Yıllar bitmek tükenmek bilmeyen sıkıntılar içerisinde adalar üzerinde sürüp gitti. 70’li yıllara gelindiğinde de durum eskisinden pek farklı değildi. Son Türk okulu olan Süleymaniye Medresesi de, İmroz ve Bozcaada’daki Rum okullarından Rumca’nın kaldırılması ve Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapatılmış olması sebep gösterilerek 72’de kapatılmıştı. (Bugün Ruhban Okulu açılmış olmasına rağmen Yunanistan bu tavrını değiştirmiyorsa konunun üzerine gidilmeli) Türk öğretmenlerin bir kısmı emekli edilirken kalanlarına da baskılarla işten el çektirildi. Adalardaki Türkçe eğitime de böylelikle resmen son verildi. Bu işten en büyük zararı soydaşlarımız anadillerinde eğitim hakkından mahrum kalarak çekmektedir. Bu durum, iki devletin vatandaşlarına yaptığı haksızlığa verilebilecek en iyi örnektir. Yukarıda tepişen fillerin verdiği zararı tazmin etmek yine aşağıdaki çiçek ve çimenlere düşmüştür. Bu bağlamda, Rodos’taki bir grup Türk tarafından Mart 2000’de “Müslüman Kardeşlik ve Kültür Derneği” kurulmuş. Osmanlı’dan kalma Müftülük ve İmamlık makamları tanınmamış. Yeterli seviyede din adamının bulunmayışı dini vecibeleri önemli ölçüde sekteye uğratmış. Cenazeler dahi din adamı olmadan defnedilir olmuş. Hâlihazırda da Adalarda yeterli cami ve din adamı mevcut değildir. Türk dili ve din dersi eğitiminin çok gerilerde olmasından dolayı kaybolma tehlikesi geçiren dinî ve milli gelenekleri korunmak amacıyla kurulan bu dernek umut ışığı olmuş. Yanı sıra, birçok vakıf malı ve kültürel eserlerimizin adları değiştirilerek Yunanistan tarafından el konmuştur. Vakıf mallarımız üzerinde oynanan sayısız oyun vardır. Böylece adalardaki Türk eserleri zamanın tahribatına bırakılmıştır. Ecdat eseri ve yadigârı Camiler, Medreseler, Hanlar, Hamamlar, Şadırvanlar ve Köprüler birer birer yok olmakta. Unutulmasın ki bu eserler Rodos’un, İstanköy’ ün ve On iki Ada’nın asıl kimliklerine dair ecdadın coğrafya üzerine vurduğu mühürlerdir. Adeta hepsi ayrı ayrı birer adanın tapusu hükmündedirler.
VAKIF MALLARI
Yunan hükümeti söz konusu vakıf mallarının Türklere değil Araplara ait olduğu tezini ileri sürmekte. Bu abesle iştigalden başka bir şey değildir. Aklı başında devletlerin işi bu değildir. Neticede, çoğu bakımsız halde kaderine terk edilmiştir. Müslüman cemaatin de bunlara gereken ilgiyi göstermesi engellenmekte. AB, her fırsatta üyelerine sahip oldukları azınlıkların haklarına tam riayet konusundaki hassasiyetlerini yitirmemeleri konusundaki telkinlerine rağmen, bir AB üyesi olan Yunanistan’ın soydaşlarımıza ve azınlık haklarına aykırı tutumları kabul edilemez. Olanların neticesinde Adalardaki Müslüman Türk kimliği bir bir yok olmaktadır. Böylesi hukuk tanımaz uygulamalara bir an önce son verilmeli. Yalnız Yunanistan değil diğer Balkan Devletleri’de bu konularda gereken hassasiyeti sergilemek mecburiyetindedirler. Devlet-i Aliye’yi Osmanlının adalarda dil, din ve inanç özgürlüğüne saygılı olduğu, Rodos ve İstanköy dışındaki adalara Türk nüfusu yerleştirerek oraları kimliksizleştirmekten kaçındığı unutulmasın. Sonuç olarak; hiçbir millet kendine ait maddi ve manevi değerlerinden kopmak istemez. Dilini ve dinini unutmayı ise asla istemez, dilemez ve kabullenmez. Özünden mahrum etmekse; erdem sahibi, kamalat sahibi insan olan insan için, diğer bir insana yapılabilecek en ağır zulümdür. İşkencedir. Zulümle abad olanın sonu hep berbat olmuştur. Bu genel geçer bir kuraldır. Yunanistan da, hâlihazırda bulunduğu vaziyet itibariyle kelimenin tam anlamıyla berbat durumdadır. Sıfırı tüketmiştir. Allahın gücüne gidecek her iş ve işleyişten insanlar gibi, tüm karanlık odaklar, terör örgütleri, derin yapılar, devletler, Amerika, İngiltere ve İsrail’in güdümündeki BM, Hıristiyan kulübü AB ve Amerika’nın tek sahibi olduğu NATO da zinhar uzak durmalıdır. İnsana insanca muamelede bulunmak aklıselimin, ahlakın, imanın, modernizmin, insan haklarının, insan olma haddini aşmamanın gereğidir. Ne Amerika’nın ne Rusya’nın ne İngiltere’nin ve ne de İsrail’in diğer milletlere hiçbir üstünlüğü yoktur. Tüm devletler, yönetimi altında olan halkları ayrım yapmaksızın eşit bilip, devletlerarası anlaşmazlık, çekişme ve çatışmalarına onları karıştırmadan kabineleri marifetiyle halletmenin yollarını bir an önce arayıp bulmalıdırlar. Orduları savaştırıp toplumları kırdırmaktansa başkomutanlar yeke yek meydana çıksınlar. Sadece onlar savaşsınlar. Madem halklarını bu kadar çok seviyorlar yapacakları bu fedakârlıkları, sevgilerinin yanında devede kulak hükmünde bile olmayacaktır. Bir yanda Obama diğer yanda Putin, ne güzel olurdu değil mi? Zira beşeriyet savaşmak istemiyor. Kan ve gözyaşı dinsin istiyor. 21.yüzyılın Kırk Haramileri ille de savaş, ille de katliam diyor başka bir şey demiyor. Global barış bunlara sebep bir türlü sağlanamıyor. Süper Haramilerin yere batası ülke menfaatleri yaşama hakkının önüne geçiyor. Yaradılmış hiçbir varlık fazlalık değildir. Unutmayınız ki, İnsan, Eşref-i Mahlûkattır. En güzel surette yaradılmıştır. Yazı serime son noktayı, Âlemlerin Peygamberi, Efendimizin ( S.A.V.) bir Hadis-i Şerifiyle koymak istiyorum.“ Kendiniz için istediğinizi başkaları içinde istemedikçe hakiki iman etmiş olamazsınız.” sağ ve esen kalınız.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce