DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

193 okunma

Lozan’dan AB müktesebatına…

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Batı Trakya Türk azınlığının sorunlarının, Türkiye medyasında ele alınmasına doğrusu pek alışık değiliz. Bu konuda hassas olan bazı meslektaşlarımın hakkını yemek istemem. Ama çoğunluk bu konuları ya yeterince bilmiyor ya da “o ya da bu nedenden dolayı” kayda değer bulmuyor.
Ancak son günlerde, Türk devletinin zirvesinden gelen açıklamalar, Batı Trakya Türk azınlığı konusunun da Türk medyasında yer almasına neden oldu.
Çıkış noktası, Heybeliada Ruhban Okulu’ydu. Gerek Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, gerekse Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, bu konuda Türk gazetecilerin sorularını yanıtlarken (Türkiye’de, azınlık sorunlarına sahip çıkan çok sayıda gazeteci var; darısı Yunan basınına!), Batı Trakya Türk azınlığı ve bu azınlığın çözüm bekleyen sorunlarına parmak bastılar.
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de belirttiği gibi “temel hak ve hürriyetlerde mütekabiliyet meselesine bakmak doğru değil.” Ama unutmamak gerek ki, bu da “diplomasinin bir realitesi”. Bunu bizzat yaşarken, bu gerçeği inkar etmek mümkün değil tabii ki…
Ve yine, bana göre önemli bir nokta… “Batı Trakya’daki Müslümanlar Yunan vatandaşıdır ve bu konuyu kimseyle görüşmeyiz” diyen Yunanistan’a karşı, “Heybeliada Ruhban Okulu konusunu yurt içinde ve konuyla ilintisi olan komşularla konuşuyoruz” diyen bir söylem var.
Türk devletinin zirvesinden gelen açıklamaların konuşulduğu bir sırada ise, gündeme Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nin bir raporu ve karar tasarısı geldi. Basında yer alan haberlere göre, sözkonusu rapor ve karar tasarısında Atina ve Ankara’ya “Lozan’ı aşın” çağrısı yapılıyor ve her iki ülkenin de azınlıklara mensup vatandaşlarına Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi normlarına göre muamelede bulunmaları isteniyor.
“Trakya’daki azınlık konusunu kimseyle konuşmam” diyen Atina’nın belki de bu çağrı hoşuna gidebilir.
Ancak, Batı Trakya Türkleri’nin Lozan’dan vazgeçmeleri mümkün değil. Nitekim, uluslararası Lozan Antlaşması, Batı Trakya Türkleri’nin çoğunluğu tarafından, deyim yerindeyse bir anayasa olarak kabul ediliyor.
87 yıl önce imzalanmış olmasına rağmen, eğitim, din, anadilin kullanımı gibi birçok konuda azınlıklara özerklik tanıyor, onlara “pozitif haklar” sağlıyor.
“Peki, Lozan bu hakları tanıyor da ne oluyor? Azınlığa bu haklar veriliyor mu? Onları Avrupa müktesebatı koruyor” diyenlere de bir çift sözüm olacak.
Yunanistan 1981 yılından bu yana AB’ye üye. Batı Trakya’daki “Türk” ifadesini taşıyan azınlık derneklerinin mahkeme kararıyla kapatılması, sebep gösterilmeksizin Batı Trakyalı Türklerin vatandaşlıktan çıkarılması, insanların gösteri yapma haklarının şiddet kullanılarak bastırılması, 1990 yılında Gümülcine’de yaşanan çirkin saldırılar v.s. hepsi bu döneme rastlıyor.
27 Mart 2008’de AİHM’nin Rodop İli Türk Kadınları Kültür Derneği ve İskeçe Türk Birliği için aldığı kararlar var. Peki, AB bu kararların uygulanmasını sağlayabiliyor mu?
AB müktesebatı tabii ki önemli. Tabii ki hak arama çabalarımız içerisinde bu müktesebattan faydalanacağız. Ama Batı Trakya Türkleri’ni Lozan’ın dışında düşünmek mümkün değil.
“Lozan eskidi… Batı Trakya Türkleri’nin haklarını zaten AB müktesebatı koruyor” diyenlerin, iddialarının pratikte nasıl uygulandığına bakmaları gerekiyor.
Çünkü lafla peynir gemisi yürümüyor…

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP