İnsanlık, tarih boyunca birçok savaşa şahit olmuştur. Baktığımızda iki büyük dünya savaşının başlangıç yeri olarak ise Balkanlar coğrafyasını görmekteyiz. Balkanlar ayrıca kendi içinde de birçok etnik, kültürel ve dinsel farklılıklar barındırması sebebiyle savaşlar yaşamıştır.
Sırp ve Arnavutların yaşamakta olduğu Kosova toprakları da bu savaşların kanlı bir şekilde yaşandığı yerlerden biridir. [1] Yaklaşık 2 milyon nüfusun %92’sini Arnavutlar’ın oluşturduğu Kosova’da Sırplar günümüzde çok az bir Hristiyan kısmı temsil etmektedir.[2] Durum böyle olmasına karşın Arnavutlar ve Sırplar tarih boyunca sürekli karşı karşıya gelmişlerdir. Her ne kadar Kosova’daki gerilimler çok eskiye dayandırılabilse de, 2008’de bağımsızlığı getiren olaylar bütünü Mart 1989’da Sırbistan’ın askeri ve polis gücüyle Kosova’ya girerek özerkliğini elinden almaya çalışmasıyla başlamıştır diyebiliriz.[3] 1989 yılında Kosova’nın özerkliği, Sırbistan’da yapılan bir referandum ile kaldırılmıştır. Arnavutça yasaklanmış, Priştine Üniversitesi’nde de Arnavutça eğitime son verilmiştir. Eğitim sistemi, ekonomi, mahkemeler Sırp Hükümeti tarafından kontrol edilmeye başlanmıştır. Temmuz 1990’da ise Kosova Parlamentosu anayasaya aykırı bir şekilde toplanarak Kosova’nın bağımsızlığını ilan etmiştir.
Ardından radikal milliyetçi Arnavutlardan oluşan Kosova Kurtuluş Ordusu (KKO) adlı örgüt kurulmuştur. İlk eylemlerine 1993’te başlayan KKO, üç Sırp polisin ölümüne sebep olmuştur. 1990’ların sonuna kadar KKO’nun eylemleri devam etmiş, halktan da destek bulmuştur. [4] Karşılığında Sırplar tarafından Arnavutlara yönelik etnik temizlik başlatılmıştır.[5] Bu olaylar, çatışmaların hat safhaya ulaştığı Haziran 1998’de savaş halini almıştır. Birleşmiş Milletler (BMda) ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT)’nın ve bireysel devletlerin çağrılarına rağmen durdurulamayan savaşa Mart 1999’da NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü) dahil oldu.
NATO müdahalesi ile fiili olarak Kosova Sırp yönetiminden ayrılmış; Kosova’nın sivil yönetimi UNMIK (UN Misssion in Kosovo) ile BM kontrolüne, güvenliği ise KFOR (Kosova’daki Barışı Koruma Gücü) ile NATO kontrolüne alınmıştı.[7] NATO’nun olaya dahil olması birçok tartışmayı da beraberinde getirmiştir. İnsani gerekçelerle yapıldığı savunulan müdahale, uluslararası toplumun bazı kesimlerince, BMGK (Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi) kararı olmadan başlaması nedeniyle hukuki açıdan meşru kabul edilmedi. Ayrıca sivil kayıpların çok olması nedeniyle de insani açıdan başarılı kabul edilmedi.[8] NATO, BM Güvenlik Konseyi’nde BM Antlaşması VII. Bölümü kapsamında askeri güç kullanımına ilişkin bir kararın oylanmasında Konseyin daimi üyelerinin vetosu ile karşılaşma riskini almak istememiştir.
Kosova krizinin, Bosna krizinden sonra NATO için ikinci bir test olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda Bosna krizinde müdahale için geç kalınması ve NATO’nun devreye geç sokulması, bir insani felaketin yaşanmasına sebep olması nedeniyle aynı şeylerin tekrar yaşanmaması için Kosova krizinde NATO, krizin başlangıcından itibaren etkin bir şekilde krizin yönetim sürecinde yer almıştır.[9] 1999’daki NATO müdahalesi ile Sırbistan idaresinden kurtulan Kosova, Sırbistan ve Karadağ’ın 2006’da bağımsızlıklarını ilan etmesinden sonra 17 Şubat 2008’de bağımsızlığını ilan etmiş ve ilk etapta Yunanistan, Güney Kıbrıs ve Rusya’nın aksine; Türkiye ve ABD başta olmak üzere birçok ülke tarafından tanınmıştır.
Arnavutlarla Sırplar arasında çatışmaların devam ettiği dönemde Kosova’nın bağımsızlığıyla ilgili temkinli bir tutum takınan Türkiye, Kosova’nın ayrılmasıyla ilgili uluslararası hukuka aykırılık tartışmaları devam etmesine rağmen, bu ülkeyi bağımsızlık ilan etmesinden sadece bir gün sonra tanımıştır.[11] Uluslararası kurumlar ile öncelikle güvenlik esaslı ilişki kuran Kosova, doğal olarak NATO ile daha yakın işbirliği imkanları elde etmiştir. Kosova’da NATO, savaş boyunca ve sonrasında barış ve istikrarı yeniden inşa için önemli aktörlerden biri olmuştur. Kosova’nın bağımsızlığından sonra da NATO, ülkede Kosova Barış Gücü (KFOR) ismiyle varlığını sürdürmüştür. Kosova’nın en önemli dış politika hedeflerinden birinin de NATO üyesi olmak olduğunu belitmiştik. Fakat Kosova, Birleşmiş Milletler üyesi olmaması sebebiyle henüz NATO üyeliğine başvuramamaktadır.
Şu aşamada Kosova’yı tanımayan dört NATO üyesi İspanya, Yunanistan, Romanya ve Slovakya da Kosova’nın NATO üyeliği önünde bir engel olarak durmaktadır.[12] ABD’nin, Kosova’nın NATO üyeliğine tam desteği olmmasına rağmen, Kosova şimdiye dek sadece Mayıs 2014’te NATO meclisinde “gözlemci” statüsü alabilmiştir.[13] Yine, AB üyesi 5 ülkenin Kosova’nın bağımsızlığını tanımaması, Kosova’nın AB üyelik hedefini de olumsuz etkilemiştir. Kosova, tanınma sorunundan dolayı vize muafiyetinden yararlanamayan tek Balkan ülkesidir.[14] AB, Kosova’da varlığını EULEX (AB Kosova Misyonu), AB Özel Temsilcisi ve AB üye devlet temsilcilikleri ile sürdürmektedir. EULEX; BM Genel Kurulu 1244 sayılı kararı şemsiyesi altında, Şubat 2008’de kurulmuş olup, en büyük AB misyonu olma özelliğini taşımaktadır. 2016 yılı itibarıyla görev süresi iki yıl daha uzaltılmıştır. [15] AB ayrıca Kosova ve Sırbistan’ın ilişkilerinin normalleşmesini sağlamak maksadıyla 2012-2013 yılları arasında yürütülen diyalog sürecinde arabuluculuk yaparak çok kritik bir rol oynamıştır. Kosova’nın NATO ile ilişkileri AB’den daha farklı bir düzlemde olmuştur.
NATO destekli bir yöntemle bağımsızlığına kavuşan Kosova’nın dış politikası da batı eksenli şekillenmiş, komşu devletlerle sorunsuz, işbirliğine açık, barışçıl bir anlayış benimsenmişken, batılı devletlerin arasında siyasi, ekonomik ve askeri alanlarda yer alma hedefi ile ittifaklar sistemine katılarak varlığını sürdürme ile öncelikle BM nezdindeki ülkeler tarafından tanınmayı sağlamak, NATO’ya ve AB’ye katılım temel hedefler olarak belirlenmiştir.[16] Balkan Araştırmaları Merkezi Stajyeri Mahbube Gündoğan
Kaynak:http://www.tuicakademi.org/kosovanin-nato-sureci/
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce