Tam üç yıl oldu… Onsuz geçen koskoca üç yıl. Bundan 3 sene evvel babam Profesör Dr. İ. Hakkı Atun’u kaybetmiştim. Sonra da onu layık olduğu şekilde, hak ettiği bir törenle toprağa vermiştik. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde yaşayan pek çok seveni ile Mağusa’daki Lala Mustafa Paşa Camisinde cenaze namazını kılmış ve onu son yolculuğuna uğurlamıştık. Biliyorum, herkesin babası kıymetli, benimki gibi. Onu unutmak mümkün değil. Allah rahmet eylesin, yattığı yer nur, mekânı cennet olsun. Babamın, babam olmaktan başka özelliği, ailenin tüm fertlerinin gururla taşıdığı ve manası “Allah’ın hediyesi” olan “ATUN” soyadını, Türkiye’de yükseköğrenimde iken soyadı yasasına göre ilk defa kendisinin almış olması. Sonra da tüm sülaleyi kanatlarının altına alarak, yön vermesi, kimlik kazandırması ve ‘Üniversite Eğitimi’nin önemini aşılaması. Babamın 20. yüzyılın ilk çeyreğinde başlattığı bu geleneğin hala devam ediyor olması da gerçekten çok gurur verici. Ailemizden Başbakanlar, Meclis Başkanı, Bakanlar, Milletvekilleri, Belediye Başkanı, Rektör (Rahmetli babam), Profesör, Büyükelçi, General, Doktor, Mimar, Mühendis ve benzeri saygın meslek sahiplerinin çıkmasının kökeninde hep bu ‘Yüksek Öğrenim Aşısı’ yatmakta. Rahmetli babamın akademik hayatı başarılarla dolu. Benimki de onun başarılarından duyduğum gururlarla… İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra yorgun ve yıkık ülkeler yaralarını sararken babam, iki kez burs alarak Amerika Birleşik Devletleri’nde ve İngiltere’de hem araştırma yaptı hem de lisansüstü eğitimini yapma olanağını buldu.
HEM ÇALIŞTI HEM OKUDU
O yokluk günleri içinde ailesi ona destek olamadığı için hem çalışmak hem de okumak zorunda kaldı. Bizler doğunca sırtındaki yüke bizlere bakma külfeti de ekleniverdi. Amerika dönüşü Elazığ’da halen Doğu Anadolu’nun en büyük hastalık ve aşı araştırma laboratuarı olan Veteriner Kontrol ve Araştırma Enstitüsü’nü aynen Kurucu Rektörlüğünü yaptığı Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi gibi sıfırdan yarattı. Birkaç sene evvel Elazığ’a resmi bir ziyaret yaptığımda beni bu Enstitüye götürmüşlerdi. Girişte babamın bir resmi ve altında da bronz bir plaket üzerinde “Hakkı Atun 12.1.1953–4.9.1953” yazıyordu. Dakikalarca hareketsiz kalakaldım o resmin önünde. Orada bir tarih vardı ve kıraç bir arazi üzerinde Doğu Anadolu’nun en modern Enstitüsünü kurmayı başarmış kişiye aitti o resim. Bırakın Doğu Anadolu’daki tüm illeri, Suriye’den ve Irak’tan bile örnekler getirilip burada analiz ediliyor, aşılar üretiliyor orada. Şimdilerde Doğu’nun Pastör Laboratuvarı diyorlar o Enstitüye. Gururlandım, gözlerim doldu…1962-1969 yılları arasında Bağdat Üniversitesi Veteriner Fakültesi’ndeki akademik görevinden sonra Türkiye’ye geri dönüp, Hacettepe Tıp Fakültesi’ne öğretim üyesi olarak girişi ise bir başka hikaye. Hikayeden öte, bir başka gurur kaynağı aslında. Kılı kırk yaran, akademik başarıya çok özen gösteren, öğretim üyeliği için başvuruda bulunan her yüz kişiden sadece bir tanesini Hacettepe Tıp Fakültesinde Öğretim Üyesi olarak görev yapacak kalitede bulan kurucu Rektör Prof. Dr. İhsan Doğramacı, babamın özgeçmişini bile okumak gereğini duymadan hemen ve derhal başvurusunu kabul edecek ve patoloji bölümüne başkan yapacaktı. Gerekçesi ise çok yalındı. “Senin ünün, özgeçmişinden daha evvel geldi buraya…” Ertesi gün işbaşı yapmıştı babam.
1974 Mutlu Barış Harekatı’nda Mağusa kentinde beraberdik babamla. Biz surların üstünde o ise seferi hastanedeydi amcam (Eski Sağlık Bakanı) Dr. Ali Atun ve günümüz KKTC Cumhurbaşkanı Dr. Derviş Eroğlu ile. Barış Harekatı sonrası Türkiye’ye geri dönerken arabası Rumların attıkları mermilerden ve havanlardan yazlık hale dönüşmüştü. Arabasının tüm camları kırık ve kaportası da delik deşikti. Ankara’ya dönüşteki ilk işi artık ‘Türk Kıbrıs” olan vatanı için ne yapabilirim’i düşünmek oldu. Ve buldu da. Eylül 1975 tarihinde “Kıbrıs’ta en akılcı sanayi üniversite kurmak olacaktır” fikri ile dönemin Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a ve T.C. Başbakan Yardımcısı Turan Feyzioğlu’na birer mektup yazdı ve onları hem bir akademisyen hem de “Kıbrıs Türk Kültür Derneği” Sekreteri olarak ikna ziyaretlerine başladı. Sonunda başardı. Alınan karar, günümüz Doğu Akdeniz Üniversitesinin temelini oluşturan “Yüksek Teknoloji Enstitüsü’nün kuruluş çalışmalarının başlatılması oldu. Bu nedenle kendisine “KKTC’nin üniversiteler ülkesi olmasının fikir babası” diyorlar. Nasıl gurur duymam ki babamla. KKTC kendine aşık bir evladını kaybetti 3 yıl önce.
Allah Rahmet eylesin. Yattığın yer nur, mekanın cennet olsun. Rahat uyu baba. Neredeyse yüz yıl evvel yaptığın aşı tuttu.
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce