DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

122 okunma

Kuzey Irak’a Türkçe Bakış

ABONE OL
01/02/2013 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Türk tarihinin muazzam büyüklüğü ve coğrafi olarak genişliği tarih bilimince malumdur. Ancak Türkiye tarihi anlatılırken anayurt kelimesinin içini sadece Orta Asya olarak doldurmak tarih anlatımımızın büyük bir eksikliğidir. Son günlerde kendisine siyasi temelli yurt yaratma çabası içinde olan bazı gruplar, tarih anlatımının maalesef bize göre detay boyutunda kalan bu kesiminden nemalanmaya çalışmaktadırlar. Geçmişte Mezopotamya, yakın geçmişte Irak ve maalesef şu an ise Kuzey Irak Kürt bölgesi olarak isimlendirilen arazilerde,  bilimden ve tarihten bi haber, sırf siyasi kaygılarla yeni bir tarih ve dil coğrafyası yaratılmak istenmektedir. Mezopotamya’nın Türklüğü Selçuklu’dan çok önceye yani İskit (Saka) toplumuna dayanmaktadır. Kuzeyde Azak kıyılarından, güneyde Anadolu, Hazar, Irak ve Suriye, batıda ise Karpatlar’a ve Romanya’ya kadar uzanan bölgede Türk dil, kültür ve etnisitesini aramamızın başlangıç noktası şüphesiz İskit Türkleri’dir. Mezopotamya uygarlığının tüm dünyaca temeli kabul edilen Sümerlerin, yüzlerce Türk kelimesiyle olan bağı ve göç merkezlerinin Orta Asya olmasının muhtemel olduğu, bölgeyi Türklükten koparmaya çalışan akıl yoksunları tarafından açıklanamamaktadır. Ülkemiz de ne amaçlı yaygınlaştığı gayet açık olan Med tarihinin ve kullandıkları dil olan Manna dilinin, Ata, Kaya, Atilla, Targit, Han gibi kelimelerinin hangi dille benzediğini söylemek gerekmektedir. Yine  yapay tarih uzmanlarını çok şaşırtacak şu bilgiyi de hatırlatmak gerekir; Orhon yazıtlarında Orta Asya’nın Türk Budunlarından birinin ismi olarak Kürt kelimesi geçmektedir. O bölgenin daha sonraki  Emevi, Abbasi (Samarra Şehri) dönemlerin de, yoğun Türk atlılarıyla doldurulması ve önemli Türk komutan ve valilerince yönetilmesi de mutlaka başta Barzani olmak üzere çoğu siyasetçiyi hayal kırıklığına uğratacaktır. Hepimizin mutlaka daha çok bildiği Büyük Selçuklu, Irak Selçukluları, Musul Atabeyi, Akkoyunlular, Karakoyunlular ve Osmanlı döneminin Türklükle olan bağını tekrarlayarak bazılarının canını sıkmaya gerek yok diye düşünüyorum. Bölgenin nüfus yapısı üzerinde Chaliand Gerard ve Bratvold gibi Kürt bilimcilerin verdikleri rakamlar ve oranlar şehirlere göre dağıtıldığında bile, oldukça akıl dışı ve bölgedeki Türk ve diğer etnik grupları yok sayıp tamamen siyasi temelli oluşturulduğu görülecektir.

 

BİLİNMEYE VE SAVUNMAYA MUHTAÇ TÜRKLER

 

Bölgede yoğun olarak, Musul’da, Kerkük’te, Süleymaniye ve Erbil’de yaşayan ve maalesef peşmergelerin namlularının insafında yaşam mücadelesi veren Türkler bilinmeye ve savunulmaya muhtaçtırlar. Tamamen suni bir devlet olarak İngilizlerin Orta Doğu’daki sömürge amacına hizmet için kurulan ve tarihsel hiçbir geçmişi olmayan Irak, bölgedeki Türkleri büyük bir Araplaştırma politikasına maruz bırakmıştır. 1959’dan sonra yoğunlaşan Araplaştırma politikası I. Körfez Savaşı’ndan sonra Kürtleştirme politikasına dönmüş ve maalesef II. Körfez Savaşı’ndan sonrada tekrar suni bir Kürt özerk bölgesi oluşturulmuştur. Bölge Türkleri için kullanılan Türkmen ifadesi bile Türkiye ile olan bağlarını azaltmak amaçlı bir politikadır. 1950’lere kadar “Türkler” diye geçen tabir, BAAS Partisince Türkmen’e çevrilmiştir. Güzel ülkemizde, eline silah alarak polis, asker, öğretmen, mühendis vurmayan her Türk, Kürt, Arap, Çerkes ya da herhangi bir insanın, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakan, Vekil, Hakim, Avukat ve hayatın her alanında var olduğunu gurur duyarak biliyoruz. Aksini yapan ya da niyetine girenlerin, kısa süreli, herhangi bir komşumuz da yaşamasını önermekten başka çaremiz kalmamaktadır. Devletimizin Musul ve Kerkük konusunda atacağı ilk adım, maalesef 1926 da yapamadığımız ancak Kıbrıs ve Bulgaristan Türkleri için başardığımız, kültürel hakların korunması ve garantörlüğünün alınması olmalıdır. Hatta eğer mutlaka bir referandum yapılacaksa Musul, Kerkük, Süleymaniye, Erbil gibi şehirlerin birkaç yıl önce peşmergeler tarafından zorla değiştirildiği nüfus yapısı eski haline getirilmeli ve o haliyle Türkiye’ye katılımı oylanmalıdır. İhanetin açıkça dillendirildiği günümüz de bu tarz  girişimler ve çabalar, mutlaka daha fazla akılcı bulunacaktır.

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP