Karlofça Antlaşması ve Osmanlı Diplomasisi
Türk diplomasisinin tarihini ve gelişimini ele alan “Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Dışişleri” sempozyumunda “Karlofça ve Sonrası Osmanlı Diplomasisi” başlıklı oturum tamamlandı.
İstanbul’da yapılan “Cumhuriyet’in 100. Yılında Türk Dışişleri: Asırların Diplomasi Birikimi” başlıklı sempozyumun ikinci oturumunda Karlofça Antlaşması’nın süreci, önemi ve sonrasındaki gelişmeler tartışıldı.
Belgrad Üniversitesinden Prof. Ema Petrovic, “Karlofça Antlaşması: Başarı(sız) Osmanlı Diplomasisi ve Sırbistan Üzerindeki Etkisi” başlıklı sunumunda, Osmanlı ve devamında Türkiye diplomasisinin genellikle Karlofça Antlaşması ile başladığının söylendiğini belirtti.
Petrovic, Osmanlı İmparatorluğu’nun Karlofça Antlaşması’yla en büyük toprak kaybını yaşadığını anımsatarak pek çok tarihçinin “Muhteşem Süleyman”dan itibaren Osmanlı’nın zayıfladığını düşündüğünü ifade etti.
Karlofça Antlaşması’nın Sırp tarihçesinde ve Avrupa’da çok meşhur ve önemli “Doğu Sorunu”nun başlangıcı olduğunu kaydeden Petrovic, bu olayların Habsburg’un onlardan talepleri açısından da Sırbistan‘ın gözünü açtığını söyledi.
Doç. Dr. Uğur Kurtaran, Osmanlı Devleti’nde kabul edilen yabancı temsilcilerin karşılanması ve ağırlanması için benzer ve düzenli uygulamaların olduğunu kaydetti.
Osmanlı diplomasi literatüründe tavassut yani arabulucu kavramının ilk kez Karlofça Antlaşması’yla kullanıldığını söyleyen Kurtaran, 1718 Pasarofça Antlaşması’nda İngiltere ve Hollanda’nın araya girdiğini ve arabulucu olduğunu belirtti.
Kurtaran, savaşlarda alınan yenilgiler sonrasında Osmanlı Devleti’nin sık sık aracı devletlerin araya girmesini istediğini ifade etti.
Elçilerin tüm masraflarının Osmanlı makamları tarafından karşılandığını ifade eden Kurtaran, herhangi bir antlaşma nedeniyle veya farklı sebeplerle Osmanlı topraklarına gelen olağanüstü elçilerin ihtiyaçlarının Bab-ı Ali tarafından karşılandığını ve kendilerine kaldıkları sürece düzenli ödeme yapıldığını belirtti.
Prof. Dr. Mehmet Alaaddin Yalçınkaya, Osmanlı Devleti temsilcilerinin 1793 yılında İstanbul’daki İngiliz heyetiyle bir araya gelerek ilk ikamet elçisinin nasıl kurulacağına ilişkin görüşmeler yaptığını belirtti.
İlk elçilerin Londra’ya ardından Paris, Viyana ve Berlin gibi kentlere gittiğini ifade eden Yalçınkaya, hepsinin farklı oranlarda maaş aldıklarını ancak benzer masraflarının karşılandığını anlattı.
Elçiliklere giden sır katipleri ve tercümanların Reisülküttaplık tarafından seçildiğini belirten Yalçınkaya, bazen ataşeler ya da hazinedarların da bu temsilciliklerde çalıştığını söyledi.
Yalçınkaya, elçilerin Osmanlı Devleti’ndeki hem diplomatik çabalara hem de modernleşmeye katkıda bulunduğunu ifade etti.
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce