Ukrayna Kiev’de kazan kaynadı, dumanı Kırımda tüttü. Kokusu bize düştü. Gelişen olaylar karşısında Kırım Tatarları başlangıçta Ukrayna’nın bütünlüğünden yana tavır koysalar da ilerleyen süreçte buna engel olmaya güçleri yetmedi. Türkiye’deki Kırım Tarar kökenli STK’ larının iş birlikteliği de gidişata dur diyemedi. Onların işbirliği de sonucu etkilemeye yetmedi. “Rusya ile bir arada olmamız imkânsız, bir arada yaşayamayız. Ukrayna’nın toprak bütünlüğü korunmalı hiçbir askeri müdahaleye izin verilmemelidir” açıklamaları da gelinen süreçte anlamını yitirmiş vaziyette. Tarihin tekerrür etmesini istemeyen Kırım Tatarları beklemedikleri sonuçla karşıya karşıyalar. Kırım, bilindiği üzere tarihsel süreçteki Jeopolitik ve jeostratejik önemini korumuş ve bu önemi dolayısıyla da Kırım’ın tarihi sahipleri olan Kırım Tatarları 18 Mayıs 1944’te etnik temizliğe tabi tutularak top yekûn vatanlarından sürülmüşlerdi. Kırım Türklerinin, Kırım’daki tarihi vatanlarına dönme ve haklarını yeniden elde etme mücadelelerini sürdürürken sürgün edilmeleri neticesi yerlerine ezici çoğunluktaki Ruslar yerleştirilmişti.
DEMOGRAFİK YAPI
Buna mukabil daha o yıllarda demografik yapı alt üst edilmiştir. Ukrayna’da ki ayaklanmaları fırsat bilip işi oldubittiye getiren Rusya, Kırım’ı kendine bağlamayı bildi. Olaylar sürerken yapılan referandumda yüzde 96 evet oyuyla kazanan Rusya olmuştur. Rusya, bölgede istediğini elde etti. Esasında Ruslar bugünkü zaferinin temellerini 1944’ lerdeki sürgünde atmıştır. Olanlar Büyük Hun İmparatoru Atilla’nın tarihe mal olmuş, ” Eğer sınırlarınızda sorun varsa, bunu gidermenin tek yolu, sınırlarınızı genişletmektir” meşhur sözünü aklıma getirdi. Rusya’da 18 Mart’ta aynen böyle yaptı. Gürcistan’dan sonra Ukrayna’ya müdahale etti ve Özerk Kırım’ı ilhak etti. Sınırlarında ki sorunu sınırlarını genişleterek halletmiş oldu. Dış sorun gibi gözüken meseleyi tamamen iç meselesi haline dönüştürdü. Bundan böyle Kırım’da olup bitecekler Rusya’nın kendi iç meselesi olarak deklare edilip, dış müdahaleye de kapılar kapatılmış oldu. Amerika’ya rağmen bunu başardı. Uluslararası yaptırım tehditleri ile Amerika’nın baskıları bu kez sökmedi. Batı ve esasen Türkiye, Rusya’nın bu tavrından çok ciddi rahatsız olsa da şimdilik pek bir şey yapılamıyor. Türkiye, bir yandan Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü savunup Kırım Türkleri’nin can ve mal güvenliklerini garanti altına almaya çalışırken, diğer yandan da Rusya ile son yıllarda giderek artan ikili ekonomik ve ticari ilişkilerini riske etmek istemedi. Diyebiliriz ki, bu ve benzer faktörler, Türkiye’nin olan biten karşısında sesini istediği gibi çıkarmasına mani olmuştur.
Son tahlilde Ukrayna Devlet Başkanvekili ve Meclis Başkanı Aleksandr Turçinov, Kırım’da konuşlandırılan askerlerini bölgeden çekmek zorunda kaldı. Devlet Başkanı Vladimir Putin’in imzaladığı anlaşma gereği Kırım’da yaşayanların 18 Mart itibarıyla Rusya vatandaşı olarak kabul edilmeleri Rusya’nın Kırım’ı yuttuğunun resmi oldu. Böylelikle Rusya hem Orta Asya’da ve hem de Ortadoğu’daki etkinliğini arttırmış oldu. Buda ülkemizin bölgedeki etkin güç olma teorisine büyük ölçüde gölge düşürdü. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Kırım Özerk Cumhuriyeti’nin Rusya’ya bağlanması konusunda yapılan referandumu “gayrimeşru” ve “kabul edilemez” olarak nitelendirmesi ile Türkiye’nin bu referandumu tanımadığını ifade etmesinin etkilerini de önümüzdeki günlerde görmek olası. Ancak bugüne kadar büyük devletlerin attıkları adımdan geri döndükleri pek görülmemiştir. Büyük devlet olabilmenin gereklerinden biri de budur zaten. Sözün kısası, “Atı alan Üsküdar’ı geçmiştir.” Tek temennimiz, Kırım topraklarında zaten bir avuç kalan soydaş ve dindaşlarımızın yeni bir asimilasyon ve sürgünle karşı karşıya kalmamaları yönünde olacaktır. Sağlıcakla kalınız…
HABERLER
20 saat önceHABERLER
20 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce