Önemli çünkü ülkemize verilen not, yapılması gereken yatırımlar için önemli. Yatırımlar için gerekli sermaye girişi için önemli. Gelecek yabancı sermaye miktarı üzerinde etkisi için önemli. Ayrıca kredi notu, özel kesim ve kamu kesiminin borçlanma faiz oranlarını için de önemli. Notunuz yüksek ise daha çok yabancı sermaye çekebiliyorsunuz. Bunun yanında, ülke olarak daha ucuza borçlanabileceğinizden yüksek not genel maliyet ve büyüme hızına olumlu katkı sağlıyor. Not yüksek olunca risk priminiz düşük oluyor. Aksi durumda notu düşük olan ülkeye gelen sermaye sahipleri ya da borç verenler, “Paramı geri alabilir miyim?” endişesi ile yaklaşıyor. Borç verme faiz oranı bu yaklaşıma göre belirleniyor. Düşük not yüksek faiz büyümenizi frenliyor. Çok basit bir örnek vermek gerekirse; Hazine Müsteşarlığının verilerine göre bu yılın ilk dört ayında iç borçlanma karşılığı ödenen faiz 18,2 Milyar TL ve bu ödeme için yüzde 10 gibi bir faiz seviyesi oluşmuş. Hal bu ki, bunun yerine yüksek notun ortaya çıkardığı güven ortamı sayesinde faiz oranı yüzde 8 olsaydı, faiz yükü ilk dört ayda 14,5 milyar TL ye düşecekti. Şimdi esas noktaya gelelim. Sadece dört ayda faizin 2 puan düşmesi, hazine kasasından 3,64 milyar TL daha az para çıkması anlamına geliyor ve yıllık bu tutar 11 milyar TL’yi buluyor. Bir anlığına Devlet kasasında kalacak bu para ile vatandaşa hizmet adına hangi yatırımların finanse edilebileceğini düşünelim. Ayrıca ekonomik faaliyetlerde faiz maliyetlerinin düşmesinin getireceği dinamizm de cabası. Konuya bu tarafından bakıldığında, Başbakanımızın bu kuruluşların not indirimlerine neden bu kadar tepki gösterdiğini anlamamız daha kolay olacaktır.
GÜYA ÖNGÖRÜLEN RİSKLER
Mayıs başında kredi notu görünümümüzü negatife düşüren Standard & Poor’s (S&P); “Benden not artışı beklemeyin. Sizi not artıracak gözle izlemiyorum. Hatta kredi notunuz düşebilir.” demek istiyor. Bunu söylerken de güya öngördüğü bir takım riskleri de gerekçe olarak sıralıyor. (Gerekçelere ve hepsini geçersiz kılan açıklamalara bir önceki yazıda geniş bir şekilde yer vermiştim. Burada tekrarlamaya gerek görmüyorum.) S&P bunu yaparken aynı gün, ekonomisinin İflas ettiği teknik anlamda kesinleşmiş Yunanistan’ın notunu yükseltiyor ve yine daha önce benzer süreçten geçen İzlanda, Portekiz ve İrlanda’nın notlarını hala Türkiye’nin notu üzerinde bir notla değerlendirebiliyor. Uygulanan bu çifte standart, doğal olarak insanın aklına, ülkemiz üzerine oynanmak istenen kötü niyetli oyunları getiriyor. Son olarak, İspanyanın notunun, maliye bakanlarının Avrupa Birliği’nden yardım talebine kadar düşürülmeyip, talepten sonra malum kuruluşlar tarafından arka arkaya düşürülmesi, bana göre, bu kuruluşların kriz konusunda öngörülerinin ne kadar “sağlıklı” olduğuna bir işaret. Avrupa krizinin ilk yıllarında ortaya çıkan ve Yunanistan hükümetinin yıllarca sahte raporlar hazırlayarak Avrupa Birliği’nden haksız fon girişleri sağladığı skandalı ve ABD de yıllar önce yaşanan Enron skandallarının arkasında yine “saygın” bir kredi derecelendirme kuruluşunun olduğunu belirtmek isterim. Bu yazı kaleme alınırken ne olsa beğenirsiniz? Başka bir “saygın” kuruluş Moody’s, aynı makro verilere bakarak Türkiye’nin kredi notunu yükselttiğini açıkladı. Ne diyeyim? Değerlendirmeleri bu kadar tutarsız ve sicilleri bu kadar bozuk olan kredi derecelendirme şirketlerinin verdikleri notlarla, ülkelerin kaderlerini nasıl etkileyebildiğini gördükten sonra, ülkem ile aynı kaderi paylaşan bir vatandaş olarak başbakanımız gibi ben de tepki göstermek istiyorum.
BALKAN YEMEKLERİ
21 saat önceHABERLER
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024