Küreselleşen dünyada risk faktörünün bizim için değer arz eden maddi varlıklarımıza yönelik tehdidi, sigorta altına alınarak yedeklenmektedir. Bu girişim ruhen de bizi teminat altına alır ve çoğu kez bu rahatlıkla risk alma limitimizi yükseltiriz. Şahsi varlıklarımıza yönelik bu haklı korkumuz, milli değerlerimize yöneldiğinde ne derece artmaktadır ya da biz Türkler ‘ben’ olgusunu ‘biz’le değiştirdiğimiz de neleri sigorta altına alabiliriz. 300 milyonu aşan Türk nüfusu küresel saldırılara karşı ne derece uyanıktır. Şahsi gözlemlerimi resmi anket ciddiyetinde mutlaka sunamam ancak bir öğretmen olarak şunu çok rahat belirtebilirim ki; Türk çocuğu yüksek öğretimiyle birlikte 16 yıllık aralıksız eğitim hayatı sonunda, Türk dünyasına duyarlı ve memleket sorunlarını tahlil eden bir çizgiden hızla uzaklaşmaktadır.Sus konuşma..! Büyüklerin varken…! İlerde anlarsın gibi engellemelerin ileriki yaşlara ‘bananeci’ bir tezahürü müdür bilinmez ama daha acı olan Türk gençlerinin ruhen de bu isteği kaybetme noktasında olmasıdır.
AYDIN VE REALİST KÖŞELER
Aksi yönde bir uyanış ve girişim maalesef ülkemizde ki sözde aydın ve realist köşeler tarafından yol alamadan durdurulmuştur. Gençlerimizin milli konuda hissettikleri duygusallık ve utanma tepkisi de yanlarına kar kalmıştır. Ülkemizin sokulmak istendiği etnik ayrım, demokrasi ağzıyla derinleştirilirken sözüm ona bu boyumuzu aşan istek ve planlar kursağımızda kalmıştır. Çok genel ve bazılarınca rüya ciddiyetinde olan bu ‘Türk Birliği’ düşüncesi, 50 yıllık Avrupa realitesinden daha mı uzaktır. Demokrasi kültürü içerisinde hangi siyasi iktidar ve fikir hakim olursa olsun, önce devletimizin sonra Türk dünyasının yegane sigortası Türk Birliği projesidir. Hükümetler bu noktada broker göreviyle hizmet etmek zorundadır. Kendi duygu dünyanızı şöyle bir gezinin, önce kurtarılacaklar ile ilk sığınılacakları karşılaştırdığınızda cevabınız; bağımsızlık, milli değerler, demokrasi, din ve dil diye ilerliyor ise sorunun devamı, cevabını mutlaka, ‘Türk Dünyası’ olarak bulur. Türkiye’de yaşayan hemen herkes Avrupa’yı, Arap Dünyası’nı ya da Amerikalı dostlarımızı siyasi ve şahsi çıkarları yoksa güvenilir bir liman olarak görmezler. Toplumun genel yargısı budur. Amaç mutlaka dışta kalmak ve hayali düşmanlar yaratmak değildir ama olanlar karşısında susmak ve fikir üretmemek en hafif ifadeyle vicdanımıza hakarettir. Türk birliği düşüncesine alerjisi olan beyinlerin geleneksel çamuru olan etnik ayrım yapılıyor yaftası, Türk insanına ve tarihine olan cehaletlerinden kaynaklanmaktadır. Benzer birlik Arap ve Avrupa dünyası olduğunda ‘Güç’ olgusunu hissedenler, yıllardır maruz kaldıkları ezberini bozamayan eğitim sisteminin bir tezahürüdür. Dıştan gelen etkilerle tüm Türk dünyasında etnik sorunlar! oluşturularak (Türkiye’de Kürt sorunu, Azerbaycan’da Dağlık Karabağ, Kırgızistan’da Özbek-Kırgız çatışması..) binlerce yıllık birlik havamız bozulmak ve parçalanmak istenmektedir. Türk insanının tüm bunlara vereceği cevap; “Beşer bizi ayıramaz ölümden gayri” şeklinde olmalıdır. Aklı Avrupa’da kalbi Arap dünyasında atan hiçbir düzen bizi mutlu sona yaklaştırmaz. Türk birliği düşüncelerimizin rüya ötesine geçmesi temennisiyle…
Sevgiyle kalın…
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce