Yazımın yayınlandığı bugün, Erdoğan – Biden Brüksel de NATO toplantısı içerisinde ilk defa görüşecek. Bu toplantının sonucunu daha sonra yazacağım. Asıl izlenmesi gereken görüşme ise 16 Haziran da Rusya Başkanı Putin ile Biden görüşmesinden neler çıkacak?
Yazımın konusuna döneceğim. Medya dediğimizde ilk aklımıza gelen görüntülü, görsel medya, yani yeni medya “görsel geçinse” de ne fayda eder. Haber “yazılmadığı” sürece, “mütevatirin” yani kitlelerden kitlelere sözel naklin kaynağı olmadığı müddetçe ses getirmiyor. Yazılı olan “haber” tedavüle giriyor. Saklanabiliyor…
İlla ki yazılı basın okumak alışkanlığımız var. Oku, yorumla ve sakla. İster kil tabletinde yazsın, ister teksir kâğıdı ile matbu olsun dilerse de bir internet sitesinde sosyal medya yoluyla yayılsın, velev ki bir akıllı robot size okusun. Fark etmez: “Yazılmış” olsun. Tepkiyi de etkiyi de oradan alıyor…
Tüm dünyada böyle; Televizyon programları ya da pandemi döneminin “kalıcı” olacak modası olarak canlı yayınların gücü, onu o sırada ya da daha sonra yeniden paylaşıldıkça üşenmeden ‘oturup’ izleyenlerin sayısı kadar. Bunun ‘etki katsayısı’ da o kadar…
Ayrıca yazılmayan bir şey “arama, tarama”, “otomatik kayda girme” ya da “alarm verme”, “bilgilendirme – raporlama” gibi konuyu asıl yayan kritik virajlarda da var olan bir şey değil…
Bir meselenin, mesela ekonomik protokollere ilişkin haberleri, yorumları bunun “taramasını” bu konuda konuşanların videoları üzerinden yapamayacağınız gibi bu bilgiye erişemezsiniz. Onun için illa da yazılı basından vaz geçmemek gerekir!
Bu büyük bir çıkmaz içinde bu şimdilik. Özel bir ajans tutmanız lazım: Ajans Press gibi… Konuştuklarınız eğer “yazılırsa” işin resmi değişir ama en alttan en üste çıkıverirsiniz. Canlı ya da interaktif yayınlar, yazılı olarak çözüldüğünde ancak girdiği tedavülde etki bırakıyor. Şimdilik kimse fark etmiyor ama yeni medya döneminde yorumsuz her haber de “artık daha da hızlı” çöp olmaya mahkûmdur.
Üstelik yeni medya demek zaten “haber yapmak” değil maalesef ‘oluğa malzeme taşımaktır’…
Ama “bilgi yorumlanmadıkça”, bir perspektif katılmadıkça artık hiç ilgi çekmeyecek bir noktaya gelecek. Tabiatı gereği “yazılı” olan her şey, bir pencereden baktığı için ontolojik olarak “yorumlu” olsa da piyasada haber çok, ama yorum yok…
En çok okunmuş haberlerin çoğu kez “yorumlanmış metinler” olduğu ortadadır. Haberde de “yorum”, habersiz de “yorum” her şeyin üstündedir. Üstelik insanlar yazılanı “yorumlamasa” görsel medyada yayınlananı, işi gücü bırakıp nereden bağlanacak. Yorum yapma şansı olamaz. Yazılı basından okuduğuna yorum yapma şansı daha çok ortadır…
Gündüz vakti, insanlar işlerini güçlerini bırakıp televizyon mu izleyecekti? TBMM programlarında milletvekillerinin hakaretleri, birbirlerine saldırıp ring alanına çevirmeleri yeni yetişen gençleri ne kadar etkilediğini biliyor musunuz? Çocukların ve gençlerin izlememesi için kanalları değiştiriyorlar. Kaç kişi izliyor bu yayınlarınızı? Meclis kürsüsünde yapılan tüm konuşmalar, birinin oturup “özünü” yazması gereklidir…
Yeni medya “görsel geçinse” de ne fayda, haber yazılmadığı sürece yazılı basın olmadığı sürece ses getirmiyor. Mütevatir olmuyor. Hiçbir haber videosu, o sırada “kusan” ya da “yumruk” atan biri yoksa viral olmamıştır. Yorumlanmadığı sürece de ne “kişilikli” ne de “kaliteli” görülmeyecek artık…
Yazılı basınımıza, Bölgesel Yerel Basınımıza sahip çıkalım gazetelerimizi alıp okuyalım…
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce