Arnavutluk, Balkanların batısında bulunmaktadır. Savaş yıllarında bölünerek ve toprakları etrafındaki ülkelere verilerek bugünkü şeklini almıştır. Günümüzdeki Arnavutluk, eski büyük Arnavutluk’un küçük bir parçasıdır. Milattan önce 3 binli yıllarda Arnavutların ataları Pelazglar Avrupa’ya yerleşmişlerdir. Arnavutların Pelazg soyundan geldiğini kanıtlayan unsurlar arasında gelenek ve görenekler ve en önemlisi de dil yer almaktadır. Pelazg sülalelerine ait bilgiyi ilk kez Homer bildirmiştir; fakat Homer tarihçi olarak kabul edilmediği için ilk bilgiler Herodotos’tan alınmıştır. Herodotos ilk eserinde şöyle yazmaktadır: Pelazgların hangi dili konuştuklarından emin değilim; ama bu dil, barbar bir dildir[1]”. Herodotos’un kullandığı “barbar” kelimesi ‘yabancı’ veya ‘Yunan değil’ anlamındadır. Pelazgların insanlığın en eski üç dillerinden biri olan Yapetik dilini konuştukları düşünülmektedir. Atina Üniversitesi’nde ders veren Prof. Dr. G. Haxhidaqi’nin 1898’da kaleme aldığı eserinde Balkan yarımadasına, Yunanistan’ın kuzeyinde yani Arnavutluk’ta özel bir Yapetik dili, İllirja[2] dilinden aynısı gelen Arnavut dilidir[3]. Herodotos’un onsekizinci eserinde, ada insanları yani Pelazg sülaleleri Yunanları gibi 17 gemiyle silahlandırmış ve Yonion Pelagos adlandırarak[4] bugünkü Arnavutça dilinde Bizim Kıyı anlamına da geliyor. Eski Yunanları ve Romalılar bile onların dillerin de ‘Bizim Kıyı’[5], Arnavutça nasılsa aynı söylüyorlardı. 3 ile 4. asırlar arasında Kuzey Avrupa’daki kendi evlerini ve topraklarını bırakıp Balkanlardaki İliria[6] topraklarını işgal etmek üzere Slav olarak bilinen toplumlar geldiler. Avrupa’da 19. asırda İlirialılar hakkında çok keşfettiler. Bunlardan Prof. Thuman ile Prof. Hanhi, Arnavutlar anavatanı eski İliriyalı topraklarında yaşadıklarını ve İliriyalı soydan olduklarını düşünüyorlar.[7] İliria, güneyden kuzeye Yanya’dan başlayarak Danub nehrine kadar ve batıdan doğuya bütün Yon ve Adriatik denizlerin kıyılarını kapsayarak Sava nehrine kadar uzanıyordu. 11. yüzyılın başlarında Bizans, Latin ve Slav resmi belgelerine göre Arnavutların İliriyalı sülalelerin birinden Albanon olarak adlandırmışlar.[8]
OSMANLI’NIN GELİŞİ
Osmanlı ordusu ilk kez 13. yüzyılda Arnavut feodal soyları arasında bölünerek Arnavut topraklarına gelmişlerdir. Bu feodal bölünmeden Osmanlı ordusu Topija soyla anlaşarak Arnavutluk’un en büyük feodal Balshaj ailesiyle 1358 yılında Vjosa nehri yanında savaştılar. Bu savaştan 15. asırda Oruç Türk tarihçiye göre Balshaj’ların ordusu mağlup oldu. Osmanlı ile Arnavutluk arasındaki savaşlar İşkodra kalesinin düşmesiyle 1478’de bitmiştir. 15. yüzyılda Arnavutluk’ta dini, ekonomik, sosyal ve kültürel alanda büyük değişiklikler yaşanmıştır. Bunu Osmanlı yasaları, Avrupa’daki Hıristiyan feodal ülkelerin yasalarıyla kıyaslayarak daha iyi olduklarını anlaşıyor. Örneğin; Osmanlı Kanunnamesi’ne göre bir vassal halktan birine küfür ederse cezası 20 akçe, halktan biri vassala küfür ederse cezası 10 akçe idi. Bu durumun Avrupa’da ise tam tersi olduğunu görüyoruz.[9] Bir önceki yüzyılda vurguladığımız ekonomik değişimlerden dolayı 16. yüzyılda köylüler şehirlere göç etmeye başladı. Bu iç göç sonucunda yalnızca ziraat değil aynı zamanda zeye ve ticaret de gelişmeye başladı.
Mimari açıdan ise Arnavutluk şehirleri genellikle iki bölüme ayrılmaktaydı:
1- Hükümdarların ve ordu garnizonlarının yaşadıkları ve etrafları yüksek duvarlarla çevrili kaleler.
2-Köylüler ve zeye ile uğraşanlar ise büyük pazarın olduğu yerde yaşıyorlardı.
Yükselen duvarlar küçük bir bölgeyi kuşattığı için genellikle yollar dar oluyordu ve evlerin çatıları üst üste geldiklerinden dolayı yolları örtüyordu. Kale duvarlarının dışında uzanan mahalleler ‘ Varosh’[10] ismiyle anılmaktaydı. Arnavutluk’un en gelişmiş şehirleri Elbasani, Prizereni, Shkodra, Lezha, Berati, Vlora ve Shkupi’dir. Mehmet Hajredinin vakıfnamesine göre Prizeren şehrinde 117 dükkan bulunmaktaydı.[11]Osmanlı zamanında Arnavutluk’un büyük şehirlerinin merkezlerinde saat kuleler yükseliyordu. Fransız bir yolcunun notları, en eski saat kulesinin büyük miktar parayla ödüllendirilen Osmanlı bir teknisyenin eliyle Sigorta’dan (Macaristan) alınarak Shkup’da ( Üsküp) yerleştirilmiş olduğunu biliyoruz.[12] Bu saat kulesi (1566-1574) yılları arasında çalıştırılmıştır. Haxhi Kalfa adındaki Arap bir yolcunun notlarında da bu saat kulesi şöyle anılmaktadır. ‘ Her gün saat başı çalan bu saatin sesi 2 saat uzaklıktaki bir yere duyuluyordu’.[13] 17. yüzyılın başlarıyla ortasında Arnavut zeylerinin birleşerek ‘ Esnaflık’ sistemini kurdukları ve bu sistemin Alman oriyental F.Babiger’e göre Arnavutluk’un en önemli şehirlerinde yayılarak bütün zeye ve ticaretle uğraşanların hayatlarını ve ekonomilerini yönetmeye ve kontrol altına almaya başladığını bilmekteyiz.[14] Osmanlı’da olduğu gibi Arnavutluk’un esnaflık sistemi de konulan kanunları uygulamaktaydı. Bu kanunların dışında ‘Kodik’ adıyla bilinen bireysel defterlerde kendi esnaf kanunlarını koymuşlardı. En eski ‘Kodik’ 1662 yılında Elbasan’da koyumcular esnafı tarafından hazırlanmıştır.[15] Batıda olduğu gibi Arnavutluk’un esnaflık sistemine de üye olmak zor bir işti; çünkü bu sistemin hiyerarşik bir yapısı vardı. Çıraklıktan başlayıp kalfalığa kadar giden ve en üst makamını ustalığın aldığı bu sistemde usta, bütün esnaflık haklarına sahipti. Ustaların yanında çalışan çıraklar yılda bir veya ikikez işe alınıyordu. Örneğin; Elbasan’da ve Shkodra’da[16]6 mayis Shen-Gjergji bayram gününde çıraklar işe alınıyordu. Berat’ta ve Korça’da ise çıraklar 8 Eylül Struga Bayram gününde işe alınıyordu. Usta çırağı işe almak için esnaftan izin almaktaydı ve belli bir vergi ödemekteydi. Elbasan’da Derinci esnafına 5000 aspra ve 5 grosh ödeniyordu.[17] Arnavutların kendi öz kodiklerinin işe yaradıklarını şehirler ve özellikle şehirlerin portlarınla akış gibi büyük gelişmeye yaşadıklarından dolayı anlaşılıyor. Shkodra, Elbasan, Berat ve Voskopoya tüccarları ile Raguza, Fransız ve Venezia tüccarlarının arasında büyük bir rekabet başlamıştı. Yani Rafuza, Fransız, Venezia tüccarları hile içeren adaletsiz yolları kullanarak Arnavut limanlarını kontrol altına almaya çalıştılar. Örneğin; Raguza’nın rektörü arasıra kendi adamları Osmanlı hükümetinde söze geçen Bosna’daki paşaya gönderiyordu çünkü Durresi[18]aktiv halde iken onlara büyük rekabet verdiğinden dolayı kapatması istediler[19]. 19. asırda ise ticari ve sanayi sistemleri esnaflık yönetim ve siyasi ekonomi sistemleri den daha çok gelişmeye başladı dolasıyla esnaflık sistemi sona erdi.
DİN VE SİYASET
Osmanlı İmparatorluğu, 15. yüzyılda Arnavutluk’u fethetip kendi yönetim sistemini getirdiğinde yerel kanunlara izin vermişti. Yerel kanunlardan biri Lek Dukagjini kanunu kuzey Arnavutluğu yönetiyordu. Bu yerel sistem Arnavutlar’da Müslüman dini’nin yaygınlaşmama sebebi oldu. Oğrneğin: Vlora bölgesine 14 bin 304 Hıristiyan evden sadece 1206 Müslüman ev bulunuyor. Gjirokastra bölgesinde ise 12 bin 557 Hıristiyan evden sadece 53 Müslüman ev bulunuyor[20]. Buna rağmen sonraki yüzyıllarda Arnavut halkı İslam dini ile hızla kucaklaşmaya başladı. İslam’ın yayılmasını etkileyen iç ve dış unsurlar bulunuyordu. İç unsur genellikle Arnavutluk’ta hukuki kuralları ve kamu yönetim çalışan kişiler İslam dine dayanıyordu. Dolayısıyla bu sınıf halkını Müslüman’a dönüştürmek hedefiyle devamlı bir propoganda yapmaktaydılar. İslam’a giren halk, farklı siyasi ayrıcalıklar kazanmaktaydılar. Örneğin; İstanbul’da 15 Aralık 1700’de yazılmış bir fermana göre ‘’Eğer bir köle İslam dinine girerse özgürlük kazanır.[21]’’. Dış faktör ise Arnavutlar Osmanlı İmparatorluğu tarafından fethedilmeden önce etrafındaki komşu ülkelerle aynı dini paylaştıkları halde aynı soydan gelmediklerinden dolayı hep savaşta bulunmuşlardı. 16 ve 17. yüzyıllarda Arnavutların büyük bir kısmı İslam dinine girerek komşu ülkelerden farklı bir özellik daha kazandı. Arnavutlara en yüksek makamlar verilmeye başlandı. Ondan sonraki makamları Yunan, Bosna, Romanya, Arap, Çerkez, Bulgar, Sırp saraydan veriliyordu. Bu değişiklikten dolayı şehirlerin mimarisi de İslam tarzında şekillenmeye başladı. Aslında Arnavutluk’ta İslam tarzında ilk inşaatlar 15. yüzyılda başlamıştı. Şimdiye kadar tespit edilen en eski cami, Elbasan kalesi içinde bulunan Fatih camiidir.[22] Düzenli İslam Propagandası devam ederken 17. yüzyılda şehirlerdeki nüfusun 3’te 2’sinin İslam’a girdiklerini görmekteyiz. Siyasi açıdan da Arnavutların gayretleriyle ve yeni olan inançlarıyla beraber Osmanlı İmparatorluğu’nda önemli bir bölge haline geldi. Arnavutluk’un değişik bölgelerine, Osmanlı’nın merkezinden yılda ortalama 2-3 ferman gelmiştir. Bu yüksek sayı, Arnavutluk bölgesi ile payitaht arasındaki ilişkilerin devamlı olduğunu ve bu bölgenin muhtelif şahsiyet ve olaylara sahne olduğunu göstermektedir. 17. yüzyılda Arnavutlar’ın yaşamını diğer güçlü ülkeler de etkilemeyi başladı. Rusya, Sırpları destekleyerek Arnavutluk’u işgal etmeyi hedefliyordu. Bu zamanda Arnavutluk’un yüzde 30’u hala Hıristiyan idi ve Rusya hedefine ulaşmak için din propagandası yaptı. Bu propaganda neticesinde bazen Hıristiyan Arnavutların isyanı gerçekleşti; fakat genellikle Osmanlı ordusu tarafından hemen bastırıldı. Rus askerler ile Arnavutlar mektuplarla ilişkilerini koruyorlardı. Mektuplarda genelikle Rusça kullanılıyordu. Örneğin; Himara temsilciler tarafından mektup yazılarak ve Hıristiyanların temsilcisi olan Jakov Suma Rusya tarafından Arnavutluğun korunması; Arnavutlardan oluşan bir ordu oluşturulması ve Rusya’da okumak için öğrenci gönderilmesi için istekle bulundular. [23]Bu yerel isyanlarla dahil Osmanlı hükümeti Hıristiyan Arnavut halkını sürekli korumakta idi. Bugünkü Arnavutluk arşivlerinde 45 fermandan 7 tanesinde Hıristiyan Arnavutların haklarının savunulacağı ve mülklerine dokunulmayacağı emri yazmaktadır. 1787 yılında Avrupa’da Fransız Devrimi’nin yaşanmasıyla milliyetçilik fikri ön plana çıkmıştır. Bu devrim, Avrupa tarihi için bir kırılma noktasıdır ve Arnavutluk da dahil olmak üzere Osmanlı İmparatorluğundaki bütün milletler bu devrimden etkilenecektir. Fransız Devrimi’nden sonra Osmanlı-Arnavutluk ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmaktadır.
Yazan : Ervin Shkulaku
[1] Spiro N.Konda , Shqipetaret dhe problemi Pellazgjik , Mihal Duri.Yay., Tirane, 1964., fq.51…alınmış Herodotos, 1’ci kitap, 57’ci bölüm
[2] İlirya
[3]Konda , a.g.e. , fq.51
[4]Konda , a.g.e. , fq.90
[5] Kristo Frasheri , Burime te Zgjedhura per Historine e Shqiperise, Mihal Duri.Yay., Tirane, 1962, fq.368
[6] Pelazglar ‘ilirya’ adlandır
[7] Eqerem Çabej, Shqipetaret dhe Trojet e tyre, 8-nentori.Yay., Tirane, 1982., fq.41
[8] Aleks Buda, Shkrime Historike, 8-nentori.Yay., Tirane, 1986., fq.59
[9]Skender Rizaj, Kosova gjate shekujve (15-17), 8-nentori.Yay., Tirane, 1987.,fq.366
[10] Romanya dillinden gelmiş
[11]Ziya Shkodra , Esnafet Shqipetare, Mihal Duri. Yay.,Tirane 1973., Fq 30
[12]Shkodra, a.g.e. , fq.46
[13]Shkodra, a.g.e. , fq.47
[14]Shkodra, a.g.e. , fq.84
[15]Shkodra , a.g.e., fq.179
[16] İlbasan , işkodra
[17]Shkodra, a.g.e. , fq.90
[18] Arnavut limanı
[20]Shkodra, a.g.e , fq.236
[21] Akademia e Shkencave te R.P.SH İnstituti i Historise, Dokumente mbi Shqiperine ne shek.18, Mihal Duri.Yay., Tirane. 1975, fq.60….Ferman, 15 aralık 1700, Osmanlıca’dan İtalyanca çeviren Alvise Fortis.
[22] Aleksander Meksi, Ndertimet e Kultit , Mihal Duri.Yay., Tirane,.fq.190
[23] A.Q.SH , (Arnavutluk genel arşiv müdürüğü )Katalogu sistematik i dokumentave , vell.2 , 1759 , F.143 , D.818 , Fq.1-16 ,.Rusça dilline yazılmış mektup.
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce