Tüm yeni başlayanların klasik bir esenlemesidir bu ‘Merhaba’.
Merhaba dostlar! Şu anda, kimdir bu, nereden düştü bu köşeye diye soran gözlerle okuyorsunuz satırlarımı. Evet, bu köşede size yabancı bir kalem, size yabancı bir yazar. Durun hemen yadırgamayın bu kalemi. Aslında iki ay kadar önce tanıştık sizlerle, gazetemizin 17 Temmuz tarihli sayısının altıncı sayfasında, sağ alt köşede ilk merhabamı ulaştırmıştım sizlere, anımsarsınız sanırım ‘Bayraklının Balkan yüzü’, olarak çıktım karşınıza. İşte o yüz, kalemi ile duygularını paylaşma fırsatı buldu sizlerle şimdi.
Bu fırsatı yaratanlara selam olsun diyerek, öncelikle.
Dostlar, bu ilk yazım, umarım devamı da gelecektir ara ara. Bilgilerimi, deneyimlerimi paylaşarak, eleştirilerinizi ve sorularınızı yanıtlamaya çalışarak sürecek birlikteliğimiz. Ancak bu ilk yazımda duygularımı paylaşmak istiyorum sizlerle.
Aslında bu yazı, bir öz eleştiri de olacak bir bakıma benim için. Makedonya’dan, bu güzel vatana göçmüş bir ailenin bireyi olarak, soy ağacıma bir özürle başlamam gerekiyor sanırım yazıma. Yabancılaşmanın her türlüsüne eleştirisel yaklaşmak gerekir bence. Bizler, yani göç edenlerin sayısız kuşakları, farklı uğraşlar içinde sürdürürken yaşamı, yabancılaşmışız atalarımıza istemeden, ta ki birileri bir gün, “Hiç mi merak etmezsiniz atalarınızın diyarını?” diyene dek.
İşte bu içten yakarış ile başladı benim de farkındalığım. Önce aklım karışmadı değil tabi birazcık. Ulusalcılığımız karışmış kanımıza bir defa, her nerden gelirsek gelelim, Türkiyeliyiz hepimiz. Ama gel gör ki bir dost, geçmişinizden bir mesaj iletmeye görsün, orda doğmasanız da, yaşamasanız da hatta o diyarları hiç mi hiç görmeseniz de, içiniz kıpır kıpır oluveriyor bir anda ve bir kez düştü mü yüreğinize bu kıvılcım, tutuşturuveriyor içinizde küllenmiş hasretlik duygularınızı.
İşte Dostlar, ata diyarı, baba diyarı, büyük dedem Hacı Hanif, İştip, İştip’in merkezindeki Koca Ali çeşmesi ve karşısındaki ev, ardından 30’lı yıllar ve İzmir’e göç. Benim ve köklerimin tarihi künyesi, baba tarafından. Ana tarafı ise Usturumca. O da ayrı bir öykü konusu tabi ki. Belki süreç içinde paylaşacağımız insan yaşamından kesitler. Büyük Usta Nazım’ın dediği üzere, “Memleketimden insan manzaraları”. Bir süredir tozlu raflarda kalmış, özür borçlu olduğum soy ağacım.
Dostlarım, bu ilk yazı, paylaşılan ilk, samimi duygular ile şekillendi, devamının geleceğine de inanıyorum. Ancak bundan sonrakiler, yukarıda değindiğim üzere, 25 yıllık yerel yöneticinin deneyimleri olacak ağırlıkla. Demokrasinin ilk basamağı olan yerel yönetimlerde, demokrasiyi özümseyip özümseyemediğimizi paylaşacağız birlikte. Ancak tüm yazılarımda ana tema, düşüncelerimin dürüst, şeffaf ve içtenliği olacak.
Görmediğim diyarları anlatamasam da, yaşadığım diyarda, sistemin aksaklıklarını yansıtmak, doğruları vurgulamak, başarıları paylaşmak, kısacası, nefes alıp verdiğimiz yerel mekanların, yerel yöneticilerinden biri olarak günah çıkarmak üzere, bu ilk merhabadan sonraki karşılaşmamıza kadar esen kalın diyorum size;
Sevgili dostlar.
Dr. Serpil ESLEK
Bayraklı Belediye Başkan yardımcısı
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce