Son günlerde basında ve sosyal medyada eğitimle ilgili en çok konuşulan konular arasında Milli Eğitim Bakanlığının kurduğu Milli Eğitim Akademileri gelmektedir. Gaziantep Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri öğretim üyesi Prof. Dr. Erdal Bay’a son günlerde sosyal medya da önemli gündem maddelerinden biri olan Milli Eğitim akademisi konusunda değerlendirme ve görüşlerini aktardı.
Milli Eğitim Bakanlığı; öğretmen adaylarının mesleki gelişimlerini en üst düzeye çıkarmak amacıyla Milli Eğitim Akademisini kurdu. Öğretmen adayları eğitim fakültesinden ve diğer fakültelerden mezun olduktan sonra KPSS sınavına girecek, başarılı olanlar akademiye alınacak ve dört dönem 550 saatlik bir eğitime alınacaklardır. Öğretmen adayları bu süreçte, eğitim teknolojileri, sınıf yönetimi, pedagojik formasyon, ölçme ve değerlendirme alanları ile ilgili eğitimler alacaklardır. Bu eğitim süreçlerinde yaklaşık 23 bin TL ödeme yapılacaktır. Başarılı olanlar öğretmen olan adaylar sözleşmeli olarak atanacak ve üç yıl sonra kadroya geçme hakkı kazanacaklardır.
Ülkemizde mevcut sistem içerisinde öğretmen olabilmek için iki yöntem bulunmaktadır. Birinci yöntemde öğrenciler YGS sınavı ile eğitim fakültesine giriş yapmakta ve 4 yıllık bir eğitim almaktadırlar. Bu eğitimden sonra KPSS sınavı için hazırlık başlamaktadır. KPSS sınavına hazırlık sürecinde bazı öğretmen adayları yeniden dershanelere gitmektedir. KPSS sınav ve sınav sonrası mülakat vb atanma süreci ortalama en az 2 yıl sürmektedir.
İkinci yöntemde ise farklı fakültelerden mezun olan öğrenciler mezun olduktan sonra (bazıları öğrenim görürken almaya başladılar) herhangi bir eğitim fakültesine “Pedagojik formasyon Sertifikası” almak için başvurmakta, başvuruda fakülte tarafından ilan edilen kontenjan, 80 sayılı çizelgede öğretmen olunabilen alan ve not ortalamaları dikkate alınmaktadır. Adaylar iki dönem ders aldıktan sonra “Sertifika” almakta ve KPSS sürecine başlamaktadırlar.
Bu yeni sistemde öğretmen adayı yeni bir süreç olarak Milli Eğitim Akademisine girmeye çalışacaklardır. Akademiye giriş yaptıktan sonra yaklaşık dört dönem burada eğitim alacaklardır. Bu şekilde en çok üretken oldukları dönemde; 4 yıl lisans, 1-2 yıl KPSS süreci ve tekrar dört dönem akademi eğitimi ile yaklaşık 5-7 yıl arası süreyi öğretmen olmak için kullanacaklardır. Bu yeni süreç vazgeçme maliyetleri açısından ciddi bir şekilde analiz edilmelidir. Gençlerimizin çok uzun bir süre bu şekilde hayatlarına başlangıçlarının ertelenmesinin önüne geçilmelidir.
Öğretmen adaylarının üretken yıllarını bu şekilde geçirmesi yerine, eğitim sürecinin daha kompakt hale getirilmesi ya da eş zamanlı öğretmen yetiştirme modellerinin geliştirilmesi önemlidir.
Öğretmen olmak için eğitim fakültelerinde 4 yıl öğrenim görülmektedir. Daha sonra KPSS sınav süreci başlamaktadır. Bu iki süreçten sonra derslerin benzerini yine gelip akademide alacaksanız denilmesi acaba Bakanlık eğitim fakültelerinde verilen eğitimlere ve KPSS sınavının geçerliliğine güvenmiyor mu sorusunu akla getirmektedir. Neticede eğitim fakülteleri YÖK çatısı altında olsa da Milli Eğitim Bakanlığına bağlıdır. KPSS sınavında adaylar alan bilgisi, genel kültür yetenek ve pedagojik alan ile ilgili sınava tabi tutulmaktadırlar. Tüm bu süreçlere rağmen birde akademide eğitim alacaksın demek dolaylı olarak “4 yıllık bir eğitim alabilirsin. Hazırlanarak KPSS sınavından genel kültür-yetenek, alan bilgisi ve formasyon konularından çıkan sorulara cevaplar vererek başarılı da olabilirsin. Bunlar güzel iyi hoş ama senin daha ileri bir eğitim alman gerekiyor. Çünkü ben bu süreçlerdeki eğitimi yeterli görmüyorum…” anlamına gelebilir.
Eğer gerçekten böyleyse bu durum tüm eğitim fakültelerini derinden yaralayacak bir durumdur.
Bu akademinin kurulması eğitim fakültelerinin yapısını ve işleyişini yeniden gözden geçirilmesini gerektirir. Dört yıl boyunca verdiğimiz eğitim eğer gerçekten yeterli görünmüyorsa bu durumun ciddi manada sorgulanması gerekir.
Biz gerçekten etkili bir eğitim vererek çağın gerektirdiği niteliklere sahip öğretmen adaylarını yetiştiremiyor muyuz? Mezunlarımız sudan çıkmış balık misali öğretmenlik mesleğini göreve başladıktan sonra mı öğreniyorlar? 4 yıllık süreç teorik ve yinelenen içeriklerle mi dolu? yoksa biz gerçekten etkili öğretmenler yetiştiriyoruz ama başka sebeplerden dolayı mı bakanlık böyle bir uygulamaya geçti? sorularının eğitim fakültesi akademisyenleri, yöneticileri ve diğer paydaşlar tarafından iyice sorgulanması gerekmektedir.
Tarihimize baktığımızda öğretmen yetiştiren kurumlara giriş standartlarının ve usullerinin olduğunu görürüz. Ama günümüzde eğitim fakültelerine girişte tek standart ÖSYM sınavından alınan puandır. Bir diğer sorun ise eğitim fakültelerinin çıktıları ile bakanlığın beklediği çıktıların aynı olmamasıdır. Üniversitelerde yetiştirdiğiniz bir mühendis organize sanayi de işe başladığında bir makine ya da cihazı kullanmayı ya da yenilikçi uygulamaları bilmezse başarılı olamaz. Bir öğretmen adayından beklenen çıktılar net olmalıdır. Mesleğe başladığında sahip olması gereken özellikler neyse bunlar eğitim süreçlerinde kazandırılmalıdır. Yine her mesleğin giriş standartları olması gerektiği gibi öğretmenlik mesleğine giriş standartları olmalıdır.
Bu akademinin bir diğer amacı, ülkemizin öğretmen yetiştirmede yıllardır en büyük sorunlarından biri olan pedagojik formasyon (bazılarına göre deformasyon) eğitimini ortadan kaldırmasıdır. Eğitim fakültesi dışında diğer fakülte ve bölümlerden mezun olan ve öğretmen olmak isteyen adayların belirli bir merkezde daha etkili eğitimler alması sürece katkı sağlayabilecektir.
Bakanlığın bu girişimi, birçok öğretmen adayını umutlandırmıştır. Yüzbinlerce atama bekleyen, PİKTES, ücretli öğretmenlik, usta öğretici gibi konumlarda bekleyen öğretmenlerimiz ve adaylarımız var. Karar vericilerimiz yeni bir milli eğitim hamlesiyle bekleyenlerin PİKTES öğretmenleri başta olmak üzere büyük çoğunluğunu istihdam etmeli ve bu sorunu ortadan kaldırmalıdır. Daha sonra istihdam edeceği kadar kişiyi bu sisteme almalıdır. Kalıcı bir istihdam politikası çok önemlidir. Aksi takdirde her yıl öğretmen olmak isteyen öğretmen adayı sayısı daha da artacak, ataması olmayan herkes umutlandıkları noktada gecikmişte olsa hayal kırıklığına uğrayacakladır.
Ülkemizde çok sayıda eğitim fakültesi var. Bazı fakültelerde çok az sayıda akademisyen bulunmaktadır. Gaziantep Üniversitesinin üç tane eğitim fakültesi bulunmaktadır. Tüm eğitim fakültelerinde aynı kalitede eğitim verilebildiğini söylemek mümkün değildir. Bu fakültelerin kümelenmesi gereklidir.
Yine üniversitelerin yapısı ile eğitim fakültelerinin yapısı aynı değildir. Bazı ülkede yabancı diller üniversitesi, turizm üniversiteleri kümelenmiş üniversiteler bulunmaktadır. Ülkemizde de Güzel sanatlar, Sağlık, Milli Savunma Üniversiteleri açılmıştır. Bunlara benzer yapıda Milli Eğitim Üniversitesi ya da Enstitüsü açılması öğretmen yetiştirme sorunumuza önemli çözüm getirecektir. Köy enstitüleri modelinde olduğu gibi belirli merkezlerde açılacak birimlerle, teori ve pratiğin harmanlandığı eğitim uygulamaları ile daha nitelikli öğretmen yetiştirilebilir.
Ülkemizin en önemli sorunlarından biri eğitim ve nitelikli insan yetiştirememe sorunudur. Savunmadan sonra en büyük bütçeyi ayırdığımız eğitim alanında iyi düşünülmeden, planlanmadan yapısal kararlar alınmamalıdır. Her yapısal karar bir neslin yok edilmesine neden olabilir. Eğitim sistemleri bir ülkenin dolaşım sistemi gibidir. Bu sistemin en önemli öğesi ise öğretmendir. İyi bir öğretmen yetiştiremezsek amaçlarımıza ulaşamayız. Bu nedenle öğretmen yetiştirme politikamız (varsa) yeniden ve katılımcı bir anlayışla gözden geçirilmesi gerekmektedir.
Sonuç olarak, bu tür adımlar eğitim kalitemizi artırmak için düşünülmüştür. Sorunlar, uygulamaya yönelik kafa karıştıran soruların netleştirilmesi ve ortak katılımla her sorun çözülebilir.
KÖŞE YAZARLARI
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
6 gün önceKÖŞE YAZARLARI
12 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
20 gün önceKÖŞE YAZARLARI
21 gün önce