Geçen hafta, uluslararası gündemin en hararetli tartışma konusu Ukrayna idi. Ukrayna krizine çözüm bulmaya yönelik Alman-Fransız ortak diplomatik girişiminin ne sonuç vereceği diplomasi çevrelerince merakla bekleniyordu.
Minsk zirvesi, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünyanın paylaşıldığı Yalta Konferansı’ndan bu yana yapılan en uzun pazarlık oldu. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Ukrayna Devlet Başkanı Petro Poroşenko ve Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Ukrayna krizini görüşmek üzere bir araya geldiği zirveden 16 saat sonra karar çıktı. Hararetli tartışmaların yaşandığı dörtlü zirvede Poroşenko ile Putin arasında çıkan tartışma, Putin’in masadaki kurşun kalemi eliyle kırması gibi anlar nabzın ne derece arttığının bariz göstergesiydi. Tüm bu yaşananlara rağmen, yüreklere su serpen açıklama Putin’den geldi. Misk zirvesine katılan dört ülke liderinden basının karşısına ilk çıkan Putin, “En önemli konuda yine de anlaşmaya varabildik. Ukrayna’nın doğusunda 15 Şubat 00:00 itibarıyla ateşkes ilan edilecek. Ateşkes yanı sıra cephe hattında tarafların bulundurduğu ağır silahları geri çekilecek” dedi. Bu açıklama ile dünya rahat bir nefes aldı. Bu toplantı şimdiye kadar asker dâhil 5 bin 350 kişinin ölmesine, 12 bin kişinin yaralanmasına ve 1.2 milyon sivilin de evlerini terk etmesine neden olan iç savaşın akıbetini belirlediği gibi, Batı ile Rusya arasındaki ilişkilerin ve dolayısıyla küresel siyasetin nasıl bir yön alacağının da işaretini verecek.
KAVGANIN DOLAYLI TARAFLARI
Ukrayna krizinin bu kadar karmaşık ve çözümünün de o kadar zor olmasının nedeni malum: Bu, sadece farklı etnik kökenli, Batı veya Rus yanlısı Ukraynalıların bir iç kavgası değil. Bir yandan ABD başta olmak üzere Batı, diğer yandan da Rusya da dolaylı olarak kavganın içindeler. Aslında içeride çözümü zorlaştıran da dış güçlerin birbirine zıt çıkarları ve buna dayalı stratejileridir. Kırım konusunu unutturmayı başaran Putin, Ukrayna’da çatışmaların başladığı ilk günden beri görüşünü değiştirmedi. Sadece Ukrayna’da olanlardan değil, Rusya’nın karşı karşıya kaldığı ekonomik sorunlardan da Batı’yı, özelliklede ABD’yi sorumlu tutuyor. Petrol fiyatlarının düşüşü nedeniyle uğradığı 135 milyar dolarlık zararı, yaptırımların finansal etkilerini, Batılı ülkelerin “örtülü operasyonu” olarak gördüğünü saklamıyor. Çoğu zaman da hikâyenin başlangıcını Soğuk Savaş’ın bittiği 1990’lara kadar götürüyor. Hal böyle olunca Ukrayna krizi iki blok arasında Soğuk Savaş’ı anımsatan gerginliklere yol açmış bulunuyor. Dolayısıyla, Ukrayna’daki iç savaşın durması ve barışçı bir çözümün bulunması, ancak Batı ile Rusya’nın bir ortak çizgide buluşmasıyla mümkündür. Bu da ikisinin de çıkarlarını ve güç dengelerini ön planda tutmakla gerçekleşebilir. Sonuçta Putin’e içinde bulunduğu krizlerden “onurlu bir çıkış sağlanmadıkça”, Avrupa’nın doğu sınırında savaş tamtamları çalmaya devam edecek düşüncesi şimdilik askıya alınmış görünüyor. Haydi hayırlısı.
BALKAN YEMEKLERİ
21 saat önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024