Mustafa Kökmen
Kanal İstanbul Projesi, İstanbul’un Avrupa yakasında inşası planlanan ve Marmara Denizi ile Karadeniz’i, İstanbul Boğazı’na alternatif olarak birbirine bağlaması planlanan bir yapay suyolu projesidir. Kanal İstanbul ‘un ticari amacının yanı sıra boğaz trafiğini rahatlatma amacı ve boğaz güvenliğini de sağlama planı vardır. Kanal İstanbul Projesi’nin siyasi, ekonomik, hukuksal ve çevresel faktörleri uzun bir süredir tartışma konusudur. Uluslararası Hukuk içerisinde kanalların yeri farklıdır. Yapay suyolları, doğal halde bulunan boğazlar ile farklı statüde bulunmaktadır.
Türk Boğazlarından geçiş rejimi 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi ile belirlenmiştir. 1936 Montrö Boğazlar Sözleşmesi içerisinde boğazların statüsü ile beraberinde kanallara da yer verilmiştir. Tüm kanallarda aynı seyrüsefer kuralları yoktur. Montrö mutabakatına bağlı bir devlet olarak barış zamanı ve savaş zamanı belirlenen maddeler şayet Kanal İstanbul yapıldığı takdirde aynen devam edecektir. Bu anlamda Kanal İstanbul diğer Dünya ülkeleri içerisinde yer alan kanallardan farklı hukuksal özelliklere sahiptir. Montrö hükümlerine devam edileceği için olası bir kanalın yeni bir statü verme gibi bir yetkisi yoktur. Bu sebeple, Kanal projesinin tamamlanması durumunda, İstanbul Boğazı’nın gemilerin geçişine kapatılması gemilerin Montrö Sözleşmesi ile sahibi oldukları bu haklardan feragat etmeye ve kanaldan geçişe zorlanmaları uluslararası hukuk açısından mümkün olmayacaktır. Panama Kanalı, Süveyş Kanalı ve Kiel Kanalı gibi ekonomik ve jeopolitik öneme sahip kanallar düşünüldüğünde Kanal İstanbul meselesinin ne kadar önemli olduğu fark edilmektedir.
Türk Boğazlarına stratejik bir kanal yapılma fikri 16.yy. dan bu yana vardır. Son olarak ise Merhum Başbakan Bülent Ecevit 1994 senesinde İstanbul’un Avrupa yakasında Karadeniz ile Marmara arasında bir kanal açılmasını önermişti. Boğaz ve Kanal DSP’nin Kanal Projesi adıyla seçim broşürlerinde yer almıştır. Dolayısıyla, ilk defa şuan ortaya çıkmış değildir ve fikriyatta Osmanlı Devleti’nden bu yana varlığını sürdürmektedir. Peki Kanal İstanbul hakikaten ihtiyaç duyulan bir proje midir? ABD Enerji Bilgilendirme Dairesi’nin 2014’te yayımladığı raporda Türk Boğazlarının genişlikleri ve petrol haricinde gemi geçişleri baz alındığında en yoğun trafiğe sahip boğum olarak kabul edilmektedir. Kuşkusuz ki Kanal İstanbul’un, Boğaz trafiğini rahatlatacağı ortadadır. Dünya Ticaretinin önemli bir bölümünün deniz yoluyla yapıldığını düşünürsek, Türk Boğazları ve Kanal İstanbul’un ise iki kıtayı birbirine bağlayan stratejik bir bölgede olması durumu ülke ekonomisine büyük etkilerinin olabilme ihtimalini beraberinde getirmektedir.
Sonuç olarak, Kanal İstanbul Projesi Montrö Boğazlar Sözleşmesi dolayısıyla sınırlı haklara sahiptir. Ancak boğaz trafiğini kuşkusuz rahatlatacaktır. Bölgesel bir ekonomik etkisi olacağı nettir. Ülke ekonomimize katkısı ve Türk Boğazlarının itibarını arttırması söz konusudur. Montrö’de uzlaşılan düzen, Türkiye de dahil olmak üzere, Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin güvenliği açısından büyük öneme sahiptir. Doğal olarak bu devletlerin de Montrö Sözleşmesi’yle kurulan dengenin sürdürülmesinden yana tavır almaları olasıdır. Kanal İstanbul ile oluşturulmak istenilen yeni düzen ve dengenin Uluslararası Hukukta kabul görebilmesi ve Türkiye’nin hedeflerine ulaşabilmesi ancak hakkaniyetli bir diplomatik girişim ile olacaktır. Montrö içerisinde yer alan Kanal İstanbul lehine Türkiye’ye tanınan haklar vardır ve bunun üzerinden ilerlenmelidir. Bilinmelidir ki; Denizlere hakim olan Cihana hakim olur.
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce