İnternette e-postalarıma bakarken Sn. Prof. Dr. Nurullah Aydın’ın yazısını okuyunca böyle bir anekdotu okuyucularımla paylaşmamak eksiklik olur diye düşündüm. Köşe dönmeciliğin, etnik düşmanlığın, siyasi kamplaşmanın ön planda olduğu bu dönemde, eksikliğini fazlasıyla hissettiğimiz bazı değer yargılarını çok ihmal ettik. O nedenle bu hafta ele almayı düşündüğüm günümüzün aktüel konularındansa bu yazıyı paylaşmanın daha uygun olacağını düşünüyor ve Sn. Nurullah Aydın’ın hoşgörüsüne sığınarak değerli bilgilerinize sunuyorum. İslam halifesi, Medine Devlet Başkanı Ömer Bin Hattap arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler.
Derler ki: Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin. Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek; Söyledikleri doğru mu diye sorar. Suçlanan genç derki; Evet doğru.
Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya başlar
– Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret dedi.
Hz Ömer: Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak; Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı: Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah indinde sorumlu olursunuz, bana 3 gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu 3 gün içinde yerime birini bulurum, der.
AMR İBNİ AS’I SEÇTİ
Hz. Ömer der ki; Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki?
Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki; Bu zat benim yerime kalır. O zat Hz. Peygamber’in en iyi arkadaşlarından, Amr İbni As’dan başkası değildir.
Hz. Ömer, Amr’a dönerek: Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. O sahabe:
Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr İbni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler, fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz, derler.
Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir derki: “Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim.”
Hz. Amr İbni As ise tam bir teslimiyet içerisinde der ki: “Biz de sözümün arkasındayız.” Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence der ki: Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin? Genç vakurla başını kaldırır ve (günümüz insani için pek de önemli olmayan): Ahde vefasızlık etti demeyesiniz diye geldim der.
Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr İbni As’a der ki: Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun?
Amr İbni As vakurla muhteşem bir cevap verir: Bu kadar insanın içerisinden beni seçti. İnsanlık öldü dedirtmemek için kabul ettim, der.
Sıra gençlere gelir, derler ki: Biz bu davadan vazgeçiyoruz.
Bu sözün üzerine Hz Ömer: Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz ne oldu da vazgeçiyorsunuz, der.
Gençlerin cevabı daha da muhteşemdir: Merhametli insan kalmadı demeyesiniz diye…
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce