DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

143 okunma

Körle yatanlar

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Artık hepimize bir vazife düşüyor. Ya bu adada yaşamak, insan olarak muamele görmek için birleşmek veyahut da yarınımıza elveda diyerek bir birimizle çekişmek. Bunu da seçecek olan yine bizleriz”.

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Kıbrıs uyuşmazlığının çözüm arayışlarının yoğunlaştığı günlerden geçiyoruz. Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını güvence altına alabilmek için emperyalist ülkelerin önerileri yoğunluğun nedeni olsa gerek. Birleşik Amerika Devletleri Kongresi Araştırma Merkezi’nin 05 Ocak 2011 günlü raporunda adanın kalıcı olarak bölünme tehlikesi ile karşı karşıya olduğuna vurgu yapılıyor. Vincent Morelli’nin, “Kıbrıs, Yeniden Birleşme Zor Görünüyor” başlıklı raporda, adada yürütülmekte olan görüşmelerin çözüme ulaşamamış olmasının önümüzdeki dönemde bu hedefi zora soktuğu kaydediliyor. “Bu durumun bazı gözlemcileri kalıcı bölünmeye gitmenin iki taraf için de daha az yıkıcı bir sonuç olup olmayacağı gibi sorulara ittiği”nin altı çiziliyor. Dışarıdan kendi çıkarlarını korumak için kirli burunlarını Kıbrıs uyuşmazlığına sokanların, son dönemde sıklıkla adaya gittikleri biliniyor. Kısa veya uzun süreli kalanların ortak hedefinin Türkiye Cumhuriyeti olduğu yadsınamaz. Ermenistan’ın en önde gideni mendil büyüklüğündeki ülkeye vardığında içindeki kinini döküyordu. Bu Bay, “Türkiye, geçmişi ile barışmadan ve komşularıyla yapıcı ilişkileri geliştirmeden AB’ne üye olamaz” diyordu. Ziyaretine gittiği kişi de ondan aşağı kalmamak için Yukarı Karabağ sorununda Ermenistan’ı desteklediklerini söylüyordu.

KİN KUSMAYA DEVAM

Kıbrıs’tan hızını alamadan gittiği Yunanistan’da da kinini kusmaya devam ediyordu. 81 yaşındaki Yunanistan Cumhurbaşkanı da Türklerin hem Doğu Karadenizli Rumları hem de Ermenileri kıyıma uğrattığına vurgu yapıyordu. Bu açıklamalar, bozacı ile şıracının konuşmalarının ötesindedir. Sıfır sorun diyerek ortalık yere çıkanların da gelinen bu noktada biraz olsun düşünmeleri gerektiğini düşünüyoruz. Adada çözüme ilişkin çabalar sürdürülürken mendil büyüklüğündeki ülkenin yöneticileri de boş durmuyorlar. Akdeniz’de komşu olan ülkelerle “Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşması” imzalıyorlar. Bununla yetinmeyerek İsrail ile Atina yönetimleriyle de Rum ve Yahudi lobilerinin ortak çıkarlar için çalışması konusunda anlaşmaya vardıkları duyuruluyor. Önümüzdeki dönemde bu işbirliğinin kurumsallaşmasının hedeflendiği de kaydediliyordu. Bunlar yaşanırken Almanya’nın en önde gideni adanın güneyine uğrayıp bilinen beylik açıklamalarını yaptı. Bu ülkenin Rum kesimindeki işgüderi de boş durmuyordu. Türkiye’nin AB’ne katılım müzakerelerine ilişkin olarak, “bunun sadece AB’nin değil Türkiye’nin de meselesi olduğunu” söyledikten sonra mendil büyüklüğündeki ülkenin AB’ne katılımı için “elbette ki yanlış değildi” diye konuşuyordu. Adadaki çözümsüzlüğü körükleyenlerin başında Almanya mı geliyor diye sormadan edemiyoruz. Münhasır Ekonomik Bölge Anlaşmalarının sonuncusunun İsrail ile yapıldığı biliniyor. Bu yönde yapılan bütün anlaşmaların 1959 – 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmalarına aykırı olduğu herkesçe bilinmektedir. Bu aykırılığa karşı, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhuriyet Meclisi 27 Aralık 2010 günü kınama kararı alarak onurlu bir duruşu ortalık yere koyuyordu.

106/03/2010 sayılı kararda, “Kıbrıs Rum Yönetimi ile İsrail arasında 17 Aralık 2010 tarihinde Doğu Akdeniz’de Münhasır Ekonomik Bölge sınırlarını belirleyen bir anlaşma imzalanmıştır. Bu bölgede doğalgaz ve petrol çıkarılması için Kıbrıs Rum Yönetiminin Kıbrıs adına tek taraflı yaptığı bu anlaşma, Kıbrıs’ta bir çözüme henüz varılmadığı gerçeğinden hareketle, sadece Kıbrıs Rum halkının çıkarlarını gözetmekte ve Kıbrıs Türk halkının temel hak ve çıkarlarını yok sayarak gerçekleştirildiği için hukuken ve siyaseten geçersiz sayılmaktadır.

… Doğu Akdeniz’de Rum tarafının yaptığı tüm girişimler politik yeni ve çok yönlü gerilimler yaratmakta ve bu da bölge için önemli potansiyel tehlikeler arzetmektedir. Kıbrıs Rum Yönetiminin bu ve benzeri adımlarını kınıyor ve kabul edilemez buluyor” vurgusu yapılıyor.

Cumhuriyet Meclisi’nde alınan bu kararı desteklediğimizin bilinmesini istiyoruz. Bütün siyasetçilerimizi bu onurlu duruşları nedeniyle de kutluyoruz. Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmalarına imza atmış olan garantör ülkelerden de mendil büyüklüğündeki ülkeyi, uluslararası hukuka saygı gösterme konusunda uyarmalarını hatta bu tür girişimlerini engellemelerini istiyor ve bekliyoruz. Hukuka bağlı olduklarını söyleyenlerin bu tür hukuksuzluklara karşı en azından bundan sonra izin vermemeleri gerekiyor mu ne?

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP