“Kıbrıs Türk’ünün seciyesinden ve milliyetinden kaybettiğini söyleyenler hata ediyorlar. Bunu bütün Kıbrıslılarla reddederim. Biz milletimizi ve vatanımızı severiz, vatanperveriz, Türk’üz. Hepimizin gayesi aziz Anavatanın terakki ve tealisi (ilerlemesi ve yükselmesi) için hazırlanmaktır”
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Yazın bir türlü gelmek istemediği Haziran ayına ulaşmış bulunuyoruz. Meteorolojik koşullar da siyasetin iklimini de ne yazık ki etkiliyor. Alanlarda birbirlerinin gözlerini adeta oyarcasına konuşan siyasetçilerin bu türden söylemlerini onaylamak olanaksızdır. İç ve dış politik gelişmelerin Haziran ayında ivme kazanacağını da kaydetmek durumundayız. Seçimlerin yanı sıra Kıbrıs’ta görev yapmakta olan BM Barış Gücü’nün de geleceği önümüzdeki günlerde oylanacaktır. Bu güne değin yaptığı uygulamaları ile sürekli gündemde kalan bu gücün görev süresinin uzatılamayacağı görüşü ağır basmaktadır. Buna karşın BM Genel Sekreteri Güvenlik Konseyi’ne sunduğu raporunda sürenin uzatılmasını istemektedir. Dünyayı uzun süredir uğraştıran Kıbrıs uyuşmazlığının çözümsüzlüğünü koruyor olması bu gücün gereksizliğinin de göstergesidir. Kıbrıs Rumları’nın 1959 – 60 anlaşmaları ile kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortalık yerden kaldırılması için yaptıkları biliniyor. Bu gücün görevi bir anlamda bozulan düzeni yeniden kurmaktı. Aradan geçen zaman sürecinde görevini gereği gibi yapmadığı veya yapamadığı BM Güvenlik Konseyi’ne sunulan raporlarda bile yer alıyordu. BM Barış Gücü’nün adadan çekilmesi sonrasındaki olası gelişmelerin masaya yatırılarak izlenecek yöntemin belirlenmesi gerekiyor.
TARTIŞMALAR BUZLUĞA KALDIRILSIN
BM’ in adadaki görüşme sürecini hızlandırma çalışmalarını sürdürdüğü günlerden geçtiğimiz de belirtmek durumundayız. Dış politikadaki başarının ülkemizin onuru oluğunu da kaydetmek istiyoruz. Bu nedenle siyasetçiler arasında var olan sürtüşme ve tartışmaların, dolabı olan buzluğa kaldırılsın diyoruz. “Hızlandırma İstiyorlar” başlıklı haberinde Filelefteros gazetesi, Rum kesiminde yapılan ve Türkiye’de yapılacak olan seçimlere karşın sürecin devam ettiği belirtiyor. BM’deki Rum Yönetimi temsilcisi Nikos Emiliyu’nun BM Genel Sekreter yardımcısı Lynn Pascoe ile yaptığı görüşmeye de geniş yer ayırıyor. Bay Emiliyu, Rum hükümetinin, “Türk tarafının ifade ettiği görüşlerini yapıcı olarak niteleyemeyeceklerini ve Kıbrıs sorunun üzerinde hemfikir olunmuş zeminiyle aynı hizada olmadıkları, bunun da özlü ilerleme yaşanmasına dair olanakları kısıtladığına” dair endişelerini dile getirdiğini yazıyor.
BM gözetiminde 07 Temmuz’da Cenevre’de yapılacak olan üçlü görüşmede, taraflara kendi planını dayatmayacağını, buna karşın liderlerin oraya kendi planlarıyla gitmeleri yönünde teşvik edecekleri de gazetenin haberinde yer alıyor. Bu yaklaşımı son derece tehlikeli bir tuzak olarak görüyoruz. Tarafların konumunun kemikleştiği noktada bulunuyoruz. BM’ in çözemediği Kıbrıs uyuşmazlığını Rumlar, AB’nin gündemine taşıyacaktır. AB, Yunanistan hükümetine ekonomik açmazı aşabilmeleri için “kırk katır mı, kırk satır mı?” yaklaşımında ısrarlı davranıyor. Uluslararası Para Fonu da benzer yaklaşımı ortalık yere koyuyor. Yunanistan’a yapılacak olan ek yardımın Haziran ayının sonunu bulacağı söylenirken hükümet, “Drahmi”ye döneriz kozunu kullanmaya çalışıyor. Mendil büyüklüğündeki ülkedeki bankaların, Yunanistan’daki olası bir krizden etkilenmeye elverişli bir durumda olduğuna dikkat çekiliyor. Bu nedenle Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşu Fitch, bu ülkenin “AA – ” olan yabancı yerel para cinsinden uzun vadeli notunu üç kademe birden düşürerek “A – ” ye çekti. Bununla yetinmeyerek uzun vadeli kredi not görünümünü ise ‘negatif’ olarak belirledi. Bütün bunlar yaşanırken mendil büyüklüğündeki ülkenin başı ile Piskoposların önde gideni Bay Hırisostomos arasındaki, “Kıbrıs sorununun yeniden milli çizgiye oturtulması gerektiği” tartışması öne çıkarılıyor. Avustralya’nın Sidney kentinde düzenlediği basın toplantısında Bay Hristofyas, “Başpiskopos hazretlerinin Kıbrıs sorununda tutum belirleme ve görüş belirtmek hakkı vardır. Ancak siyasete karışması ve yaptığı eleştirileri ile Kıbrıs Rum tarafının itibarını ve ona duyulan güveni azaltıyor” diyordu. Akel Genel Sekreteri Andros Kipriyanu ise piskoposların önde gidenini komploculukla suçluyor. Bu söylemlerle AB dönem başkanlığı döneminde milli dava diye tanımladıkları adanın Yunanistan’a bağlanması sürecini canlı tutmak istiyorlar mı ne…
Sevgi ile kalınız…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce