DOLAR 33,0598 0.19%
EURO 36,0449 0.11%
ALTIN 2.616,681,84
BITCOIN 21288201.79972%
İzmir
36°

AÇIK

SABAHA KALAN SÜRE

122 okunma

Önyargılardan uzak sorunsuz Çözümlere doğru -3

ABONE OL
30/11/2015 20:41
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Geçen haftadan devamla… Sn. Prof. Dr. Maria Todorova’nın Osmanlı’nın Balkan mirası ile ilgili bir kısım düşüncelerini sizlerle paylaşmıştım. Makalesinde önemli bulduğum diğer yorumlarını da paylaşacağımı bildirmiştim. Bu hafta kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Söze başlarken, Sn. Prof. Dr Todorova; “Balkan kelimesi “ormanlık dağ” anlamına gelen Türkçe bir kelimedir. Bulgaristan’da bir baştan bir başa uzanan sıradağlara verilmiş bir isimdir. Sonrasında bu isim tüm yarımada için kullanılmıştır. Türkiye’nin Avrupa toprakları olarak bilinir. Bundan dolayı Balkanlar’da Osmanlı mirasını aramak anlamsızdır. Bizzat Balkanlar Osmanlı mirasıdır” diyor. Önemli gayri müslim şahsiyetler tarafından söylenmiş bu ve benzeri sözler, Osmanlı’nın Balkanlarla nedenli içli dışlı olduğunun, o topraklarda nedenli köklü etkiler bıraktığının ciddi bir göstergesidir. Onların ifadeleri doğrultusunda da bir kere daha anlıyoruz ki hemen her yaptığıyla Balkanlarla bütünleşmişti Osmanlı. Göçebe olduğu söylenmişti. Bununla kendisiyle alay edilmiş ve kendisine hakaret edilmişti. Yerli ve kentsel elitlere(!) hiç bilmedikleri kültürleri taşımıştı. Bu kültürler her ne kadar bünyelerine ters gelmiş olsa bile bu toplumlar için yenilikti ve denenmeye değerdi. Denendi de. O gün bugündür de benimsenmiş durumda. Göçebe toplumun, yerel ve elit(!) toplumlara getirdiği yenilikler, o günkü şartlarda birbirine zarar veren toplumlara medeni olmalarının önünü açmıştı. Balkanlar toplumlarının medenileşmeleri için önemli açılımlar kazandırmıştı Osmanlı. Üzerinde durulası medeni yaşam biçimi taşımıştı bu topraklara. Kavgalar, savaşlar ve insanlık dışı uygulamalar yeni gelen medeniyetle son bulmuştu. Evet, altını çizerek söylüyorum Balkanlar için OSMANLI ÇOK ÖZEL BİR MEDENİYETTİ.

OSMANLI ADALETİNİ ARADILAR
Balkanlardan çekildiği günden beri, Osmanlı ya dil uzatan, hor gören, işgalci diyerek suçlayan Balkan kökenli gayri Müslimler, Osmanlı döneminde aralarında tesis edilen barış ve mutluluğu, Osmanlı’dan sonra kendi aralarında sağlayamadıkları gibi, Müslüman halkları da kan seylâplarına boğdular. Hıristiyan Sırp-Hırvat-Sloven savaşları, Müslüman Boşnak katliamları, Osmanlı adaletini aratır oldu. İşgalcilik suçlamasıyla yola çıkanlar nereleri işgal etmediler ki… Her şeye rağmen o denli bir medeniyet bile tesis edemediler. Osmanlı ve yönetimini istememekle, yağmurdan kaçalım derlerken doluya tutuldular. Komünizm belasından bellerini doğrultamadılar. Fakirleştikçe fakirleştiler, tarihlerinde daha önce hiç sömürülmedikleri kadar sömürüldüler. Eski Yugoslavya, Arnavutluk, Bulgaristan şimdilerde bu beladan kurtulmaya çalışıyorlar. Arnavutluk 1950’lerde kurtulmaya başladı, hala kurtulamıyor. Bulgarlar 1989 ‘a kadar komünizmle beraber yaşadılar. Kalıntıları hala kök söktürüyor. Bu yıllarda Türklere uyguladıkları asimilasyon çalışmalarını, bugünlerde kınayan bildiri yayınlayarak kendilerini lanetlediler. Osmanlıdan önce daha Avrupai olduklarını iddia etiler. Bir kısmı da ede dursunlar; Bulgarlar Sofya Hava Alanı’nın güçlendirme çalışmalarını ancak Avrupa Birliği’ne girdikten sonra 2010’un Aralık ayında AB yardımlarıyla gerçekleştirebildiler. Osmanlı gittiği günden beridir, Balkanlarda huzur ve mutluluğun adı unutuldu. Tarih bunun en büyük şahididir. Şimdi ise bu miras Osmanlı torunlarını-Balkanlar’dan Türkiye’ye göç edenlerde dâhil-bağrında barındıran Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni ilgilendirmektedir. Günümüz Balkan sorunlarının çözümünde bire-bir muhatap alınması gereken bir devlettir Türkiye. Gelecekte bu sorunlara çözüm bulacak tek ülkedir Türkiye Cumhuriyeti Devleti… Ve bizim için Balkanlar, soydaşlarımız, dindaşlarımız olup vazgeçilmesi mümkün olmayanlar cümlesindendir. Evet, konumuza geri dönüp Bayan Todorova’yı kendi yazdıklarından okumaya devam edelim. Sn. Prof. Dr. Todorova makalesinin devamında Osmanlı’yı nasıl tanımlayacağını ve Osmanlı mirasıyla neyi kastettiğini açıklamaya çalışıyor. Osmanlı mirası hakkında farklı iki yorumun varlığı üzerinde duruyor. Bu yorumlardan birincisine göre: “ Osmanlı, Bizans, Sırp ve Bulgar Hıristiyan toplumlarına dayatılan; dinsel, toplumsal ve kurumsal açıdan bu toplumlara yabancı bir unsurdur. Osmanlı’nın bu bölgelerde izleri bulunabilir ama bu izlerin yerli toplumların doğal bünyesine organik olmayan eklentiler olarak eklendiği kabul edilmiştir. Bu yorumun temeli dinsel farklılıklardır. Bununla beraber kentsel ve yerleşik hayata alışmış toplumlara, yeni gelenlerin göçebe uygarlığı arasında köklü bir uyuşmazlık bulunduğu inancı da vardır. Osmanlı mirasının dilde, müzikte, yemek kültüründe, mimaride, sanatta, giyim kuşamda, idari geleneklerde, siyasal kurumlarda vb. alanlarda olduğu görülmektedir. Bu haliyle Osmanlı terimi İslam ve Türk etkilerle eşanlamlı hale geliyor.  Bütün bunlara rağmen Osmanlı, gayrimüslimlerin tartışmasız biçimde geri planda kaldığı katı bir dinsel hiyerarşiye sahip İslam devleti idi.”diyerek Osmanlı mirasını değerlendiriyor. “Gayrimüslimlerin tartışmasız biçimde geri planda kaldığı” derken şu gerçeği görmüyor Sn. Prof. Dr. Todorova; Sokollu Mehmet Paşa. Sırp kökenli Sokollu Mehmet Paşa 3 padişah eskitmiş bir devlet adamıdır. Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat devirlerinde toplam 14 yıl 3 ay 17 gün devletin en üst icra makamında bulunmuş, sadrazamlık yapmış olması bu iddianın doğru olmadığını gösteriyor dersek yanılmış olmayız. Nasıl bir medeniyettir ki bu Osmanlı Medeniyeti “gayrimüslimleri tartışmasız biçimde geri planda” bırakmış (!), içlerinden bazılarına devlet yönetme erkini çekinmeden teslim etmiştir. Daha birçok Balkan kökenli, Osmanlı Devletin de devlet adamı, bürokrat ve Paşa olarak görev almış üç kıtada at koşturmuşlardır.  Tarih belgeleriyle yine Sn.Prof. Dr. Todorova’nın iddialarını çürütüyor.

BÜTÜNLEŞTİRMEME SİYASETİ
Sn. Prof. Dr. Todorova ayrıca çok ilginç bir tespitte de daha bulunuyor.” Osmanlı da hiçbir zaman, özellikle son iki yüzyılda, toplumsal bir bütünleşme görülmemiştir. Ortak bir Osmanlı aidiyet duygusunun bulunmamasına rağmen, halk asla kaynaşması mümkün olmayan ayrı dinsel gruplara, cemaatlere ait olduğunu hissediyordu. Bu hal aslında Osmanlı’nın bir yönetim biçimi olup Osmanlı’nın uluslar üstü bir yapıda yapılanmak istediğinin doğal bir sonucu idi. Osmanlı devleti 19. yy kadar uluslarüstü bir devletti” diyor. Osmanlılar, Balkanlarda kendilerine has, eşi benzeri olmayan bir siyaset uygulamış Balkan halklarını birbirlerine kırdırmadan tam 5 asır yönetmişlerdir. Buna Osmanlı’nın Balkanlar’a ve Balkan Halklarına Yaklaşım Tezi diyebiliriz. Bu yönetim biçiminin temelinde bütünleştirmeme siyaseti vardır. Balkan toplumlarını bütünleşmiş bir toplum oluşturmama yönünde ele almışlar, bütünleşmelerine imkân vermemişlerdir. Belki de bu siyasetin temelinde de İslam’da gayri Müslim toplumların idaresi etkili olmuş olabilir. Her topluma kendilerine has dil, din ve kültürel değerleri özgür bırakmanın önemli etkisi olmuştur. Özgür olan bireyler bu yönetimin dışındaki yönetimleri özgürlüklerine kısıtlama gelir düşüncesiyle reddetmişte olabilirler. Bu konuda sarf edilen çabaların neticesinde 5 asır bu topraklarda yaşabildiklerini anlıyoruz. Tüm Balkan tarihçilerince de anlaşılamayan bu hususun, aslında Osmanlı da bütünleşmiş bir toplum hedeflememe ilkesine dönüştürülmesini, tartışma götürmez bir siyasi yönetim biçimi olarak değerlendirildiğini anlıyoruz. Ne zaman ki Balkan devletleri ulusal kimliklerini elde etmeye başladılar Balkanlarda durum tam tersine çevrilmiştir. Birlikte sorunsuz yaşayan toplumların birden bire kendileri ve yöneticileri arasında sınırlar çizmeye çalıştıklarına şahit oluyoruz. Milliyetçilik söylemlerinin egemen olduğu yeni durum da balkan halklarının mutlu yaşamları neredeyse son bulmuş oldu. Osmanlı medeniyetine aykırı bir söylemle gerçekleştirilmiş milliyetçi söylemler, o günden bu yana yıllarca Balkanları kan seylâplarına gark eylemiştir. Avrupa’da hâkim söylem hep milliyetçilik esasları üzerine kurulduğundan olsa gerek bugün bile Balkan sorunları çözümlenememiştir. Bu sorunun çözümlenmesinde Balkanlara Osmanlı Yaklaşımı Tezi incelenmeye değer olsa gerek… Gelecek hafta görüşmek üzere sağlıcakla kalın.

    En az 10 karakter gerekli