“Bütün mücadelemizin hedefi halkımızın menfaatini müdafaa etmektir. Beklediğimiz tek mükafat ise vicdani bir huzurdur”.
Dr. Fazıl KÜÇÜK
Kıbrıs uyuşmazlığının 2011 yılında çözüleceğine ilişkin umutlar canlı tutulmaktadır. Bu yaklaşım ve bakış düş görmek gibi bir husus olsa gerek. Türkiye’de Haziran’da, mendil büyüklüğündeki ülkede de Mayıs ayında milletvekili seçimleri yapılacaktır. Siyasetçiler, konuya ilişkin çalışmalarını başlattılar bile. Parlamentolar da seçmene şirin görünmek için kollarını sıvadılar. Tartışmalara neden olsa bile yasa çıkarmaya hız verdiler. Seçmeni etkilemeyi amaçlayan bu yasaları bir anlamda seçim rüşveti olarak algılamak olasıdır.
Mendil büyüklüğündeki bu tanımlamaya karşı bir örgütün kurulduğu biliniyor. “Bağımsız Vatandaşlar Hareketi” olarak kendilerini tanımlayanlar, güneydeki rejimin demokrasi olmaktan çıkarak bir rüşvet ve skandallar rejimi halini aldığını kaydediyorlar. Açıklamalarında bütün siyasi partileri yok saydıklarını belirtiyorlar. Bu nedenden olacak güneydeki muhalefetin anası konumundaki parti seçim sürecinde Kıbrıs uyuşmazlığına değinmekten kaçınacaklarını duyurma gereğini duyuyor. Geri çekilmeyi yapılan görüşmelerde belirlenen stratejinin doğru olduğu anlamına da gelebilir. Bu konuda bizim söyleyecek bir sözümüz yoktur diye de değerlendirmek olasıdır. Bu nedenle muhalefetin anasının bu konuma gelmiş olması oldukça anlamlıdır. Partinin önde gideni, başkanlığındaki bir heyetle 2004 yılında Annanın belgesinin oylanması sonrasında Ankara’yı ziyaret etmişti. Bu ziyareti nedeniyle ağır eleştirilerle karşılaştıklarını kaydetmek istiyoruz. Ortodoks Kilisesi tarafından hain ilan edilmek üzere idiler. Ankara’ya geldiklerinde ilk açıklamalarında “Türk Ordusu Kıbrıs’ta işgalcidir. Bu işgal, bir an önce kaldırılmalıdır” diye konuştuğu da unutulmamıştır. Bu konuşma sonrasında da namus gazi olarak adaya döndüler.
TÜRKİYE KARŞITI TUTUM
Avrupa Parlamentosu otomatiğe bağlanmış gibi Türkiye karşıtı tutumunu sürdürüyor. Akılarına estiği gibi raporlar düzenlemeyi adeta marifet olarak görüyorlar. Hollandalı Türkiye Raportörü Hıristiyan Demokrat Bay Ria Oomen Rujiten tarafından hazırlanan rapor tartışılıyor. Kedilerin dama çıkmaya başlayacakları 01 Mart 2011 gününde anılan rapor Avrupa Parlamentosu genel kurulunda görüşülerek onaylanacak. Bu ve benzeri konularda artık bağışıklık kazandığımızı kaydetmek durumundayız. Raporun Dış İlişkiler Komitesi’ndeki tartışma sırasında İngiliz Liberal Bay Andrew Duff’un konuşmasında ağzından adeta bal damlıyordu. Bu Bay, “Bunu söylemekten üzgünüm. Ama Türkiye’nin AB’ne katılım süreci maalesef suya gömülmüştür. Seneye bu vakitlerde seçenekleri konuşur oluruz” diyordu. Bu konuşmaya karşın Muhafazakâr olan İngiliz Geoffery van Orden, gündeme taşınmak istenen 1915 olaylarına ilişkin Ermeni savları ile Türkiye’nin bilinçli olarak yabancılaştırılmaya çalışıldığına vurgu yapıyordu. Bay Orden, AB’nin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne verdiği sözleri tutmadığına da dikkat çekiyordu. İngiliz parlamenterlerin bu yaklaşımlarını hem nalına hem de mıhına diye okumak gerekiyor diye düşünüyoruz. Gelinen bu noktada hala daha AB’ne gireceğiz diye düşünenler var mıdır gerçekten merak ediyoruz. Siyasetçilerin bu gerçekleri halkla paylaşmaları gerekiyor mu ne…
Kıbrıs Türkleri’nin onurlu mücadeleleri sonrasında kurulan Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin 36. yılına ulaşmış bulunuyoruz. Bu nedenle 13 Şubat 2011 gününde Ankara’da – Sizlerin bu satırları okuduğunuz sırada – Cumhuriyet Meclisinde temsil edilen siyasi partilerin Genel Başkanlarının katılımları ile bir panel düzenlemiş bulunuyoruz. Sayın Genel Başkanlara çağrımıza verdikleri olumlu yanıt nedeniyle Kıbrıs Türk Kültür Derneği adına teşekkürlerimizi ve sevgilerimizi sunuyoruz. Sevginin gücünü hep birlikte Ankara’da yaşayacağımıza inanıyoruz…
Sevgi ile kalınız…
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce