ERGUN DUR
MİNİCİK YÜREKLERİN İSYANI
11 Temmuz 1995 yılında gerçekleştirilen insanlık tarihine bir kara LEKE olarak geçen olayda, 8 bin 372 Boşnak büyük bir katliama uğramıştı… Avrupa’nın 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gördüğü en trajik olaylardan biri… İnsanı insanlığından utandıran katliam…
Üstelik bu katliam dünyanın insan hakları, demokrasi, hoşgörü ve bunları korumakla yükümlü BM, NATO gibi kurumların, teşkilatların, en ileri, en yüksek, en organize durumda olduğu zamanlarda oldu ne yazık ki… Mezarı başında bir Fatiha okuyamamanın acısı ne büyüktür. Kim bilir… Kahvaltımızı yaparken kahvaltı haberlerinde, akşam yemeğimizi yerken akşam haberlerinde seyredilen, Bosna-Hersek’te, bütün dünyanın gözleri önünde kameraların geniş açılarında vahşet, şiddet ve dehşetin her türünün uygulandığı Srebrenitsa katliamından bahsediyorum.
O tarihlerde daha mesleğimin başlarında bir garip öğretmendim. Her gün derse başlamadan öğrencilerime “Hadi bakalım çocuklar dün dünyada, ülkemizde neler olmuş? Kim konuşmak ister?” dediğimde haberleri izleyen o minicik yüreklerin, o bembeyaz dünyalara, çöken karabulutları, o dehşetli kamera görüntülerini anlatan öğrencilerimi dinlerken gözyaşlarımı dün gibi hatırlarım. O zamanlarda o mini mini çocuklara tüm bunlara inat,insanlara hoşgörülü olmayı, sevmeyi, insanları Yaratan’dan ötürü hoş görmek gerektiğini,değerlerimize sahip çıkmayı SALIK vermeye çalışırdım. Nitekim 2 oğlunu katliamda kaybetmiş teyzenin Sırbistan liderine gösterdiği hoşgörü tarih kitaplarında yerini alacaktır. Mühim olan bu yaşananlardan gerekli dersleri almak…
TOPLAMA KAMPI
Birbirimize tutunarak yürümüyoruz artık. Birbirimize sarılarak omuz-omuza… Savaştan önce 24 bin civarı olan kentin nüfusu diğer bölgelerden gelen mülteci göçleriyle 60 bin civarına gelmişti. Artık Srebrenitsa “açlık” ve “hastalıklar” ile mücadele eden bir “toplama kampı”na dönüşmüştü. Müslümanların elindeki silahlar BM tarafından koruma gerekçesiyle toplanmıştı. Ratko Mladiç komutasındaki Sırplar Srebrenitsa”ya olan saldırılarını sıklaştırdıklarında Müslümanlar”ın toplanan silahlarını geri almak için yaptıkları başvuru sorumlu Hollanda komutanı tarafından reddedildi. BM yalnızca iki F16″yı kent üzerinde bir uçuş yaptırmakla yetindi. Hollandalı askerler bir gece yarısı Bosna”daki BM Barış Gücü komutanı Fransız generalden aldıkları emir doğrultusunda kenti boşalttılar. 11 Temmuz 1995 günü Ratko Mladiç silahlarından arındırılmış kente hiç zorlanmadan girdi. Sonra da Sırp askerler Müslüman Boşnakları yolarda, dağlarda hunharca katlettiler. Cesetlerin kimlikleri tespit edilmesin diye parçalayarak sayıları 64″ü bulan toplu mezarlara gömdüler. Daha sonra ortaya çıkan bir video kasetinde Sırp generalin kenti boşaltan Hollandalı komutana bir hediye verirken görüntüleri çekilecekti. Bir eğitimci olarak, Avrupa’nın ortasında Srebrenitsa’da yaşananları anlatan Türkçe yazılmış tek kitap bulamamaktan dolayı üzülürdüm. 15 yıllık körlük bugüne kadar sürdü. Geçenlerde Mehmet Koçak imzalı bir kitabın adı “İnsanlık Tarihinde Bir Kara Leke Srebrenitsa”. Dikkatimi çekti.
EPİCTETOS
Böyle bir kitabı bulmanın sevinci de ayrı tabiî ki…
At şarkı söylemediği için talihsiz midir?
Hayır! Ama koşamazsa talihsiz olur.
Köpek uçamadığı için talihsiz midir?
Hayır! Fakat koku almazsa talihsiz olur.
İNSAN aslanları boğamadığı için bedbaht mıdır?
Hayır! O bunun için yaratılmış değildir. Ama temizliği, ahlakı, iyiliği, vefayı, adaleti kaybettiği vakit ve ruhunda ilahi değerler silindiği vakit bedbahttır. Der Epictetos …
Doğuştan kör iki adam bir duvarın kenarına çökmüş, konuşuyorlardı. Biri;
-“Dün gece rüyamda çok güzel bir kuş gördüm.” Dedi diğeri heyecanla sordu;
-“Ben ömrümde hiç kuş görmedim. Anlat hele… Kuş neye benziyordu?” Rüyayı gören kör cevap verdi.
-Ümide benziyordu.
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce