İsmail Yiğit, geleneksel Türk Çinileri üzerine eser veren, günümüzün büyük çini sanatçılarındandır. Eserlerindeki motiflerin farklılığı, kendine özgü hammadde reçetesi ve sanatıyla hayatını bütünleştirmesi onu diğer Çini ustalarından ayıran en önemli özellikleridir.
Gazeteniz Balkan Günlüğü okurları için birbirinden güzel konulara değindik ve birbirinden güzel insanlarla hem iş hayatlarını hem de yaşantılarını kaleme aldım. Kütahya’da çeşitli kamu kuruluşlarında ve özel sektörde çalışan Kütahya’nın kalkınması için canla başla çalışan değerli insanlara, Belediye Başkanımız Mustafa İça beyefendiye, TKDK İl Koordinatörü İhsan Kaymak beyefendiye, Laleli Cami imamı Talha Kalkan beyefendiye, Kütahya’nın gururu, yetiştirdiği başarılı iş adamı ve çini sanatçısı İsmail Yiğit beyefendiye sonsuz şükranlarımı sunarım. Ve değerli dostum, foto muhabiri Ahmet Emre Özevren’e, Yaylıoğlu ailesine ve Balkan Günlüğü Gazetesi çalışanlarına huzurunuzda çok teşekkür ederim. Gönül dostu, sanatçı İsmail Yiğit ile Balkan Günlüğü okurları için söyleşi gerçekleştirdik.
TÜRK ÇİNİLERİ’NE HAYAT VERDİ
İsmail Yiğit, geleneksel Türk Çinileri üzerine eser veren, günümüzün büyük çini sanatçılarındandır. Eserlerindeki motiflerin farklılığı, kendine özgü hammadde reçetesi ve sanatıyla hayatını bütünleştirmesi onu diğer Çini ustalarından ayıran en önemli özellikleridir. 1963 yılında Kütahya’da doğan İsmail Yiğit, Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik Bölümü’nden mezun olmuştur. Mezun olduktan sonra 16. Yüzyıl Çini sanatı ve çeşitli koleksiyonlar üzerine yaptığı araştırmaların yanı sıra, İstanbul, Edirne, Bursa gibi şehirlerdeki mimari yapılardaki çinilerle ilgili çalışmalar da yapmıştır. İsmail Yiğit, 1990 yılında, mezun olduğu üniversiteye ithafen “Marmara Çini” adını verdiği atölyesini kurmuştur.Çiniye ve Çini Sanatına yönelik hizmet verdiği atölyesinde öğrenciler ve çalışanlarının mesleki eğitimine de ağırlık veren sanatçı, Kütahya Dumlupınar Üniversitesi’nde vermekte olduğu derslerle de geleneksel çini sanatının gelecek nesillere aktarılmasında önemli bir misyon üstlenmektedir. İsmail Yiğit, yurtiçinde ve yurtdışında 1994 yılından beri pek çok sergi düzenlenmiş, sergilerinin yanı sıra pek çok önemli yapının çini restorasyonuna imzasını atmıştır. Günümüzde yüzlerce esere ve mimari yapılardaki dekoratif süslemelere imzasını atan İsmail Yiğit, gerek Kütahya’daki atölyesinde yaptığı çalışmalarla gerekse ulusal ve uluslararası çapta düzenlediği sergilerle adından sıkça söz ettirmektedir. O, artık Çini’nin markasıdır…
TEKRAR DÜNYAYA GELSEM GENE BU MESLEĞİ YAPARDIM
İsmail Yiğit’i bize nasıl anlatırsınız?
Kütahya’nın Altıntaş ilçesinde doğdum. İlkokul 3. Sınıfa kadar Altıntaş’ta okudum. Liseye kadar eğitimime Kütahya’da devam ettim. Liseyi İmam Hatip Lisesinde okudum. Üniversiteyi de Marmara Üniversitesinde okudum. Babam torna tasfiyeciydi. Babam Erdoğmuşların sahibi Ziya Erdoğmuşların çırağı idi. Dolayısı ile bende O’nun çırağı olmuş oldum. Çok da varlıklı bir ailemiz yoktu. Babam bu meslekten değildi. Ama ben bu mesleği çok seviyordum. Güzel sanatlara gittim. Orada çiniyi ve seramiği öğrendim. Demek ki toprağa karşı bir ilgim varmış. Tekrar dünyaya gelsem gene bu mesleği yapardım. Çünkü toprağın kerametine herkes gibi bende inanıyorum.
LONDRADA Kİ SERGİDE BİRİNCİ OLDUM
2010 yılında Londra da 46 ülkenin katıldığı Nur sergisi düzenlendi. Bende o sergiye katıldım. 3 ay sonra sergide birinci olduğumu söylediler. Bende Peygamber efendimizden, Hz. Davut aleyhi selamdan ve nur suresinden bahsettim. “Bütün dinlerde nur var mıdır?” bu konuya açıklık getirdim. Bu anlattıklarımdan dolayı çok etkilenmişler. Az önce bahsettiğim 4 şey olmazsa çinide olmaz. Ve çininin de insan gibi çehresi vardır. Bu insanla toprak arasındaki ilişkiden ibarettir. Sonra, Hz. Âdem efendimize nasıl ruhundan üflediyse aynı şekilde sizde çiniye, toprağa bir şeylerden üflüyorsunuz. Toprağa mutlaka bir şeyler veriyorsunuz.
KÜTAHYA’DA ÇİNİCİLİK HALK SANATI HALİNE GELMİŞTİR
İstanbul, Bursa, Edirne çinileri üzerine çalışmalar yaptınız. Kütahya çinileri ile diğer illerin çinileri arasında fark var mı?
İznik çinisi ile Kütahya çinisi genelde kıyaslanır. Ama İznik çinisinin kökeni İstanbul’dur. İstanbul’da ki saraydır. İznik çinisi demezler, daha çok İznik desenleri Kütahya desenleri derler ve böyle kıyaslanır. Hâlbuki hepsi saray desenleridir. Hepsi sarayda çizilir onların. Sarayda çizilen desenler İznik’e sipariş edilirken beraberinde İznik’e gider. İznik’te ki atölyelerde desenler tabaklara, vazolara uygulanır. Aynı şekilde Kütahya’ya da gelir. Lakin İznik saraya Kütahya’dan daha yakın olduğu için siparişlerin çoğu İznik’ten saraya gitmiştir. O dönemlerde Kütahya’da da, İznik’te de çinicilik vardı. Bundan dolayı desenlerin gruplandırılması yanlıştır. 17. Yüzyılda Osmanlı’nın gerilemesi ile İznik’te çinicilik gerilemiş, Kütahya’da çinicilik halk sanatı haline geldiği için herkes o işi yapmaya başlamış. O desenler taklit edilmiş. Sonrasında da bindallı dediğimiz o yöresel motifler nakşedilmeye başlanmış.
TARİHİ DOĞRULARI KONUŞMAK GEREKİRSE
Tarihi doğruları konuşmak gerekirse, 1860lar da bizim gençlerimiz askere giderken gayrimüslim ve daha çok Rumlar askerlik yapmadıkları için sanatla iştigal olmuşlar. 1865’te Mücellit Hilmi Efendi İstanbul’dan Kütahya’ya sürgün gelmiş, bu işe merak sarmış, atölye oluşturmuş ve Hafız Mehmet Efendiyi çırak olarak yetiştirmiş. 1880lerden sonra Müslümanlarda bu işi yapmaya başlamış. Mücellit Hilmi Efendi 30 yıllık sürgün hayatı bitince Kütahya’dan İstanbul’a geri dönmüş. Varını yoğunu Hafız Mehmet Efendi’ye vermiş. O da değişik insanlarla ortaklıklar yaparak Kütahya çinisine değişik katkılarda bulunmuş. Eskiden doğaya yönelik tasarımlar yapılırken O da Kütahya kumaş desenleri üzerine farklı çalışmalarda bulunmuş.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceVeri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.