Balkanlar’daki Osmanlı memleketleri 1914’te, İstanbul şehri ve Trakya art bölgesinden ibaret kalmıştı. Balkan ulusal devrim hareketlerinin amacı böylece gerçekleştirilmiş oluyordu: Osmanlı İmparatorluğu yarımadadan çıkarılmıştı. Ancak bir bakımdan, pek fazla şey değişmemişti. Balkan halkı 500 yıl boyunca tek bir bayrak altında bir arada yaşamıştı. Tek bir dünyanın parçası olmuş ve birbirlerini etkilemişlerdi. Hepsi de, mesela komşu Ortodoks Rusya ve Katolik Avusturya’dan çok farklı olan bir Osmanlı medeniyetine iştirak etmişti. Balkan entelektüellerinin ” Osmanlı boyunduruğuna ” dair sürekli eleştirilerine rağmen, imparatorluk, olumsuz olduğu kadar birçok da olumlu niteliğe sahip bir kültür meydana getirmişti. Bundan sonra söyleyeceklerim Balkan mirasının kalıcı bir parçası haline gelen bu medeniyetin bazı özelliklerini özetleme teşebbüsüdür.
Osmanlı iradesinin mirası, her bireyin hayatının ayrılmaz bir parçası ve kolayca silinmeyecek bir parçasıydı. Mesela bütün ulusların dillerine pek çok Türkçe kelime girmişti. 1966’da Saraybosna’da, Sırpça ve Hırvatça dilindeki Türkçe kelimeleri liste halinde sunan, 657 sayfalık bir sözlük yayımlandı. Diğer dillerde aynı şekilde etkilendi. Osmanlı fetihlerinin ve ardından Hıristiyanlarla Müslümanlar arasında gerçekleşen savaşların, Kosova konulu edebi eserler ile Yunan özgür savaşçıları ve şarkılarını ortaya çıkararak modern zamanlara kadar, Balkan edebiyatının büyük temalarını oluşturmuştur. Balkan mutfağı da diğer Yakın Doğu ülkelerinin mutfaklarıyla benzerlikler göstermektedir ve yine mesela Rusya, İtalya veya Avusturya mutfaklarından farklıdır. Balkan vatandaşı, Osmanlı hayatının pek çok veçhesinin fevkalade güzel olmasından istifade etmiştir. Gerek camiler, köprüler, hanlar ve devlet daireleri gibi kamu binalarında gerekse şahsi evlerinde olsun, Osmanlı mimarisi, yerini alan her şeyden kat kat üstündü. Osmanlı kültürü, bahçelere ve tabiata da, özellikle nehir ve akarsuya da büyük değer vermiştir. Avrupalı seyyahlar Balkan manzarasının masalımsı güzelliğinden çok etkilenmiştir. Meşhur bir seyahatnamede şöyle denir : ” Bir Türk şehrinin, durumu ne olursa olsun ve hangi noktadan bakarsanız bakın, kendine has bir cazibesi vardır. Atalarının kırsal içgüdülerine sadık kalan Türk daima yavan kente tabiatın şiirselliğini katmaya çalışır: çatıların kefaretini minare külahlarını çoğaltarak öder ve nereye ev yaparsa bir ağaç diker.”
Modern mimari çok farklı ve aslında genellikle aksine tekdüze çirkin olsa da, Osmanlı geçmişinden geriye kalanların korunmasına çalışılmıştır. Osmanlı idaresi tard edildiği zamanda bile, yaklaşık 2 milyon Arnavut ve buna yakın sayıda Slav’dan oluşan büyük bir Müslüman nüfus kalmıştır. Müslümanların güçlü bir siyasi konumunu devam ettirdiği Bosna gibi bölgelerde, Osmanlı gelenekleri ulusal mirasın bir parçası olarak muhafaza edilmiştir. Osmanlı mirasının hem olumlu hem de olumsuz veçheleri, günümüzde bütün devletlerin tarihine yansımıştır.
Arnavutluk, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Yunanistan, Kosova ve Karadağ’da yaşayan tüm hemşerilerime ve soydaşlarıma en derin selamlarımı ve saygılarımı sunarım.
BALKAN YEMEKLERİ
18 saat önceHABERLER
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
19 gün önceHABERLER
05 Kasım 2024