DOLAR 32,6901 0.12%
EURO 35,1382 0.09%
ALTIN 2.447,780,02
BITCOIN 2050089-0.85349%
İzmir
32°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

124 okunma

Önceliğin Birinciliği

ABONE OL
03/09/2020 00:55
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ahmet GÖKSAN

kibristkd@gmail.com

 

“Yunanlılar ve Kıbrıs’ta Rumca konuşanlar, beynelmilel hukuk prensiplerine zerre kadar saygı göstermeyen ve kendi menfaatlerini her şeyden üstün tutan nankör bir millet ve şımarık bir cemaattir”.

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Ekonomik krizle boğuşmakta olan Yunanistan’da çıkış için yol veya yolların arandığı günlerden geçiyoruz. Bir süre önce oluşan ve kendilerine bıkkınlar hareketi tanımını uygun görenler, hükümete karşı bir anlamda isyan başlattılar. Çok kısa sayılabilecek bir sürede ülke çapında hızla örgütlendiler. Hükümetin alacağı önlemlerin bütününe de karşı çıkıyorlar. Kendi söylem ve isteklerinde kararlı bir duruşu sergilediklerini kabul etmek gerekiyor. İşçi sendikalarının da bu örgütlenme içinde olduklarını kaydetmek durumundayız. Bu güne değin alınmış olan parasal borç veya yardımları düzgün bir şekilde kullanamayanların da bu hareketin içinde olmaları biraz şaşırtıcı oluyor. Dünya üzerindeki bütün siyasetçilerin benzer yaklaşımları sergiledikleri biliniyor. Bu sıkıntıların yaşandığı günlerde Başbakan Yorgo Papandreu, elini taşın altına koyup ortalık yere çıktı. “Ben kendimi vatanımı ve ekonomiyi kurtarmak için adadım. Bu yoldan geri adım atmayacağım,” diye konuşuyordu. Yunan ordusunun da gelişmeleri yakından izlemekte olduğuna da vurgu yapılıyor. Yunanistan’daki son gelişmelerin 1967 yılında yaşananları anımsattığı da bazı çevrelerce kaydediliyor. Aradan geçen zaman diliminde köprülerin altından suların çok aktığı unutuluyor. Bu dönemde AB’ne üye olmakla kalınmadı. Mendil büyüklüğündeki ülkeyi de üye yapmayı başardı. Yine o dönemde sadece öğrenci olayları yaygındı. Şimdilerde ise halkın bütünü sıkıntı çekiyor. Bugüne değin alınan parasal yardımları üretime ve yatırıma çevirmeyi başaramayanlar, bu günün oluşmasını elbirliği ile sağlamış oldular. Bir başka türlüsünü söylemek olası değildir.

 

TÜRKİYE’Yİ SUÇLAMAK

 

Ülkelerini ekonomik açmaz içine düşüren siyasetçilerin Türkiye’yi suçluyor olmalarını, karanlıkta ıslık çalmakla örtüşen bir yaklaşım olarak görüyoruz. Türkiye’nin saldırganlığına karşı dur demek için silahlandığımızdan bu duruma düştük diyorlar. AB’nin ekonomik ve parasal işlerden sorunlu üyesi Olli Rehn’in ise Yunanistan’da iflas senaryosunun önlenmesi için herkesi sorumluluğa davet ediyor olmasını sorumluluktan kaçma olarak okumak gerekiyor. Siyasetçiler içerisinde bazı bakanlar genel içinde pek sevilmiyorlar. Maliye Bakanlarının birincil önceliği diğer bakanlara kaptırmamak adına üstün çaba harcadıkları biliniyor. Yunanistan’da da bu gelenek bozulmadı ve Maliye Bakanı değiştirildi. Şimdilerde yapılan bu değişiklikle açmazın aşılacağı umut ediliyor.

Almanya ile Fransa Yunanistan’da yaşanmakta olan ekonomik açmazın kısa sürede aşılmasını istiyorlar. Aksi halde başlayan ekonomik açmazın domino etkisi yaparak Euro bölgesini saracağından korkuyorlar. Bir yıla yakın süredir hükümetin kurulamadığı Belçika ise bu durumdan en fazla etkilenecek ülke olarak görülüyor. Harcanan çabanın başarısız olması halinde gülümün keten helvası yanacaktır. Geçtiğimiz yıllarda Amerika’da başlayan ekonomik açmazın kısa sürede bütün ülkeleri etkisi altına aldığı unutulmamıştır. Bu nedenle Yunanistan’da baş gösteren açmazın da bütün Euro bölgesi ile sınırlı kalmayacaktır. Her ülkenin kendi payına düşeni alacağı kuşkusu genel bir kanıdır.

 

SIFIR SORUN POLİTİKASI

 

Mendil büyüklüğündeki ülkenin önde gidenlerinden Stefanos Stefanu Türkiye’deki seçimler sonrasında, “Türkiye ile sıfır sorun ilişki kurmaya hazır olduklarını” açıklıyor. Filelefteros gazetesinde “Erdoğan’a Karşı Temkinli” başlıklı haberinde ise “Kıbrıs Cumhuriyeti gerek Türkiye ile gerek Yunanistan’la özel ilişki içerisinde olmaya hazırdır” dediğini yazıyor.

Aynı ülkenin Dışişleri Bakanı Markos Kipriyanu, Türkiye’de yeni kurulacak olan hükümetin Kıbrıs uyuşmazlığı konusunda sertleşeceği beklentisini öne çıkarıyor. Türkiye’nin uzlaşmaz olacağının mesajını da vermiş oluyor. İngilizler ise Rum tarafını “zaman aşımı nedeniyle oluşabilecek tehlikeli sonuçlardan kaçının” diyerek uyarıyorlar. 12 Haziran 2011 gününde yapılan seçim çalışmaları sırasında yaşanmış olan söylem ve eylemler biliniyor. Siyasetçilerin kişisel konuları öne çıkararak çalışmalar yaptıklarını söylemek fazladan abartı olmasa gerek. Kıbrıs, AB ve Yunanistan’la olan ilişkilerden ve olası sonuçlarından hiç söz edilmedi. Bu yaklaşımdan üzüntü duyduğumuzu kaydetmek istiyoruz. Akel Genel Sekreteri Andros Kipriyanu ise seçim sonuçları konusunda, “Türkiye’de gelişen olgular iyimserliğe olanak tanımıyor” diye değerlendiriyor. Başbakan Erdoğan’ın “Kıbrıs sorununun çözümü çabalarına olan ilgisini azalttığını ve kampanya döneminde Kıbrıs sorununun önceliklerden olmadığına” dikkat çekiyor. Kıbrıs’ı ulusal bir mücadele olarak görenler her olanak ve koşulda ekonomik açmaza karşın gündemde tutuyorlar. Kıbrıs uyuşmazlığı Türkiye’nin önüne sürekli olarak konuluyor. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünün Türkiye’nin de birincil önceliği olarak görülerek değerlendirilmesi gerekiyor mu ne…

Sevgi ile kalınız…

 

    En az 10 karakter gerekli