DOLAR 32,2678 0.06%
EURO 34,8536 0.48%
ALTIN 2.419,911,12
BITCOIN 1993643-1.14727%
İzmir
22°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

İsmail Gaspıralı’nın penceresinden din ve toplum

ABONE OL
20/11/2014 19:11
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Gaspıralı değişimin dinsizlik olarak algılanmaması gerektiğini öne sürerek “İslamiyet değişime karşı değildir” şeklinde düşüncesinin ortaya koymuştur. Gaspıralı’ya göre İslamiyet eğitim, çalışma eşitlik, hürriyet gibi medeniyetin temeli olan kavramları tavsiye etmektedir.

Dr. Tayfun ATMACA

Araştırmacı-Yazar

Din ve toplum arasında karşılıklı pek çok ilişki vardır. Toplum, insan ömründen uzun yaşayan, kendi kendini devam ettiren, kendini korumak, devam ettirmek ve birçok çıkarını gerçekleştirmek için işbirliği yapan insanlardan oluşan, belli bir fiziksel mekânı kaplayan, göreli bir sürekliliği olan az ya da çok ölçüde kurumlaşmış ilişkiler bütünüdür. Din ise toplumsal yapıyı oluşturan kurumlardan biridir. Toplumsal bir kurum olması açısından din hem sosyal olay ve olguları etkilemekte hem de toplumda yerini almaktadır. Din toplumsal hayatta değişik boyutlarıyla kendini göstermektedir. Din genel olarak; zihniyet kazandırma ve birleştirme-bütünleştirme, toplumsal kontrol ve meşrulaştırma ve toplumsal yapılandırma ve düzenleme fonksiyonu olarak toplumda yer almaktadır. Vefatının yüzüncü yılında İsmail Gaspıralı’yı konuşmak ne güzel. Yüz yıl sonra onun Kırım’ını, düşüncelerini konuşuyorsak, bu, onun sayesindedir. O, bir dava adamıydı. Dilde, işte, fikirde birlik diyen bu nadide şahsiyet; Kırım meselesinin diri tutulmasına öncülük etmiştir. Kırım’ın tekrar Rusya tarafından işgal edilmesi, İsmail Gaspıralı ve davasının öngörülerini ortaya koymuştur. Kırım Türkleri’nin muhalif ve gür sesi tekrar duyulmuştur. Gaspıralı’nın yaşadığı dönemde Rus toplumunda din yani islamiyet toplumsal hayata hâkim bir noktadaydı. Din bir kültür cemaati olarak toplumda bütünlüğü sağlayıcı bir rol oynamış ve Ruslara karşı direnç sağlama unsuru olarak öne çıkmıştı. Bununla beraber Rusya’daki Türk-Müslüman toplulukların birçoğunun direnç göstermeden Rus işgaline uğramasının sebeplerinden biri olarak, dini anlama ve tatbik etmede gösterilen istikrarsızlıklar gösterilebilir.

Rus toplumunda din, özellikle milliyete aidiyeti belirten bir kavram olarak kullanılmıştır. XIX. yüzyıl boyunca, halkın konuşulan kolektif Türk dilini tanımlamak için “Müslüman dili” yahut “Müslümanca” tabirlerini kullanmalarıyla sıkça karşılaşabilmekteydi. Ayrıca, İslami kaynaklardan gelmediği açıkça belli olan çeşitli gelenek ve adetler dahi sırf Kırım Müslümanları’na ait olduklarından dolayı “İslami” olarak kabul ediliyordu. Gaspıralı, Türk-Müslüman kimliğiyle Rus toplumunda yaşadığı için İslam ve Hıristiyanlığı karşılaştırmaktadır. Ona göre her din, kendine göre bir zihniyet kazandırmakta ve sosyal olay olması bakımından da kendi içinde bir nesnelliğe gitmektedir : “Herkesin sahip olduğu şey kendi için azizdir. Ruslar ‘ın okulları var, bırakın onların çocukları İncil’i öğrensinler. Bizimse mektebimiz var ve biz de Kuran okuyacağız” .

 

BATI MEDENİYETİ’NİN KAPILARINI AÇMAK

 

İslam dünyasına Batı medeniyetinin kapılarını açmak, Batı medeniyetinden istifade etmek, fakat bunu yaparken, milli kültürde, hayat anlayışında İslami esaslardan ayrılmamak gibi esaslar Gaspıralı’nın din ve toplum anlayışını meydana getirir. Din ve toplum arasındaki ilişkiler karşılıklı olması sebebiyle, din kaçınılmaz olarak sosyal değişmeyle etkileşim halindedir. Din, sosyal değişmeyi engelleyici bir unsur olarak rol alabilirken aynı zamanda kendisi sosyal değişme faktörü olarak da işlev görebilmektedir. Sosyal değişme olgusu Gaspıralı tarafından da tetkik edilmiştir. Ona göre eski dönemlerdeki toplumsal olaylar ile zamanındaki toplumsal olayların çok farklılaştığı hatta son yüzyıllık süre içerisindeki olaylar arasında bile büyük farklılıklar olduğu görülmektedir. Gaspıralı, medeni ve sosyal değişmeye dikkat çekerek sosyal değişmenin şartı olarak zihniyet değişikliğini görmektedir: “Milletteki fikri uyandırmalı, zihniyeti değiştirmeli. Millet, fikri uyanmadıkça terakki edemez ve zihniyeti değişmedikçe medenileşmek ve yükselmek yoluna giremez.” Gaspıralı, sosyal değişmenin halk katında meşrutiyet kazanması için halifenin ülkesindeki İslam anlayışını, zorunlu değişimi, reformları örnek olarak göstermek suretiyle, bu işlerin İslam’ın kalesi kabul edilen İstanbul’da da yapıldığını ve asla “kâfirlik” olmadığını anlatarak dinin sosyal değişmeye açık olduğunu belirtmiştir.

Gaspıralı’nın toplumsal değişmeye bakışında hem dini değerlerini koruyan hem de çağın gereği olarak yeni bir medeniyete kapılarını açan bir toplumu görebiliriz: “Litvanyalı Müslüman toplulukları, kendi Müslüman geleneklerini yaşatmak ve ciddi bir şekilde korumakla beraber Avrupa’nın kültür ve hayat tarzını da pekiyi bir şekilde benimsemişlerdir ve zihniyet bakımından Rusya Müslümanlarına önderlik etmektedirler.” Gaspıralı’da din, toplumsal birliği devam ettirme yönüyle sosyal değişmeye karşı bir set görevi üstlenebilirken aynı zamanda yeniliklere açık olması ve çağdaşlaşmayı temin etmesi bakımdan sosyal değişme faktörü olarak da görülebilmektedir.

 

MEDENİ REFORMLAR

 

Gaspıralı, içtihat kapısının kapanmadığını, toplumsal durumlara göre dini hükümlere uygun olarak medeni reformların yapılabileceğini savunmaktadır. Gaspıralı, halk katında yerleşmiş bulunan tamamen sosyal değişme karşıtı olan; gelenekleşme, içtihat kapısının kapanması, yeniliklerin bidat olarak damgalanması gibi şekilleri altındaki din anlayışını değiştirmeyi düşünmüştür. Gaspıralı değişimin dinsizlik olarak algılanmaması gerektiğini öne sürerek “İslamiyet değişime karşı değildir” şeklinde düşüncesinin ortaya koymuştur. Gaspıralı’ya göre İslamiyet eğitim, çalışma eşitlik, hürriyet gibi medeniyetin temeli olan kavramları tavsiye etmektedir. Statik bir toplum anlayışı yerine sosyal değişmeyi esas alan dinamik bir toplum ve din anlayışını ileri sürmektedir. Gaspıralı’da dinin toplumsal değişme unsuru olduğu, islam medeniyetinin varlığıyla açıklanabilir. Bu medeniyetle din bizzat toplumsal değişme unsuru olarak toplumun çeşitli kademelerinde öncü bir rol almıştır.

 

FAİDELİ İSE BİDAT OLMAZ

 

Gaspıralı dinin bizzat sosyal değişme unsuru olarak görev yaptığını direkt olarak din kurucusu olan Hz. Muhammed’e dayandırarak açıklamaya çalışmaktadır: “Cenab Hazret Peygamberimize tecdide terakkiye, ıslahata mani’ olmak kayda kaldı ki (şöyle dursun) “Eğer bir adam cümleye faideli bir şey icad yaki keşf eder ise büyük sevaplara nail olur. ” Buyurmuşlar. Binaenaleyh yeni bir şey faideli ise bidat olamaz. Faidesiz ise millet kabul kılmaz. Bir semeresiz kalur gider”. Gaspıralı, kendi döneminde yeni olan her şeyi bidat kabul eden anlayışa karşı dinin bizzat sosyal şartlara göre yorumlanabileceğine ve insanların faydasına olan şeyleri dinin de kabul edeceğine dinin temel kaynakları olan Kur’an ve hadislerin ilerleme ve medeniyete karşı olmadıklarını göstererek açıklamaya çalışmaktadır.

 

DARRÜRRAHAT MÜSLÜMANLARI

 

Gaspıralı, özellikle “Darrürrahat Müslümanları”, isimli kitabında hayali bir medeniyet tasarlamaktadır. O’na göre bu medeniyet; İslam ahlakı ve kanunlarıyla Batı’nın tekniğinin bir potada eritilmesiyle oluşturulabilir. Gaspıralı’da Batı bir bütün olarak değil teknik yönü itibariyle takip edilmesi gereken bir unsurdur. Bu bakımdan O kısmi Batılılaşma taraftarı olarak görülebilir. Diğer yandan Gaspıralı, hayalî medeniyetinde Avrupa medeniyetinin tecrübelerine büyük önem vermektedir. Batı’nın okullarını, üniversitelerini kurmayı, teknik alanlardaki bilgilerini kullanmayı teklif etmektedir. Avrupa’dan her şeyin alınmasına da karşıdır. Ancak Batı’daki teknik gelişmelerin ölçülüp biçilerek ve eleştiri süzgecinden geçirilerek alınması üzerinde durmaktadır: “Ruslar ve Slavlar da Avrupa’nın kültürünü kendi sahillerine çekmek istiyorlar. Biz Müslümanlar da Avrupa’nın kültürünü almalıyız, fakat gerekli yerlerini tenkit ederek”. Avrupa medeniyetinin hatalarını tekrar etmemek ve daha mutlu bir yaşam sürmek için böyle bir yol izlemek gereklidir. Daha ileri seviyede bir medeniyet olarak düşünülen hayalî medeniyetteki ana tema, Avrupa’nın sanat ve ilmi ile islam terbiyesinin bir araya gelmesidir.

Gaspıralı’ya göre dinde ve toplumda kadının önemli bir yeri vardır. İran ve Osmanlı’da siyaset ve devlet işlerine karışan ve söz sahibi kadınlar mevcuttur. Özellikle İslam dinini ilk önce kabul eden Hz. Hatice de bir kadındır. Gerileme döneminde İslam toplumu, Kur’an’ın emrettiği hususları uygulamayarak kadını kendine has haklarından mahrum etmiş ve toplumda kadına eşit statü tanımayı reddetmiştir. Gaspıralı, İslam terbiyesini koruyarak toplumsal hayatta çeşitli meslek kollarında kadınların da yer almasını, toplumsal kalkınma için gerekli görmektedir.

Gaspıralı, dünyada çalışmayıp nasıl olsa öleceğiz diyen zihniyete karşı dünyaya yalnız ölmek için gelinmediğini belirtmektedir. O dünyaya gelme sebebi olarak dinin emirlerinden biri olan ahlaka önem vererek, hayırlı çalışma ve gayret, güzel yaşam, kazanç ve eğitim gibi unsurlara dikkat çekmektedir. Fakir ve düşkünlüğün dinden olmadığını, Hz. Peygamber’in fakirliğin küfre yaklaştırdığı yönündeki sözlerini delil göstererek sağlıklı bir din anlayışı için her alanda ilerleme ve çalışmaya önem vermektedir. Hatta Kur’an’dan da örnek vererek dinin insanlara kazanç sağlamayı, yani çalışmayı emrettiğini, İslam dini terminolojisiyle de farz olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca, Gaspıralı önemli düşünceleriyle, gerçek bir Müslüman ve milliyetçi bir Türk olarak karşımıza çıkmaktadır. Gaspıralı’da Türkçülük ve din birbirine tamamlayan bir görünüm arz eder.

 

SEKÜLER İZAHLAR

Gaspıralı’nın milliyetçilik ve din konusundaki yaklaşımını, İsmail Gaspıralı üzerinde çalışmaları olan Hakan Kırımlı’nın yorumuyla daha açık olarak görebiliriz: “Gaspıralı, milli kavramları tanımlarken dini tarif ve delillere başvurmakta, İslam’ı savunurken de seküler izahları kullanmaktaydı. Gaspıralı’nın vurguladığı İslamiyet teolojik sahaya veya şahsi ibadet meselelerine münhasır kalmıyordu. O, bilhassa çağdaş ihtiyaçlara cevap vermek üzere İslam’ın kültürel, sosyal ve (elbette ki üstü kapalı olarak) siyasi dayanışma ve birliğine büyük ilgi göstermekteydi”. Gaspıralı’nın İslamcılığı, Panislamistliği de Milliyetçiliği reddetmediği gibi onun Milliyetçiliği de İslamcılığına muhalif değildi. O bütün İslam milletlerinin kabiliyetlerini azami inkişaf ettirmelerinin birbirlerini uzaklaştırmalarının değil, bilakis ve milletçe onların daha sıkı yaklaşmalarını temin edeceğine inanırdı. UNESCO, vefatının yüzüncü yılında onu anıyorsa, eğitime verdiği önem nedeniyledir. İnsana yatırım yapan bir düşünürü, BM’nin anması kadar doğal bir şey olamaz. Vefatının yüzüncü yılında Gaspıralı İsmail yılını kutlamak, ne güzel. Rahmetle anıyorum…

 

 

KAYNAKÇA:

İsmail Gaspıralı (ed.), Tercüman Gazetesi, (1883-1914), Rusya. Kitaplar:

AKARCA, H. D. (haz), İsmail Bey Gaspıralı ve Ziya Gökalp Sempozyumları-

Bildiriler, Türksoy Yayınları, Ankara, 2003.

AKYOL, T., Azerbaycan Sovyetler ve Ötesi, 2. Baskı, Burak Yayınevi, İstanbul, 1994.

AKYÜZ, N. ve ÇAPÇIOĞLU, İ. (ed), Ana Başlıklarıyla Din Sosyolojisi, Gündüz Eğitim ve Yayıncılık, Ankara, 2008.

ARIKAN, S., (haz ), Kendi Dilinden İsmail Bey Gaspıralı İdealleri İşleri Tavsiyeleri ve Haberleri -I-, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, İstanbul, 2006.

GÜNAY, Ü., Din Sosyolojisi, 6. Baskı, insan Yayınları, istanbul, 2003.

GÜNGÖR, E., İslâmın Bugünkü Meseleleri, 13. Baskı, Ötüken Yayınları, İstanbul, 2000.

GÜVENÇ, B., Türk Kimliği, 2. Baskı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1994.

HABLEMİTOĞLU, N., Gaspıralı İsmail, Birharf Yayınları, İstanbul, 2006.

İÇLİ, G., Sosyolojiye Giriş, 2. Baskı, Anı Yayınları, Ankara, 2005.

KARASAR, N., Bilimsel Araştırma Yöntemi, 16. Baskı, Nobel Yayın Dağıtım, Ankara, 2006.

KARPAT, K. H., İslam’ın Siyasallaşması, Çev. Şiar Yalçın, 2. Baskı, İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 2005.

KAZICI, Z., İslam Müesseseleri Tarihi, Kayıhan Yayınları, İstanbul, 1991.

KIRIMLI, H., Kırım Tatarlarında Milli Kimlik ve Milli Hareketler (1905-1916), ,

Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1996.

KIRIMLI, H., vd. (ed.), İsmail Bey Gaspıralı İçin, Kırım Türkleri Kültür ve Yarımlaşma Derneği Genel Merkezi Yayınları, Ankara, 2004.

SAFA, P., Sosyalizm, Babıali Yayınevi, İstanbul, 1961.

SMİTH, A. D., Milli Kimlik, Çev. Bahadır Sina Şener, İletişim Yayınları, İstanbul, 1994.

SWİNGEWOOD, A., Sosyolojik Düşüncenin Kısa Tarihi, Çev. Osman Akınhay, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 1998.

YAMAN, E., Gaspıralı ismail ve Ortak Türkçe, Alternatif Yayınları, Ankara, 2002.

ZENKOVSKY, S. A., Rusya’da Türkçülük ve islam, Çev. A.N. Ongun, Günce Yayıncılık, Ankara, 2000.

    En az 10 karakter gerekli

    Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.