Balkan coğrafyasından değişik zaman dilimlerinde metazori anavatanlarına dönüş yapmaktan başkaca çareleri kalmayan insanımız günümüzde değişik vesilelerle maalesef anavatanlarında ötekileştirilmek isteniyor. Pozitif ayrımcılığa tabi tutulduklarından den vuruluyor. Veya mekân gözetilmeksizin bir biri ardı sıra zikredilen ötekileştirmeye matuf söylemlerin hedefine oturtuluyor. Her ne hikmetse bu durum son zamanlarda dikkate değer fazlalıkta yaşanır oldu. Suyun veya derenin ötesi, berisine dair son söylemlerin demokrasi ve insan haklarının merkezi konumundaki meclis çatısı altından yapılması ise oldukça düşündürücüdür. Bugün derenin ötesi olarak tabir edilen yerler dünümüzün en değerli toprakları, günümüzünse göz bebeğidir. Balkanlarda yaşayan soydaşlarımızda vefa ve cefada önde gidenlerdendirler. Dünde öyleydiler, bugünde öyleler. Bu yüzden geçmişte de ne derenin ne de suyun ötesinde, berisinde, gerisinde, ardında değillerdi günümüzde de değiller. Oralar ve onlar her zaman gönüllerimizdedirler. Bu yüzden de ötesi, berisi tarzı yaklaşımlar fevkalade üzücüdür. Hiç kimseye faydası dokunmayacak “söz ola beri gele“ kabilindendirler.
TALİHSİZ İFADELER
Birilerini aşağılamaktan, hor görmekten, ötekileştirmekten, nefret duygularını kabartmaktan başka bir işe yaramazlar. Siyasi söylemlerde böylesi talihsiz ifadelerden uzak durulması en evla olandır. Bugün Balkan coğrafyasına derenin ötesi, gerisi diyenler, esasen geçmişten bi haber olduklarını da anti parantez cümle âleme haykırmaktalar. Ecdat, o topraklara gününü gün etmek için gitmedi. O tohumlar oralara laf olsun diye ekilmedi. O filizler amaçsızca yeşermedi. Dolayısıyla da ecdat yadigârı, en çetin acılarla yoğrulmuş ve değişik vesilelerle mübadelelere konu olan her balkan kökenli insanımız bu milletin birinci sınıf ve en asli unsurudur. Tüm zamanlarda suyun en berrak noktasında her daim bulunma şerefine nail olanlardandırlar. Vatan, Millet, Bayrak ve Ezan için katlandıkları acıları saymakla bitmez. Türkiye’yi Türkiye yapanların başında yine onlar gelmektedir. Dürüstlükleri, çalışkanlıkları, marifet ve zekâları sayesinde ülke binasına en çok tuğlayı onlar koymuş, en kavi harç onlar olmuştur. Ülkenin birlik ve dirliği, kalkınması ve refah seviyesinin artmasında ki en çok alın teri onlara aittir. Mozaiğin diğer parçalarının olduğu gibi. Esasen burada sözü kimin söylediği hiç önemli değildir. Önemli olan sözün mahiyetidir. İçeriği, kastettiği ya da anlatmak istediğidir. Kamuoyunda uyandırdığı hoş olmayan duygulardır. Yetmedi mi bu milletin bölünüp parçalandığı, kamplara ayrıldığı? Milletçe birlik ve beraberliğe, barışa, sevgi ve huzura en fazla susadığımız günlerde ayrıştıran, uzaklaştıran, kırıcı, bölücü söylemlerden hassasiyetle uzak durulması gerekirken yangına körükle gidilmesi akıl alır gibi değil. Suyun ya da derenin ötesinde olunsa ne olur, olunmasa ne olur? İnsanın insan olabilmesi, erdemi buna mı bağlıdır? Bir kitlenin üstünlüğü, kalitesi böyle mi ölçülmelidir? Olacak iş değil. Milenyuma adım attığımız, dünyanın sonuna hızla yaklaştığımız bir anda aslında ilkel söylemlerin berisinde durabilenler üstündürler. Ötesinde duranlar ise insanlık namı hesabına yanlış tarafta durmaktadırlar. Kaybeden asıl onlardır. Hulasa-i kelam, altını gümüşle ne kadar sıvarsanız sıvayın altın yine altındır. Değerinden hiçbir şey kaybetmez. Tıpkı Balkan coğrafyasının kadirşinas aklı, vicdanı ve gönlü selim kıymetli insanları gibi. Tıpkı bu topraklar üzerinde yaşayan herkes gibi.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce