Nedir bu balkan Türk’ünün yaşadığı? Bende bir Balkanlı olarak soruyorum kendimce. En son gelenlerimiz bile geleli, çeyrek yüzyıl olmuş. Peki neredeyiz? Hiç sordunuz mu? Gelin bir özeleştiri yapalım ve kendimize soralım.
Bu memlekete neden geldik?
Nerede, ne yapıyoruz?
Nerede olmalıyız, neye layığız?
Miras olarak ne bırakacağız diye?
Dile kolay çeyrek yüzyıl oluvermiş geleli. Daha önce Türkiye’mize göç edenleri tenzih ederek diyecektim ama vazgeçtim. Gelin hep beraber tevekkül edelim sevgili büyüklerim. Bu memlekete neden geldik sorusuna cevap verecek olursak çok değil, birkaç kelime veya cümleyle özetlenebilir aslında. Dinimiz, dilimiz, örf adedimiz, kimliğimiz, çoluk çocuğumuzun selameti için geldik. Gibi cevaplar duyabilirsiniz. Tamam. Peki geliş amacımızı hedef tayin edip o hedeflerimize ulaşabildik mi? Biz dinimiz, dilimiz, örf adedimiz, kimliğimiz, çoluk çocuğumuzun istikbaline sahip çıkabildik mi?
DİNİMİZ
Oradayken (Bulgaristan) zorlanarak, gizli gizli de olsa yaptığımız ibadetlerimizi, tuttuğumuz oruçlarımızı bu cennet vatanda da tutuyor muyuz? Gelecek nesillerimize örnek oluyor muyuz? Oradayken birbirimizi gözetip, kollar, bir işi yapacağımız zaman Allah (C.C) rızası için yapardık. Ya burada? Orada görülmekten korkarak giremediğimiz camileri burada doldurup taşırabiliyor muyuz? Sorarım sizlere…
DİLİMİZ
Bir milleti millet yapanın dil olduğunu, orada konuşmak için ceza yemeye katlandığımız ve gururlandığımız dilimizin burada da aynı kıymetini biliyor muyuz? Bizi biz yapmayan Bulgarcayı ağız dolusu konuşuyor düğün, dermek demeden dinliyor, derneklerimizde kurslar açıp bunu da hizmet yaptık diye dillendiriyor muyuz? Öz dilimizi konuştuk diye para cezalarına çarptırıldığımız, sohbetlerimizin süsü olan Türkçemizi torunlarımıza düzgün bir şekilde öğretiyor muyuz? En güzel şekliyle öğretilmesi için Türkçemize gereken önemi veriyor muyuz?
ÖRF VE ADEDİMİZ
Hatırlayanınız var mı kendi mahallenizde kurban bayramlarında kazanlar dolusu et pişirilen günleri? Ya düğünlerimizde allı pullu bindallılarımızı, bize özgü nameleri, ezgileri? Gezeyi, çocuklarımıza okutulan Mevlidi Şerifi, vefat edenlerimizin ardından okutulan Yasin-i Şerifleri, düğünlerde dağıtılan yemekleri, bayramlarda yaşlı ve hasta ziyaretlerini. Elektrik kesilince hatırda kalan ve çocuklar tarafından pür dikkat dinlenen o masalları hatırlayanlarınız var mıdır acaba?
KİMLİKLERİMİZ
O kimliğe, bizi biz yapana ne kadar sahibiz? Türk kelimesinin anlamını izlediği ‘’Ertuğrul Diriliş, Muhteşem Yüzyıl vs’’ (Kötü ya da eksik diye demiyorum.) gibi filmler dışında kitap açıp, ileri gelenlerimizi dinleyip, okuttuğu ve bundan gurur duyduğumuz gençlerimizle istişare ederek öğrenebildik mi? Koşarak geldiğimiz Türk diyarı ‘’Türkiye’ye gelmeden öncesi de vardır.’’ deyip ecdadı inceledik mi? İstisnalar dışında, ‘’Kimden geldik?’’ diyeniniz var mıdır? Övdüğümüz atamıza, yediden yetmişine sahip çıkıyor muyuz? Yeri gelince mangalda kül bırakmayan, biz Evlad-ı Fatihan’ın torunlarıyız diyen büyüklerim. Öyle deriz ya hep. Her sene izin, bayram seyran demeden koşarak gittiğimiz Kırcali’ye, Sofya’ya, Varna’ya gittiğimiz kadar, Konyanın Mevlanasına, Medine-i Münevvere’ye, atamızın istirahatgahına gitmişliğimiz var mıdır? Kaçımız ‘’Torun! Onca okudunuz, hele gelin bir istişare edelim. Okuduğunuzun sadakasını şu ihtiyar nine ve dedenizle paylaşın bakalım. Kimiz, neyiz biz bilelim’’ dedik mi? ‘’Evladım! Türkiye’ye Bulgaristan’da ikinci, üçüncü sınıf insan muamelesi gördük diye geldik. Sizler için. Sizlerin öz be öz Türk gençleri gibi büyüyesiniz diye geldik’’ diyeniniz var mıdır? Ülkünüz; isteyipte gelemeyen hısım akrabalarınızın, eş-dostlarınızın, tanıdık tanımadık tüm kerdeşlerimizin dillerini, dinlerini özgürce öğrenme ve öğretme hakkına sahip olmaları için dış politikada korkmadan çekinmeden görev alın diyenleriniz var mıdır? Türkiye’nin hakkını verin. Hayat sizin, ömür sizin … Cefa bizim, sefa sizin olsun dediniz mi? Bizden olana sahip çıkınız diye tembihleyeniniz var mıdır? Geleceğimizin teminatı olan gençlere miras olarak hangi dini, dili, örf adedi bırakacaksınız hiç düşündünüz mü? Bu konuda söylenecek olan çok şey vardır ve olmalıdır da. Ölçü doğru olursa çizgi de doğru olur. Herkes hakettiği gibi ve ederi kadar kıymetli olur. Kıymetinizi bilin. Sorularımın ardı kesilmez. Ama sorduklarımın cevapları da çok uzak zihinlerde değildir. Bir tevekkül yeter… Cevapları da hep beraber verelim ve bir sonraki sohbetimizde istişare, ( İstişare, meşveret etmek, fikir danışmak ve müşaverede bulunmak demek olup, Kur’an ve sünnetin şiddetle tavsiye ettiği güzel ve müstahsen bir İslam adetidir. ) edelim.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
22 saat önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce