek cevabın ‘’evet’’ olması pek mümkün gözükmemektedir.
Bugün Türkiye’de ve Dünya’da inanç turizmi alanında yeterince öneme sahip olmamasına rağmen, etkin tanıtım sayesinde bu alandaki yerinden daha ileride mesafe alan ülke ve şehirlerin varlığı da ortadadır. Gerçekten bazı yerler inanç turizmi açısında yeterli öneme sahip olmadıkları halde, yoğun bir tanıtım ve reklam kampanyası yapmak suretiyle; öylesine önemli bir merkezlermiş gibi algılanıyorlar ki, herkes de bunun böyle olduğunu kabul ediyor.
Halbuki; İzmir gerçekten inanç turizmi yönünden çok önemli bir yere sahip olmasına rağmen, bugün olması gereken yerde bulunmadığı açıktır. İzmir’in inanç turizmi açısından bu derecede önemli olmasının sebebinin başında ise; tarih boyunca kapalı değil, dışa açık ve uluslararası bir merkez konumunda olması ve burada her tür ve inançtan insanın yaşamasından kaynaklanmaktadır. Bu özelliği de İzmir’e bu alanda önemli bir üstünlük sağlamaktadır.
Bu üstünlüğün ise; ön plana ve gün ışığına fazla çıkarıldığı ve işlendiği pek söylenemez. 2000 Yılı İnanç Turizmi Çalışmaları sırasında yapmış olduğumuz incelemeler ve dış ülkelerdeki inanç turizmi alanında yetkili otoritelerle yapmış olduğumuz temaslar sırasında; biz daha konuya girmeden İzmir’in ne kadar önemli bir inanç turizmi merkezi olduğu devamlı surette dile getirmişlerdir. Bunun ‘’neden gereği gibi değerlendirilmediği’’ sorusu sürekli gündemimizde bulunmuştur.
Üç kutsal dinin tarihi geçmişlerine baktığımızda; bu yönde müthiş bir birikimin hem Türkiye’de ve özelliklede İzmir’de bulunduğunu görmekteyiz.
Özellikle Anadolu’da geleneksel olarak gözüken cami, kilise ve havra üçlüsünün İzmir’de daha çok aynı resim karesinde ve yan yana görme imkan dahilindendir.
İzmir’de ise özellikle Kemeraltı’nda bu resmi çekeceğiniz çok alan bulunmaktadır.
Hıristiyanlık açısından İncil’de ismi geçen yedi kiliseden üçünün İzmir’de bulunduğu, Yahudiler yönünden Ortadoğu’nun ve Balkanlar’ın en büyük havrasının İzmir’de yer aldığını ve İslamiyet açısından ise pek çok Selçuklu ve Osmanlı esrinin ve caminin olduğunu görmekteyiz.
Bütün bunların bir daha bilinmesi ve hatırlanması açısından sırası geldikçe yazılmasına önem göstereceğiz.
Bu sayede daha önce bu konuda bir hayli emek verdiğimiz konuların güncel kalmasında bir katkımız olursa kendimizi mutlu sayarız.
Daha önce benim tarafımdan bazı arkadaşlarla birlikte kurmuş olduğumuz ilk ve kurucu başkanlığını yaptığım İZTAV (İzmir Tanıtma Vakfı)’nın bu alanda etkin çalışması gerektiği ortadır. Bu Vakfın daha çok İzmir’in tanıtımı ve inanç turizmi ile yakında ilgilenmesi amaçlanarak kurulduğu ortadadır. Umarım önümüzdeki zaman içerisinde bu alanda güzel şeyler yapıla imkanı çıkar ortaya.
Günümüz dünyasında ‘’dinsel kökenli çatışmaların’’ ön plana çıkarılmaya çalışıldığı ortamda; Ülkemizin ve özellikle de İzmir’in tarihsel geçmişinin ve mevcut kültürel mirasının ne kadar mesaj verici olduğu ortadır. Bize düşen ise bu tarihin ve eserlerin gerçeklerini gün ışığına çıkarmak, onların tanıtımını yapmak ve bu sayede ekonomik ve kültürel alanda fayda sağlanmasını gerçekleştirmektir.
Bundan sonraki yazımızda İZTAV’ın neden kurulduğu ve öneminin en olduğu vurgulanacaktır.
Yeni yılın ‘’inanç turizmi alanında’’ gelişmeler getirmesi dileklerimle,
Mutlu yıllar,
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce