DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34035030.10913%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

06:24

SABAHA KALAN SÜRE

202 okunma

Oyunun Oyunu

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Benim bütün gaye ve maksadım, mensup olmakla iftihar duyduğum Kıbrıs Türk halkına gücümün, kuvvetimin yettiği kadar maddi ve manevi yardım yapmak, onu bugünkü yüz kızartıcı vaziyetten kurtarıp medeni milletlere yaraşır bir mevkiye yükseltmektir”. 1943

 

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Mendil büyüklüğündeki ülkenin uluslararası anlaşmalarla yasalar ve kurallar yok sayılarak AB bünyesine alındığı unutulmamıştır. Buna karşın Annan Belgesinin oylanması sonrasında adanın kuzeyinde Türklerin de yaşamakta olduğu gerçeği kabul edildi. Bunun için Avrupa Parlamentosu Kıbrıs Türkleri ile yüksek seviyede temas grubunu oluşturdu. Anılan grubun üyeleri yılda iki kez Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne gelerek çalışmalar ve görüşmeler yapıyorlardı. Grubun Başkan Yardımcısı Libor Roucek, oluşumun işlevini yerine getiremediği için geçtiğimiz aylarda dağıldığını duyuruyordu. Kurulduğu günden dağıldığı günlere dek hazırladıkları raporlar, ağırlıklı olarak Rumların görüşlerini yansıtıyordu. İşlevsizliği de bu nedenden kaynaklanıyordu. Yüksek Seviyedeki Temas Grubu olarak işlevsiz duruma düşenler bu konumda olurken bir de alçak temas grubu olsalardı neyi veya neleri yapabileceklerini sizlerin değerlendirmelerinize bırakıyoruz. Bölgemizde Arap Baharı olarak pompalanan uygulananlardan sonra gelinen nokta ortalık yerlerde sürünmektedir. Bölge ülkelerindeki son günlerde yaşanmakta olan çatışmaları kaygı ile izliyoruz. Mezhepçilik olarak tanımlanan çatışmalardan sonra bahar öncesi özlenir duruma gelmiştir. Bu çatışmaları bir anlamda fırsat olarak değerlendiren İsrail bölgedeki konumunu güçlendirmiştir.

 

İSRAİL KONUMUNU GÜÇLENDİRDİ

 

İsrail konumunu güçlendirirken Mendil büyüklüğündeki ülke ile imzaladığı ikili anlaşmalarla yeraltı zenginliklerinden aslan payını almanın hesaplarını da yapıyor. İmzalanan bu anlaşmalardan sonra mendil büyüklüğündeki ülkenin kendisini, Türkiye’ye karşı daha bir güvencede olacağının hesaplarını da yapmıştır. Diğer ülkelerinde iştahını kabartan bu durumdan İsrail’in karlı çıkacağının bilinmesini istiyoruz. Rum Ortodoks Kilisesi Başpiskoposluğu Danışmanı olan Bay Yorgo Yakavu, ülkesinin İsrail için stratejik üs olduğunun altını kalın çizgilerle çiziyordu. Bay Yakovu aynı zamanda Bay Dimitris Hristaofyas’ın da özel temsilcisi olarak çözüme yönelik görüşmelere katılıyor. Bu nedenle yaptığı bu açıklamanın doğru okunması gerektiğini kaydetmek istiyoruz. Kısa bir ufuk turu yaparak günümüzde yaşananların daha doğru olarak algılanacağını düşünüyoruz. Siyonizmin kurucusu olarak tanınan hatta babası olarak kabul edilen Theodor Herzi’nin 19. yüz yılın sonlarında Osmanlı Padişahından Kıbrıs’ta küçük bir Yahudi Devleti kurabilmek için izin ve toprak istedi. Padişah bu isteği reddetti. Adanın İngilizlerin yönetiminde olduğu dönemde bir grup Yahudi adada mülk edindiler. 1930’lu yıllara gelindiğinde adada mülk sahibi olanlar mülklerini satarak Filistin’e yerleştiler. Sonrasında yaşananları sizlerde biliyorsunuz. Son dönemde Rumların İsrail’le başlattıkları çalışmalardan sonra tarihi yeniden yaşıyoruz algısı da güçlenmektedir. Bay Yakovu’nun Cumhuriyet gazetesinde yer alan değerlendirmesinde, “Açık yüreklilikle konuşmak istiyorum. Evet, İsrail güçlü ve etkili bir devlet. Buna karşın bizim Kıbrıs olarak onlarla hiçbir alanda sağlam bir ortaklık kurmamız olanaklı değil. Çünkü biz kendimizi Filistinlilere daha yakın hissediyoruz” diyordu. İsrail’in önceleri Hayfa’ya kurmayı planladığı doğalgaz terminalini şimdilerde Leymosun’da kuracağını açıkladı. 10 milyar dolarlık yatırımın yapılması da öngörülüyor. Bay Yakovu, “Bu iş için 8 – 10 bin İsrailli işçinin buraya gelmesi gerekecek. Düşünün 10 bin kişi 6 – 7 yıl bu inşaatta çalışacağına göre aileleri ile birlikte gelecekler. 10 bin kişi 25 – 30 bin kişi olacak. Bu 30 bin kişi Kıbrıs’ın her yerine yayılmayacak. Kendi küçük kasabalarını kuracaklar. Kıbrıs polisi ya da askeri birliklerinin bu kasabanın güvenliğini sağlamasını istemeyeceklerinden eminim. İsrail Kıbrıs’a yerleşir” diye konuşuyordu. Anımsayacaksınız, kısa bir süre önce 20 bin İsrailli komandonun terminalin güvenliği için adada konuşlanacağı duyurulmuştu. Nerden bakarsanız bakınız, toplamda en az 50 bin İsrailli adaya yerleşmiş olacaktır. Kendi içlerinde 50 bin kişilik küçük bir devleti de oluşturacaklarından kuşku duymadığımızın bilinmesini istiyoruz. Önümüzdeki dönemde Kıbrıs’ta uyuşmazlığın çözümü konusunda işler daha da karmaşık hale gelecektir. Çözüm konusunda İsrail’in de göz ardı edilmemesi gerekiyor mu ne…

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP